Bağımsız Olduğunuzu Düşünüyor Musunuz?

Küresel bir köy haline gelen dünya geçtiğimiz her gün farklı problemlerle bizi karşılıyor. Âlemlerin içerisinde bir âlemde bulunan insanoğlunun dünyanın içerisinde kapladığı alan düşünüldüğünde değerinin ne kadar az olduğu gözler önüne seriliyor. İnanmış olduğumuz İslam dini ise bu kadar basit ve değersiz denilebilecek insanoğluna değer vermiş, onun sadece varlığını değil yaşantısını da dikkate almış her konu hakkında onu yönlendirerek ona razı olacağı başka bir dünya vadetmiştir.
Her şeyin bir amacının olduğu ve amaç doğrultusunda bir karşılık bulacak insanın neden kendisini bağladığı bir dünyası olur? “Bir yolcu gibi veya yolcunun bir ağaç kenarında dinlenmesi gibi” olması gereken serüven sekürlerizmin de desteği ile ağaç kenarında dinlenmekten çok, o ağacı kesip yerle bir ettikten sonra ağacın yerine dev binalar, hanlar, hamamlar yaparak kendilerini daha da yormuş olmazlar mı?
Dinlenme yerimizde bu kadar uzun kalmamız gideceğimiz yeri veya yolculuğumuzu unuttuğumuzu göstermez mi? Kızını istemek için gelen delikanlının herhangi bir bağımlılığı olmadığını öğrenen babası ona “İşin yoksa sana kızımı vermem.” diyerek reddetmesi aslında kendisinin bağımlılığını ortaya çıkarmış olmadı mı?
Sosyal olduğunu iddia eden bir kişinin telefon başında her türlü paylaşımı yaparken kendisi ve ailesi ile bağını kesmiş olması asosyal olduğunu göstermez mi?
Askerde nöbet tutan askerin titremesine tanık olan psikolog hayatında böyle vakalara az rastladığını söyleyerek bu askerin çay bağımlısı olduğunu uzun süre çay içmediğinden bu halde olduğunu söyledi. Çay bizi kendisine bağımlı yapabilir mi?
En büyük sünnetlerden biri olan evlilik hayatını kurmak isteyen bireyin çok sevdiğini söyleyerek eşini öldürmesi onun sevgi bağımlısı olduğunu göstermez mi?
Ölümüne kadar başladığı işlerin hepsini terk edip helal para kazanmak yerine hırsızlık yapması harama karşı bağımlılık kazandığını göstermez mi?
Hayatını kendi değerlerine göre yaşayan insanların başkalarının haklarına tecavüz etmede inanılmaz derecede rahat olmaları bunun çirkin bir davranış olduğunu bilmediklerini göstermez. Yanlış olduğunu bildikleri halde menfaatleri doğrultusunda hareket eden bu insanlar bencilliklerinin esiri olduklarının farkına varabilecek mi?
Borç batağına batmış defalarca kredi denemesine rağmen borçlarını bitirememiş olanların bunun bir bağımlılık olduğunu ve çamura saplandığının farkına tüm mal varlığını kaybettikten sonra mı varabilecek?
Yıllarca Allah’ın rızasını kazanmak için canla başla uğraşmış, okullarını bitirmenin yanında sosyal gruplara katılarak hem ilmi hem de entelektüel bilgisini artırmış olan makam sahibi kişiler hangi sebepten dolayı rızayı ilahiyi görmezden gelerek bulunduğu makamı kaybetmemek için başkalarının rızasını kazanmaya çalışmakta. Makamını korurken değerlerini ve kimliğini kaybettiğini anlayamayanlar koltuk bağımlısı olduklarının da mı farkında değiller?
Bağımlılık; emirlerine itaat ettiğin, körü körüne yanlışlarını görmezden gelerek seni etkisi altına alan şey değil midir?
Grubunu, fırkasını, partisini, vakfını ya da sahip olduğu düşüncesini yanlışsız ve hatasız görüp Stockholm sendromu yaşayan insanlar her zaman özgür düşünceden bahsederek tutsaklık içerisinde hayat mücadelesi verirler. Onları özgür kıldığını söyleyenlerin aslında kült akla sahip olduğunu bilmezler. Böyle bir hayata sahip olmak onlara uzun ve amacı olan hedefler de koymayacaktır.
Peki, isteyerek tutsak olmak en büyük bağımlılık değil midir?
Son olarak dünya da bir garip gibi olması gereken insanın garip haller içerisinde olması sizce de çok garip değil mi?