BAŞYAZI – Şaşırtma Ya Rab

Rabbimiz kullarına hayatın her alanıyla ilgili yol haritasını çizmiş, mü’minlerin kimlerle nasıl münasebetleri olması gerektiğini de beyan buyurmuştur. İman sahibi kula düşen, ömrü boyunca bu yol haritasına sadık kalmaktır. Âdem ve şeytanla başlayan hak-batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. Mü’min bu mücadelede dostunu-düşmanını bilmek zorundadır. Çünkü ahir ve akıbetimizin belirlenmesi buna bağlıdır. Bu mücadelede yegâne ölçümüz ilahi ve nebevi ölçülerdir. Bunların dışına çıkarsak şaşırır, şaşırtılırız da farkına bile varamayız.
Rabbimiz: “Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın.” (Maide, 49) buyurmaktadır.
Batılın yegâne hedefi, mü’minlerin Rabbi ile bağını koparmaktır. Bunun yolu da mü’minleri ondan gelen vahiyden uzaklaştırmaktır. “Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurmak için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. İşte o zaman seni dost edinirlerdi.” (İsra, 73)
Peygamberleri bile şaşırtmaya kalkan batılın temsilcileri, mü’minlere neler yapmaz? Günümüzde bazı Müslümanların içinde bulunduğu bu durum şaşkınlığın en açık belirtileridir. Allah ve din düşmanları, bugün seni övüyorsa, sırtını sıvazlıyorsa, seni dost edinmeye çalışıyor ve Müslümanlara karşı seninle ittifak kurmaya çalışıyorlarsa sen şaşırmışın demektir. Çünkü onlar ancak şaşkınların kendilerine hizmet edeceğini bilir.
“Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan korunmanız başkadır. Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır.” (Âl-i İmran, 28)
Mü’min, kardeşlerinin bazı hata ve kusurlarını bahane ederek onu düşman ilan edemez, Allah düşmanları ile birlik olarak ona savaş açamaz. Rasulullah efendimize münafıkların öldürülmesi teklif edildiğinde “Muhammed arkadaşlarını öldürüyor dedirtmem.” Buyurmuştu. Bunlar, kesin münafık-kâfirlerdi fakat mü’min olduklarını iddia ediyorlardı. Akıllarını kullanmayanlar dünyada da ahirette de bunun cezasını çekerler.
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resulüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir.” (Maide, 55) Din düşmanlarının dostluğuna talip olanları Rabbimiz şiddetle uyarmaktadır. Ne arıyorsunuz onların yanında? “Onlar, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.” (Nisa, 139) İhsan ve ikram mı arıyorlar acaba?
“Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” (Nisa, 144) Rabbimiz mü’minleri bırakıp din düşmanlarını dost edinmeyi, kişinin kendi aleyhine bir delil kabul ettiği halde hangi aklı başında bir mü’min din düşmanlarını dost edinir? Bu şaşkınlık değil de nedir? Çıkar ve menfaat elde etme gayretlerini dinî gayret gibi gösterenler de Allah’tan korksunlar. Dostum menfaatimdir demek mü’mine yaraşmaz.
“Onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı.” (A’raf, 30) Mü’min kiminle beraber olup kime savaş açtığını bilmek zorundadır. Mü’min düşman olduklarına kimin düşman, dost olduklarına da kimin dost olduğuna bakarsa dostunu-düşmanını tanıyabilir.
“Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz!” (A’raf, 3)
“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe, 23)
İman söz konusu olunca ana-baba ayrı olsa da iman kardeşliği, ana-baba bir kardeşliğin önüne geçmektedir. İnsanlara olan dostluğunu-kardeşliğini ne belirliyor? Dostluk ve kardeşlik ölçülerini iman belirliyorsa dosdoğru yoldasın. Korkma, yoluna devam et. Dünya ve ahiret kurtuluşuna vesile olur. Yok, eğer dostluk ve kardeşlik ölçülerini dünyevi çıkar ve menfaatler belirliyorsa şaşırmışsın demektir, yolunu düzelt.
“Kim, Allah’ı, onun peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.” (Maide, 56) Galibiyeti sadece fani hayattaki galibiyetler olarak görmek çok büyük yanılgıdır. Asıl galibiyet Müslümanca yaşayıp Müslüman kardeşleri ile birlik olup Müslümanca ölebilmektir. Dostunu düşmanını bilmek istiyorsan Rabbine kulak ver.
“Allah sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter, Allah yardımcı olarak da yeter.” (Nisa, 45) Allah’ın dostluğunu ve yardımcılığını hak edebilmişsen ne mutlu sana.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle dostluk edeceğine dikkat etsin.” (Ebu Davud, Tirmizi)
İlahi ve nebevi tavsiye, insanı dünya ve ahiret yolculuğunda kurtuluşa götüren yol, dost seçimidir. Dost, dostunun tavsiyesine uyar. Allah ve Resulünün inananlardan istediği, mü’minlerin dost edinilmesidir. Bu konuda tehdit çok sert; “Eğer müminler iseniz.” Dün dininle alay edeni bugün nasıl dost edinebilirsin?
“Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının.” (Maide, 57)
Diğer bir nebevi tavsiye ise: “Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da buğzunu ölçülü yap, günün birinde dostun olabilir.” (Tirmizi) Gerçek dost ise Rabbimizdir.
“Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara, 107)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Allah’ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir ne de şehidlerdir. Üstelik kıyamet günü Allah’ın indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de şehidler de onlara gıpta ederler.” Orada bulunanlar sordu: “Ey Allah’ın Resulü! Onlar kim, bize haber ver!”
“Onlar arasında ne kan bağı ne de birbirine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah’ın ruhu (Kur’an) adına birbirini sevenledir. Allah’a yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken onlar üzülmezler.”
Ve Yusuf suresi 62. ayeti okudu: “Haberiniz olsun, Allah’ın dostları var ya! Onlara ne korku var ne de üzülecekler.” (Ebu Davud, 78)