A- A+

Yrd. Doç. Dr. Hasan Yavuzer ile Röportaj

1-Kendinizi tanıtabilir misiniz?

1957’de Yüksekli Köyü, Gülşehir, Nevşehir’de doğdum. İlkokulu köyümde, Nevşehir İmam Hatip Okulunda başladığım orta öğrenimi Kayseri İmam Hatip Lisesi’nde, Yüksek öğrenimi Samsun’da tamamladım. Yüksek lisans ve doktoramı da Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Din Sosyolojisi Bilim Dalı’nda tamamladım.

Prof. Dr. Ünver Günay’ın danışmanlığında “Hacıbektaş Yöresi Bektaşi İnançlarının Din Sosyolojisi Yönünden İncelenmesi” konulu Yüksek Lisans ve “Dini Otorite ve Teşkilatların Sosyolojik Analizi (Diyanet İşleri Başkanlığı Örneği)” konulu doktora tezleri hazırladım.

1987-1991 yıllarında Danimarka’da, 1998-2003 tarihlerinde beş yıl süreyle Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington DC’de kaldım.

Uzun yıllar Diyanet teşkilatında görev yaptım. 2008 yılı başından beri de Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde görev yapmaktayım. Memuriyet hayatında üç defa takdirname, on defa da teşekkür ile ödüllendirildim. Katıldığım yarışmalarda iki dalda il birinciliği, bir Türkiye ikinciliği ve bir de Türkiye dördüncülüğü derecelerim bulunmaktadır.

Evli ve üç çocuk babasıyım. Arapça ve İngilizce bilmekteyim. Dini Otorite ve Teşkilatların Sosyolojik Analizi, Kayseri’de Din Hizmetleri, Necmettin Nursaçan (Hayatı-Hatıraları ve Hizmetleri), Nevşehir Camileri Banileri ve Hamileri (Ahmet Cihan ile beraber) olmak üzere dört adet yayımlanmış kitabım ve çok sayıda ulusal ve uluslar arası dergilerde yayımlanmış makalelerim bulunmaktadır. Çeşitli sosyal ve kültürel etkinlikler ile konferans, panel, sempozyum ve TV programlarında görev aldım.

Halen Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde Sosyoloji Bölüm Başkanı olarak görev yapmaktayım.

2-Toplum düzeni açısından aileyi tanıtabilir misiniz?

Aile toplumun temelidir. Toplumu meydana getiren en önemli ve en küçük kurumdur. Dünyanın neresine gidilirse gidilsin, tarihin hangi dönemine bakılırsa bakılsın her yerde ve her zaman aile var olmuş, aynı durum günümüzde de devam etmektedir.

Aile nikâh bağı denilen bir evlilik sözleşmesi ile kurulur. Bu sözleşmede yer alan kadın ve erkeğin her birinin ayrı ayrı görev ve sorumlulukları vardır. Bu görev ve sorumluluklar tam manasıyla yerine getirildiği zaman ailede huzur ve mutluluk olur. Bu ortamda büyüyen çocuklar da huzurlu, mutlu ve başarılı olur.

Toplum açısından konuya yaklaştığımızda ise huzurlu ve mutlu birey ve ailelerden meydana gelen toplumlar da aynı şekilde huzurlu ve mutlu olur. O bakımdan ailenin huzur ve mutluluğu çiftlerin sadece kendileri için değil içerisinde yaşadıkları toplum açısından da çok büyük önem arz etmektedir.

Aile, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar ve kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik” olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde ise aile çoğu kez anne, baba varsa çocuklardan oluşan bir birim olarak tanınmaktadır. Bu tarif genelde küçük aileyi işaret etmekte, dolayısıyla bu algı ailenin geldiği yeri göstermektedir.

Takdir edileceği üzere sosyalleşmenin gerçekleştiği ilk yer, ilk kurum çocuğun içine doğduğu aile ortamıdır. Toplumsal yaşamın istikrar ve devamlılığı için gereken değerler ve kurallar aile içinde öğrenilir ve öğretilir. Sorumluluk ve görevlerin de öğretildiği aile aynı zamanda rol ve statülerin ve onların gereklerinin de öğretildiği yerdir.

