Başyazı / İlim Her Müslümana Farzdır

Başyazı / İlim Her Müslümana Farzdır

İnsanı kadın ve erkek olarak yaratan Allah, onları ilahi emirlere eşit düzeyde muhatap kılmıştır. Hz. Peygamber de kadın erkek ayırt etmeksizin bütün muhataplarına eşit davranmıştır. Nitekim bir sahabe hanımın Rasulullah’a gelip “Ya Rasulullah! Senin sohbetinden hep erkekler faydalanıyor”şeklindeki serzenişi hanımlara özgü bir eğitim programına vesile olmuştur. Hanımların ortak arzusunu dile getiren bu hanım sahabe Rasulullah’ın kendilerine özel olarak zaman ayırmasını rica etmiş ve “Bize bir gününü ayırsan da o gün sana gelsek ve bize Allah’ın öğrettiğinden öğretsen” demişti. Hanımların bu öğrenme istek ve talebine hak veren Hz. Peygamber önceden gününü ve yerini belirlemek suretiyle toplanmalarını söylemiş ve kararlaştırılan zamanlarda onlarla bir araya gelmiştir.

Çünkü Kuran’da buyrulduğuna göre, kadınlar da erkekler ile birlikte Allah’ın elçisinin hükümlerinin muhatabı idiler ve kendilerinden ne istenip ne istenmediğini bilmek zorunda idiler. Zira sonuçta öğrendiklerini uygulayacaklar ve bu sayede, “Erkek olsun kadın olsun her kim mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.” (Nisa 124) müjdesine nail olacaklardı. O halde eğitimlerinin ihmal edilmesi söz konusu bile olamazdı. Ayrıca gelecek nesillerin eğitimi için bu nesilleri yetiştirecek olan kadınların eğitimi özel bir önem taşıyordu.

Allah Rasulü, ilk günden itibaren kadınların eğitimine özel bir önem vermiştir. Öyle ki kendisine nazil olan Kur’an’ı en yakınlarına anlatmaya başladığında, safa tepesindeki Erkam ’ın evinde yapılan gizli toplantılara bile hanımları kabul etmiştir. Hicretten önce akabede Medineli Müslümanlarla buluştuğunda, bu tarihi biatlaşmaya hanımları da dâhil etmiştir. Kadınlar bilmediklerini öğrenme ve Rasulullah’a danışma noktasında son derece istekli idiler. İnanç ve ibadet ile ilgili hemen her konudaki sorunlarını Allah Rasulüne rahatlıkla sorabiliyorlardı. Veda haccı esnasında Has’am kabilesinden bir hanım, Haccedemeyecek kadar yaşlı olan babasının yerine kendisinin haccedip edemeyeceğini Hz. Peygambere sormuş, o da “Evet (babanın yerine) haccedebilirsiniz” demiştir.

Rasulullah hangi şart ve ortamda olursa olsun kadınların öğrenme çabalarını geri çevirmiyor, sorularını cevapsız bırakmıyordu. Peygamberimiz kadınların sorunlarını rahatça anlatabilmeleri için uygun ortamı hazırlayacak kadar anlayışlı ve nazik idi.

Toplumun tamamını kapsayan bu nebevi eğitimi herhangi bir zaman ve mekânla sınırlamayan Hz. Peygamber, uygun bulduğu her ortamda bir şekilde mesajını onlara iletiyordu. Kimi zaman beraber oturdukları bir sohbet esnasında, kimi zaman mescitte, kimi zaman da Cuma ve bayram hutbelerinde… Bu ortamlardan hanımların mahrum kalmamasını isteyen Hz. Peygamber, hem kadınlara mescide gelmeleri noktasında teşvikte bulunmuş, hem de erkekleri kadınlara engel olmamaları konusunda uyarmıştır. Zira eğitimin kalbi ve o günün mektebi olan mescitten her iki cinsin de eşit derecede faydalanmasını istemiştir. Hz. Peygamberin erkeklere yönelik “Hanımlarınız mescitlere gitmek için sizden izin isterlerse onlara izin verin” şeklindeki uyarıları, hanımların eğitimlerine engel olacak durumları ortadan kaldırmayı, “Allah’ın kadın kullarının Allah’ın mescitlerine gelmelerine engel olmayın ancak onlar koku sürünmemiş olarak camiye gelsinler” buyruğu da hanımlara cemaatle ibadete katılırken dikkat etmeleri gerekenleri öğretmeyi amaçlamaktadır.

