BAŞYAZI- Allah Size Öğretiyor

BAŞYAZI- Allah Size Öğretiyor

“Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara, 282)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdular ki:

“Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen ya da ilmi seven ol. Fakat sakın beşincisi olma helak olursun.” (Taberani)

Bilginin kaynağı âlemlerin Rabbi olan Allah’ımızdır. Öğreten de öğretme ve öğrenme kabiliyeti veren de ilmiyle her şeyi kuşatan da Âlemlerin Rabbi olan Allah’ımızdır. Rabbimizin ilminden O’nun müsaade ettiği kadarına ulaşmak isteyen ulaşır. Usül ve erkânıyla vahye dayanmayan eğitim ve öğretimden hayır gelmez. Vahye dayanmayan eğitimden; ferde, aileye ve topluma fayda gelmez. Vahye dayanmayan eğitim, telafisi mümkün olmayan zararlara yol açar. Cahiliye toplumuna asr-ı saadet neşesi yaşatan, vahyin nurudur. Bu da iman temelli sevgi, saygı, merhamet ve muavenetle gerçekleşmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, insanlığın öncüleri olan ashabını vahiyle terbiye etmiştir.

“Ey Muhammed! İman etmiyorlar diye adeta kendini helak edeceksin!” (Şuara, 3)

“And olsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 128)

“Allah’ın merhameti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” (Âl-i İmran, 159)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz; “Beni Rabbim terbiye etti.” buyurmuştur.

Vahiy eğitiminden geçmeyen insanlar, eğitimsiz hayvanlar gibidir. Eğitimsiz hayvanların avladığı avların etinin yenmesi haramdır.

“…Allah’ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helal kılındı.” (Maide, 4)

Vahiy eğitiminden geçmeyen insanların elde ettiği bilgiler de genelde insanlığın aleyhine kullanılmıştır. İnsanlık tarihine baktığımızda, müminler ulaştıkları bilgiyi insanlığın ihyasına vesile ederken, gayrimüslimler ulaştıkları bilgiyi insanlığın imhasına vesile etmişlerdir. Bunu bu şekilde idrak etmeyenler, acı tecrübelerle yaşamak ve her geçen gün yeni mutsuzluklarla karşılaşmak zorunda kalacaklardır. Nitekim Napolyon, Thomas Carlyle, Goethe, Gandhi, Lamartine, John W. Drapper gibilerin zaman zaman itiraflarına yansıyan gerçekler bunun en somut örnekleri olarak nitelenebilir.

Napolyon’un; “… Ancak Kur’an’da yazılı olan esasların doğruluğuna inanıyorum. Bunlar, insanları bahtiyarlığa götürecektir.” sözü buna örnek olarak verilebilir. (Cherfils, Bonaparte et l’islam)

Rabbimiz, vahyini, Cebrail ile peygamberlerine öğretti.

“(Kur’an’ı) O’na, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti…” (Necm, 5-7)

Peygamberleri ile de kullarına öğretti. “Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.” (Bakara, 151)

Kur’an’la hüküm vermeyi de O öğretti. Allah’ın ahkâmının yeryüzüne hâkim olduğu zamanlarda yeryüzü huzura kavuşmuş, şeytani düzenlerin hâkim olduğu zamanlarda ise yeryüzü ifsat olmuştur.

“(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.” (Nisâ, 105)

Rabbimiz, kendisine nasıl ibadet edileceğini de öğretmiştir. “Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve O’nun size öğrettiği şekilde anın.” (Bakara, 239)

İnsanlar ilimlerini ne kadar artırırsa artırsınlar, kıyamete kadar O’nun ilminden ancak O’nun dilediği kadarına ulaşabileceklerdir. Onun için hiçbir buluş, hiçbir bilgi insanları şımartmamalı, n’oldum delisi yapmamalı, insan haddini aşmamalıdır.

“Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar.” (Bakara, 255)

İlim tek başına işe yarasaydı; şeytanın kendini kurtarması gerekirdi. İlim tek başına işe yarasaydı; kâinattaki düzeni, nizam ve intizamını görüp de iman etmeyen tıp, fizik, kimya, biyoloji, matematik, astronomi alanlarında ilim sahibi tek kişinin bulunmaması gerekirdi. İlahiyat ilmine sahip olanların hepsi cennetlik olurdu. Buna göre ilmin, yalnızca bir bilgi kümesi olmanın ötesinde vahye dayanması ve yine vahye götürmesi, bilgiye sahip olmaktan daha önemlidir. Kur’an’da şeytan’ın ancak ihlâslı kulları aldatamayacağının belirtilmesi (Sad, 82-83) bilmenin ihlâsla bütünleşmiş olması gerektiğini de göstermektedir.

“(Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı.” (Nisâ, 113)

İlmin tek başına işe yaramayıp ihtiras ve aşırılıkları nedeniyle bilgi sahiplerini ayrılığa düşürdüğü de ifade edilmektedir. “Kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler.” (Âl-i İmran, 19)

Mutlak doğruları içeren bilginin kaynağının, âlemlerin Rabbi olan Allah olduğu Kur’an’da şöyle ifade edilmektedir. “Melekler; … Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur.” (Bakara, 32).

Buna rağmen insanların çoğu bilginin gerçek kaynağından habersizdir.

“… Şüphesiz O, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 68)

Rüyaların yorumunu da O öğretti. “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek…” (Yusuf, 6)

Bilgi, doğruya ulaştırıyorsa kıymetlidir. “Musa ona, sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı, dedi.” (Kehf, 66)

“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme” (İsra, 36)

Her şeyi ama her şeyi öğreten, âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Sanatı, edebiyatı, musikiyi her şeyi O öğretti. Seher vakti kuşlara zikir cümbüşü yaptıran da dağlara taşlara Allah’ı tesbih ettiren de O’dur. Bildiğimiz bilemediğimiz âlemleri kendine itaat ettirende O’dur.

“Davud ile birlikte Allah’ı tesbih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bir de Davud’a, sizin için zırh yapma sanatını öğrettik ki savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz? (Enbiyâ, 79-80)

İnsanlara da hayvanlara da birbirini anlayacakları dilleri Allah öğretti. Dilerse insanlara hayvanların dillerini, hayvanlara da insanların dillerini öğretir.

“Süleyman, Davud’a varis oldu ve ‘Ey insanlar, bize kuşdili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur’ dedi.” (Neml, 16)

İster fen ister din ilimleri olsun, her şeyi Allah’ın adıyla okumak bilgiyi bereketli ve faydalı kılar. Kâinatı vahyin nuru ile okumak, insanı zararlı olmaktan korur. Şeytanın adıyla okuyanlar, her bilgiyi insanlığın lehine değil aleyhine kullanmaktadır.

İnsanlığa zararlı olan şeyleri öğrenmek de öğretmek de haram kılınmıştır. Bugün bazı Müslümanlar bile sihirden medet umar halde ise varın insanlığın halini siz düşünün.

“… Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler…” (Bakara, 102)

Aileden başlayarak eğitim ve öğretimde başarılı olmak isteyenler, iman temelli sevgi, saygı, merhamet ve muaveneti eğitim ve öğretimin vazgeçilmez unsurları yapmalıdır. İlahi ve nebevi ikaz ve uyarılara kulak verilmelidir. “Muallim olarak gönderildim.” buyuran Efendimizin ve O’nun yetiştirdiği güzide ashabının eğitim ve öğretim uğrunda verdikleri mücadele ve yaptığı fedakârlıklar yolumuzu aydınlatan kandiller olmalıdır.

“Allah’ım! Bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Bana fayda verecek ilmi bana öğret ve ilmimi artır.” (Tirmizi)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.