BAŞYAZI / “Ölçüler Dengeler”

BAŞYAZI / “Ölçüler Dengeler”

Kul iki cihan saadeti için, ilahi ve nebevi ölçülere riayet etmelidir. Varoluşundan günümüze kadar bu ölçülere riayet eden kullar, kurtuluşa ermiştir. Varlık âleminde sadece ins ve cin iradelerinde serbest bırakılmıştır. Diğer bütün varlıklar kendileri için belirlenen bir ölçü dâhilinde hareket etmektedir. “Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri nizamı bozulmasın diye tutuyor. And olsun ki onların nizamı bir bozulursa kendisinden sonra hiç kimse onları tutamaz.” (Fatır, 41)

Kâinatın nizamını kudret elinde tutan Rab Teâlâ, ins ve cine kendi nizamlarını kurup korumaları için de bir ölçü göndermiştir. “(Ey Muhammed) Şüphesiz biz bu kitabı sana insanlar için bir hak ve gerçek olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerine vekil değilsin.” (Zümer, 41)

Her şeyin bir ölçüsü olduğu gibi Allah’a kulluğun da bir ölçüsü vardır. Kulluğun ölçüsü Kur’an’dır. Onun hayata yansıması da Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizdir. Akil olmayan baliğ olamaz. Akilin düşüncesindeki ölçüsü, Kur’an ve sünnetin değişmez ölçüleri olursa, bu düşünce kalpte halis bir niyet, dilde hak bir söz ve davranışlarda salih bir amel olarak tezahür eder.

Kulluk programı olan İslam; yemek, içmek, uyumak gibi yaşantımızdan bir parça değildir. O yaşantımızın tamamına hâkim olmalıdır. Kulluk programına uyanlar, Allah’tan hakkıyla ittika ederler. Dünya için dünyada kalacak kadar, ahiret için de ahirette kalacak kadar çalışırlar. Böylece dünya ahiret dengesini kurmuş olurlar.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Amellerin en faziletlisi Allah için sevip Allah için buğz etmektir.” buyurmaktadır.

Muhabbet muvafakati gerektirir. Seven, sevdiğinin emirlerini yerine getirir ve nehyettiklerinden kaçınır. Öyleyse her şeyden önce Allah ve Resulünün emir ve nehiylerine uymak gerekir. Allah ve Resulüne muhabbet bunu gerektirir. Muhabbet ve husumetteki ölçüyü kaçırmak tüm dengeleri alt üst eder. Kalplerimizi Allah ve Resulünün muhabbetiyle süsleyelim. Birbirimizi Allah için sevelim. Buğzumuz Allah için olsun. Allah ve Resulünün buğz ettiklerine buğz edelim. Haddi aşmayalım. Sevgimize de buğzumuza da nefsimizi karıştırmayalım.

Tevhidin sırrına ulaşan hakikate erer. Hakikate erende de kalb, dil ve amel ahengi gerçekleşir. Artık gaye Allah ve Allah’ın rızası olur. Tevhidi hayatında gerçekleştiremeyenlerin tüm dengesi bozulur.

Allah davasına hizmet iddiasında olanlar, ümmetin birlik ve beraberliği için, fert ve cemaatlerle ilgili düşüncelerini açıklarken, tasvib, tenkit, kabul ve red konusunda tavır sergilerken meseleleri kılı kırk yararcasına tahkik etmek, en doğru olana karar vermek ve onu yapmak mecburiyetindeler. Tavırlarda ölçüyü kaçırmak ümmetin birlik ve beraberliğine zarar verir.

“Sakın onlardan korkmayın. Yalnız benden korkun ki size olan nimetimi tamamlayayım. Umulur ki doğru yolu bulursunuz.” (Bakara, 150)

İlahi ve nebevi ölçüler uygulanmadan denge sağlanamaz. Bozulan önemli dengelerden biri de korku dengesidir. Rabbini bilen kul, Allah’tan başka kimseden korkup çekinmez. Her şey onun kudret elindedir. Ümmet bu ölçüyü kaçırdığı için Rabbimizin vadi olan nimeti tamamına ermemektedir. Allah’tan korkar gibi -hatta daha çok- insanlardan korkan, fert ve toplumlardan hayır gelmez. Ümidini yitiren fert ve toplumlar, hayatiyetini kaybeder, yaşayan ölüler haline gelir. Bünyedeki ölü hücreler durumuna düşer.

Bir Müslüman için en mühim iş, en mühim vazife, Allah Teâlâ’ya kulluktur. İslami hakikatleri insanlara ulaştırmak için çalışmaktır.

Kulluk ve İslami hizmetler süreklilik ister. Hayır ve bereket, azda olsa devamlı olan çalışmalardadır. Hayırlı hizmetlerdeki devamlılık, kararlılığın neticesidir. Hizmetlerde ihlâs ve samimiyet ise olmazsa olmaz şarttır. “İyilik ve takvada yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın.” (Maide, 2)

İslam’ı anlama, kavrama ve hayata hâkim kılmada ilk ölçü İslam’a bir bütün olarak bakmak ve dini bir bütün olarak yaşamaktır.

Bir Müslüman olarak gayemiz Allah’tır, Allah’ın rızasını kazanmaktır. İslam’ı hayatın bütün safhalarında hâkim kılmaktır. Vasıtalar bu gayeye ulaşmak için hizmet ettiği müddetçe güzeldir, takdire şayandır, hürmete layıktır.

Müslüman, İslam kardeşliğine, ümmetin birlik ve beraberliğine zarar verecek mezhep, meşrep ve cemaat taassubundan uzak durmalıdır. Taassubun her çeşidinden sakınmalıdır. Mezhep, meşrep ve cemaat farklılıklarını düşmanlık ve kavga vesilesi yapmamalıdır.

Orta yol, sıratı müstakim olan dosdoğru yoldur. Orta yol Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaşadığı ve bize tavsiye ettiği yoldur.

İslami hareketler, sıhhatli bir şura müessesesi tesis eder, Kur’an ve sünnetin değişmez esaslarına tabi olur, şura kararlarına uyarak kendi içinde uyumlu, kararlı bir oluşum meydana getirebilirse zillet ve meskenet perdesi yırtılacak ve ümmetin önü aydınlanacaktır. İşte o zaman aydınlık yarınlar ümmetin olacaktır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.