Rasulullah döneminde hanımlar, Cuma günleri müminleri topluca eğitmeyi hedefleyen Cuma hutbelerinden de mahrum kalmıyorlardı. Kadınlar hem Cuma namazı kılmanın verdiği huzuru buluyor, hem de Hz. Peygamberden alacakları eğitimi aksatmıyorlardı. Mesela Ümmü Hisam Bint Harise b. Numan gibi, “Kaf suresini, her Cuma hutbede okurken, bizzat Rasulullah’ın ağzından ezberledim” diyebiliyorlardı.

Allah Rasulü kadınların, en önemli eğitim mekânı olan mescide gelmelerini o kadar önemsiyordu ki, mescide gelecek elbisesi olmadığını söyleyen bir hanıma, arkadaşından ödünç almasını tavsiye etmiştir.

Bayram münasebetiyle ashabına hitap ettiği zamanlarda kadınları ihmal etmeyip yanlarına gelerek onlarla özel sohbet eden ve onlara has birtakım uyarı ve tavsiyelerde bulunan Hz. Peygamber’ in bu çabaları karşılıksız kalmıyordu. O’nun eğitimine kulak veren hanımlar, duyup öğrendiklerini derhal uygulamaktan geri durmuyorlardı. Nitekim bir bayram namazı sonrasında Allah Rasulü, hanımların hutbeyi işitememiş olduklarını düşünerek yanlarına kadar gidip nasihatlerde bulunmuş ve onları sadaka vermeye teşvik etmişti. Hanımlar da hiç tereddüt etmeksizin yanlarında bulunan ziynet eşyalarından ne varsa sadaka olarak infakta bulunmuşlardı.

Peygamberimiz kadınların eğitilmesi ve eski alışkanlıklarından arınmasını o kadar çok önemsiyordu ki hanımlar arasında yaygın olan yanlışları, onları bizzat uyararak engellemeye çalışmıştı. Nitekim cahiliye âdeti olan ölünün arkasından yas tutarken bağıra çağıra ağlayıp isyan etme geleneğini Allah Rasulü özel olarak ikaz etmiş ve bu alışkanlıktan vazgeçmeleri için kendilerinden söz almıştır.

Hz. Peygamber ashabını okuma yazma ve ilimle meşgul olma noktasında da teşvik etmiştir. Kendisinden öğrenilenlerin başkasına da öğretilmesini emir ve tavsiye ederken, yâda âlimleri peygamberlerin varisleri kabul ederken cinsiyet ayırımına gitmeksizin bütün inananları muhatap almıştır. Aynı şekilde Peygamberimizin öğrenenin de öğretenin de ecir ve mükâfatta eşit paylara sahip olacağını ve insanların en hayırlıları sayılacağını belirtirken de kadını erkekten ayırmayan kuşatıcı bir dil kullanması son derece dikkat çekicidir.

İslam’dan önce toplumun yanlış yaşantısından dolayı cahiliye dönemi olarak anılan günlerin,  Hz. Peygamberden sonrasının saadet asrı olarak adlandırılması, elbette Rasulullah’ın uyguladığı nebevi eğitimin bir meyvesi idi. Saadet asrından bu güne köklü bir İslam geleneğini oluşturan nesillerin yetişmesinde de Peygamber terbiyesinden geçen kadınların rolü azımsanmayacak kadar büyük olmuştur. Her çağda olduğu gibi günümüzde de toplumun yarıdan fazlasını oluşturan kadınların eğitimi öncelenmelidir ki, kültürlü ve eğitimli bir toplum meydana gelsin. Zira evlatlarını yetiştiren hanımlar eğitimli ve kültürlü olduğu sürece sağlam yetişmiş, doğru bilgi ile beslenmiş, imanlı ve ahlaklı nesillere sahip olma imkânı artacaktır. Dolayısıyla sağlıklı ve huzurlu toplumlar oluşabilecektir.                                                                                                                            

Kaynak: Hadislerle İslam – Diyanet İşleri Başkanlığı

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.