Baltayı Taşa Değil Puta Vuralım

Bazen üzülüyorum boşa geçirdiğim yıllara, bazen kızıyorum İslamsız geçen zamanıma, bazen de gülüyorum cahilliğime… Benim rastgele süren hayatımın yanında, Müslüman’ın beş vakte böldüğü zamanı varmış. Benim aylak aylak dolaştığım sokaklarda, Müslüman’ın toplumu düzeltmek diye bir gayesi varmış. İslam diye bir derdi, “Yenilgi yenilgi büyüyen zaferleri” varmış. Sonra diğerkâmlık varmış, tevazu varmış, cihad varmış. Oh be! Dünya varmış…
Söylemlerim ana haber bültenlerinden öte gitmezdi benim. Dualarım hep kendim içindi. Çalışmaktan başka bir işte bilmezdim zaten. Cümlelerim boyumu aşamazdı hiçbir zaman. Milyonları kendine köle yapan kitle imha silahları (futbol, tv, telefon, internet…) hem gençliğimi hem de hayallerimi esir almıştı. Hedeflerim sıradandı. Sağlığım gibi geleceğim de sigortalanmıştı sanki. Bastığım yerleri toprak diyerek geçerdim hep. Düşünmeden. Tanımadan. Rüzgârın estiği yerden yön veriyordum hayatıma. Çoğu zaman iki günüm birbirine eşitti ve ben hep zarardaydım… Farkında olmadan. Meğer yaşamak bu değilmiş ve ben yaşıyormuş gibi yapıyormuşum.
Yaşamak; Rabbinin adıyla okumak, sokaktaki çocuklardan aldığın tebessümü bir yetime hediye etmek. Kimsenin olmadığı yerde hüzünlenmek, gözyaşlarında sakladığın günahlarını Âlemlerin Rabbine sunmakmış.
Yaşamak; tüm parçalanmışlığımıza rağmen İslam birliğine inanmak, çağlar üstü bir nizamın yeniden kurulabileceğine olan inancını kaybetmemek, yaratandan ötürü yaratılanı sevmekmiş.
Her şey sevmekle başlamıştı… Bir insanı, bir kitabı, bir görüşü…
Kana kırmızı rengi veren de Afrika’daki bir çocuğun tenini siyahla süsleyen de bana Müslüman ismini veren de Allah azze ve celle’dir. Biliyorum. O’na yaklaşmak ve kurtuluşa ermek için bir vesile lazım, eminim.
Bir noktadan sınırsız doğru çıkarmış diyerek koyuldum yola. Kendini bir şey zanneden, parayı, fuhşiyatı, bencilliği ve de haddi aşmayı kendine şiar edinmiş, insanların yaşama hakkını elinden alan, sürekli tüketime zorlayan, Allah’a savaş açmış bu faizli sistemin merkez üssü olan bankalara son noktayı koydum. Müslümanların yaşam tarzlarını kendi istediği gibi dizayn eden, İslam’dan uzaklaştıran, dünyevi arzuları ve de sapkınlıkları meşrulaştıran, gol atınca kaleye geçmeyen, atları çapraz da gidebilen, gençliğin imanını çalan kumandalı hırsızlara diğer odaya geçerek gereken cevabı vermek istemekteyim.
Sizleri de bu terbiyesiz düzene karşı defansa davet ediyorum. Allah’ını seven defanstan ayrılmasın. Bir de bırakın artık şu kumandaları elinizden ve gelin hep birlikte baltayı taşa değil puta vuralım.