BAŞYAZI- Yaratıkların En Hayırlısı/Nureddin Soyak

BAŞYAZI- Yaratıkların En Hayırlısı/Nureddin Soyak

İstikametinizi merak mı ediyorsunuz? Neye hizmet etiğinize bakın. Fikriniz nedir? Zikriniz nedir? Neyle yatıp neyle kalkıyorsunuz? En çok meşgaleniz nedir? İşte ona hizmet ediyor, en çok onu seviyorsunuz. Kendi kendinizi aldatmayın, başkalarının da sizi aldatmasına müsaade etmeyin.

Kaygılarınız, korkularınız, endişeleriniz nedir? Daha çok dünyevi mi? Uhrevi mi? Bu sorular yol haritamız, hayata bakışımız hakkında bize yeterli bilgiyi vermektedir. Mümin bu soruları sürekli kendine sorup istikametini kontrol etmelidir. İnsanlarda dünyayı elde etme, dünyaya sahip olma hırsı hiç bitmezken, insan ukbayı elde etme gayreti olan hizmetlerden çabucak yorulur ve geçmişte yapılan kırık dökük birkaç hizmetle ömür boyu avunur. Şunu yaptım, bunu yaptım diye. Dünya kazançlarından hiç yorulmaz. Hangisi fani? Hangisi baki? Hani insan akıllı idi? Akıl, faniyi bakiye mi tercih ediyor?

Rabbimiz buyurdu ki: “Allah, azabı akıllarını kullanmayanlara verir.” (Yunus, 100)

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki: “Akıllı kimse, nefsini muhasebe eden ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz de nefsini hevasının peşine takan ve Allah’tan temennide bulunan kimsedir.” (Tirmizi)

Ömür kısa, hayat süratle akıp gitmektedir. Hayatı salih amellerle süslemek, Müslümanın en önemli ideali olmalıdır. Salih ameller müminin imandan sonra hayatını süsleyen en güzel işlerdir. Eğer salih amellere şekil vermek mümkün olsaydı dünyada ondan daha güzel bir süs eşyası bulamazdınız. Salih amelden başka hiçbir şeye dönüp bakmazdınız.

Rabbimiz buyurdu ki: “İman edip, salih amel işleyenler var ya; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdır.” (Beyyine, 7)

“And olsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha hayırlıdır.”(Âl-i İmran, 157)

Müminlerin tercihi hangisi, Allah yolunda ölmek mi? Topladıkça toplamak, yığdıkça yığmak mı? Toplayanların kaç tanesi “Artık bu bana yeter.” dedi? Topladıklarını başkalarıyla paylaştı? Topladıklarından onu ancak ecel ayırabildi. Mümin, Allah yolunda olabilmek ve Allah yolunda ölebilmek için, Allah’ın dinine yardım etmelidir.

Rabbimiz buyurdu ki: “Kim ahiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur.” (Şura, 20)

Gerçek kazanç ahiret kazancıdır. Ahireti kazanamayanlar hiçbir şey kazanamamışlardır. Önceki ümmetlerden de sonraki ümmetlerden de ahiret kaygısı taşıyanlar kazanmıştır. Bu Allah yolunda bıkmadan usanmadan, sabırla, metanetle çalışarak Rabbimize tevekkülle mümkün olmaktadır. Allah davası uğrunda her şeyi göze alamayanlar, hiçbir muvaffakiyet elde demezler.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Rabbimiz, Allah yolunda savaşan şu kimseye taaccüb etmiştir: Arkadaşları hezimete uğra(yıp kaçmış)tır. Ancak O, kendisine düşen sorumluluğun idrakiyle geri dönerek, öldürülünceye kadar düşmanla çarpışmıştır. Bunun üzerine Aziz ve celil olan Allah, meleklere şöyle der: Şu kuluma bakın, benim nezdimde olanı (mükafatı) düşünüp katımda olandan (cezadan) korkarak geri döndü, öldürülünceye kadar savaştı.” (Ebu Davud)

Rabbimizin taaccübü mecazidir. Rabbimize her şey malumdur. Rabbimizin cihad eden kulundan razı ve memnun olmasıdır. Hayatını Allah davasına adayan mümin, dünyevi hiçbir şeyin kaygısına düşmez. Ailene ne bıraktın diyen Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize, Ebubekir (ra), “Allah ve Resulünü” demişti. İnsanlar bazen ailesini koruma endişesinde o kadar gaflete düşüyor ki; sanki onları koruyan kollayan, gözeten, yediren içiren kendisi. Yetimler, öksüzler; aç mı, açıkta mı? Sahipsiz, perişan mı?

Rabbimiz, Resulüne hitaben buyurdu ki: “Seni yetim bulup da barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?” (Duha, 6-8)

Her şeyin sahibi ve maliki Rabbimizdir. O’nun sahip ve malik olduğu yerde kula düşen teslimiyettir. Bazı kaygılar, vesvese ve kuruntulara dönüşerek müminleri Allah davasına hizmetten alıkoyabilmektedir. Allah davasına gönül vermek, mümini öyle bir kıvama getirmeli ki tek başına da kalsa Rabbinin kendisiyle beraber olduğu kişi yalnız değildir diye düşünüp inanabilmeli. İnancıyla yılmadan, usanmadan Allah için hizmete devam etmelidir. Rabbimiz bu gayret ve çabadan memnun ve razıdır. Samimi mümine düşen de Rabbinin rızasını kazanmaktır.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kim Rab olarak Allah’ tan, din olarak İslam’dan, peygamber olarak Muhammed’den razı ise ona cennet vacip olmuştur.” Bu söz hayretime gitti ve: “Ey Allah’ın Resulü, bir kere daha tekrar eder misiniz?” dedim. Aynen tekrar etti ve arkasından da şunu söyledi: “Bir başka şey daha var ki Allah, onun sebebiyle, kulun cennetteki makamını yüz derece yüceltir. Bu derecelerden ikisi arasındaki uzaklık sema ile arz arasındaki mesafe gibidir.” Ben: “Öyleyse bu nedir?” dedim. Şu cevabı verdi: “Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad.” (Müslim; Nesai)

Allah davası uğrunda yapılan her hizmet cihaddır. Hizmetlerin ve cihadın da dereceleri vardır. Mümin hangi derecede olursa olsun, hizmetlere ve cihada devam etmelidir. Bu mücahede kendisine dünya ve ahiret saadetinin kapılarını açacaktır. Bu hizmetlerde Rabbinin de kendisinin yar ve yardımcısı olduğunu asla unutmamalıdır. O’nun yardımı olmadan da menzil-i maksuduna eremeyeceğini bilmelidir. O’na içten ve saygıyla yalvarıp yakarmalıdır. Gayret bizden, yardım Rabbimizdendir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.