BAŞYAZI- Kendini Yeterli Gören Azar

BAŞYAZI- Kendini Yeterli Gören Azar

“And olsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.” (Asr, 1-2)

“İnsanların çoğu şükretmezler.” (Bakara, 243)

“Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.” (İbrahim, 34)

“Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.” (Ahzâb, 72)

“Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.” (Me’âric, 19)

“İnsan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.” (Alak, 6-7)

“Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir.” (Hûd, 9)

“Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.” (Yunus, 44)

Seni cahil, sabırsız, şükürsüz, nankör, zalim insan seni! Sen; tüm yetersizliğine rağmen, kendini yeterli görerek azgınlaştıkça azgınlaşıyorsun. Tüm varlığın sana emanet olduğu halde sahiplik iddiası ile azdıkça azıyorsun. Sen aynı zamanda çok hırslısın. Mahrumiyet imtihanında da çabucak ümitsizliğe düşersin. Sen, seni yaratan ve yaşatan, sonra da öldürüp tekrar dirilterek hesaba çekecek olan Rabbine karşı böyleyken insanlara karşı nasıl olursun? Senin bu vasıflardan kurtulabilmek, hem kendine hem de insanlığa zulmetmemek için vahyin nuruyla aydınlanman ve kulluk bilincine ermen gerekir.

”Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir.” (Mü’min, 61)

“Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır” (Yûnus, 60)

“Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.” (Bakara, 143)

“Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı.” (Nahl, 61)

Ya Rabb el-âlemin sen bu kötü özelliklerine rağmen kullarına ne kadar da iyilik ve lütuf sahibisin. Vallahi anasından babasından daha çok iyilik ve lütuf sahibisin. Ya Rabb el-âlemin sen, bu kötü özelliklerine rağmen kullarına ne kadar da merhametlisin. Vallahi en sevdiklerinden daha merhametlisin. Ya Rabb el-âlemin sen, bu kötü özelliklerine rağmen kullarını ne kadar da çok seviyorsun. Vallahi en sevdiklerinden daha çok seviyorsun. Ya Rabb el-âlemin sen, bu kötü özelliklerine rağmen kullarını ne kadar da çok affediyorsun. Vallahi en yakınlarından daha çok affediyorsun. Ya Rabb el-âlemin sen, bu kötü özelliklerine rağmen kullarının ayıplarını ne kadar da örtüyorsun. Vallahi en mahremlerinden daha da çok örtüyorsun. Ya Rabb el-âlemin, biz aciz, gafil kullarına sürekli kudret ve azametini, iyilik ve lütfunu, af ve mağfiretini hissettir. Sen hissettirmezsen biz hissedemeyiz. İnsanları isyanları sebebiyle hemen cezalandırsaydın yeryüzünde kimse kalmazdı. Kullarına akıllarını başlarına toplamaları için bir ömür fırsat veriyorsun. Sana sonsuz ve sınırsız hamdü senalar olsun Allah’ım.

“Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.” (Yûnus, 57)

“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.” (Bakara, 21)

“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 168)

“Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?” (İnfitâr, 6-8)

“Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz? (Fâtır, 3)

İnsanın kurtuluşu, Rabbini tanıyıp bilmesi ve O’na kulluk etmesiyle mümkündür. Bu da kalplerin şifası olan Kur’an’ı hayata hâkim kılmakla mümkün olur. Onun rehberliğine müracaat etmeyen, neticede şeytanın peşine takılır.

“Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.” (Âl-i İmrân, 14)

“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah yolunda) Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!” (Âl-i İmrân, 134-136)

“And olsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık.” (İsrâ, 70)

“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” (Âl-i İmrân, 110)

Dünya nimetleri insanlara süslü gösterildi, sevdirildi. Dünya nimetlerini güzel görmekte hatta sevmekte, ölçüyü kaçırmadıkça bir sakınca yoktur. Dünya nimetlerine sevgideki doz aşımı ukba nimetlerinden mahrumiyete sebep olabilir. Halbuki esas hayat Allah’ın yanındakidir. Bu nimetler fani hayatın bir geçimliği görülüp bolluk ve darlıkta Allah yolunda harcanabiliyorsa ebedi hayatı kazanma yolunda mesafe alınmış olur.

“İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar” (En’âm, 112)

“Sen mi mü’min olsunlar diye insanları zorlayacaksın?” (Yûnus, 99)

“Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.” (Yûnus, 108)

“Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla…” (İsrâ, 71)

“İşte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak? (Fecr, 22-23)

“O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir. Hatta mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.” (Kıyâme, 13)

“İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz.” (Nahl, 88)

Cin ve insan şeytanları, başta peygamberler olmak üzere müminlerin düşmanlarıdır. Allah’ın vahyine sarılmadan, bunların aldatmalarından ve yaldızlı laflarının tesirinden kurtulmak zordur. Rabbimiz peygamberini bile “Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı.” (İsra, 73) buyurarak uyardıysa, Allah’ın yardımı olmazsa bizim halimiz nice olur? Hidayet Rabbimizdendir. Kul kendi nefsinden başlayarak, tebliğ vazifesini yaparak sorumluluktan kurtulacaktır. Hidayet için zorlamak hem fıtrata hem de şeriata aykırıdır.

“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.” (Lokman, 18)

“Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!” (Hümeze, 1-2)

“Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu.” (Bakara, 251)

“Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir.” (Nisâ, 133)

Gurur, kibir, kendini beğenmişlik, insanları hafife almak şeytan amelidir. İnsan bunlardan sakınmalıdır.

“Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye âyetlerini insanlara böylece açıklar.” (Bakara, 187)

“De ki: “Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Ben sizden sorumlu değilim.” (Yûnus, 108)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.