İnsanlar aile ortamında toplumun değer ve yargılarını daha iyi öğrenir, öğrendiklerini de hayatlarına tatbik ederlerse bundan kendileri de içinde yaşadıkları toplum da olumlu etkilenir. Aksi takdirde hem kendileri hem de içinde yaşadığı toplum bundan olumsuz etkilenecektir. Sorduğunuz soru ile bağlantı kurmak gerekirse aile kurumu zaman zaman üzerine düşen fonksiyonları tam olarak yerine getirememiştir. Günümüzde yaşadığımız toplumsal olaylar da ailelerin üzerlerine düşen görevlerini layığı veçhile yerine getirmediğini veya getiremediğini ortaya koymaktadır.

3-Değişen sosyal, siyasal, ekonomik ve teknolojik yapı içerisinde aile nereden nereye gelmiştir?

Değişen sosyal, siyasal, ekonomik ve teknolojik yapı diğer alanlarda olduğu gibi aile üzerinde de çok önemli değişiklikler yapmıştır. Her şeyden önce eskiden hâkim olan geniş aile yerini çekirdek aileye bırakmıştır. Aileyi oluşturan kişilerin sayısında ciddi azalmalar olmuş, çok çocuklu kalabalık ailelerden daha az çocuklu küçük ailelere dönülmüştür. Daha evlilik dönemlerinin başında erkek tarafına ayrı ev mi açacaksınız, yoksa kayın valide ve kayın peder hep beraber mi oturacaksınız sorusu sorulmakta, bu durum da genel kabul görmüş bulunmaktadır.

Yine evli büyük kardeş ve amcalar ile onların çocuklarının beraber oturdukları, iş ve kazançların beraber yürütüldüğü aileler de büyük oranda yok olmuştur. 

Sanayi ve teknoloji alanındaki değişmelere bağlı olarak insanların yaşadığı kırsal alan ve köyler büyük oranda göç vermiş, kent hayatı cazip hale geldiğinden ciddi oranda göç almıştır. Bu durum aileyi de etkilemiş, pek çok aile köyden kente göç etmiştir. Kent hayatındaki yeni ortamda kadın ve erkeğin rol ve statülerinde de önemli değişiklikler olmuştur. 

Daha önce eşiyle beraber bağda, bahçede ve tarlada çalışan veya evde ev işlerine ve çocuğuna bakan kadın şehirde kendisini farklı ortamlarda ve çalışma hayatının içinde bulmuştur.

Önce vasıfsız olarak zor şartlarda ve düşük ücretle, çoğu kez de sigortasız olarak çalışmıştır. Kadınların eğitim durumunun yükselmesi ile çalışma hayatındaki yeri ve statüsü de değişmiştir. Ülkemizde çok farklı alanlarda ve çok farklı statülerde görev alan kadıların sayısında yaşanan gelişmeler bunun en canlı örneği olmuştur.

Çalışan kadın ekonomik özgürlüğe kavuşmuş, bu durum kadını ve aileyi etkileyen başka bir faktör olmuştur. Kadının iş hayatına atılması ve ekonomik özgürlük kazanması çoğu kez olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. Bununla beraber çalışan kadın daha yüksek statü elde etmek veya mevcut statüsünü korumak için çocuk doğurmaktan kaçınmış, statü ve çocuk arasında sıkışıp kalmıştır.

Değişen sosyal, siyasal, ekonomik ve teknolojik gelişmeler sonunda aile yapılarında değişiklikler yaşanmıştır. Her şeyden evvel evlilik türleri değişmiş, daha önceden yakın akraba ve yakın çevreden gerçekleşen evlilikler azalmış, daha geniş coğrafi çevre, daha farklı dil, din ve kültür farkı olan evlilikler gündeme gelmiştir. Bu değişim ve gelişmelerin yaşanmasında okul ve iş hayatı, seyahat ve medya önemli rol oynamıştır.

Bunlardan farklı olarak yurtdışında yaşayan insanların evliliklerinde bu durum çok daha fazla görülmeye başlamıştır. Günümüzde gerek yurtiçi ve yurtdışında yaşayan vatandaş ve soydaşlarımız arasında gerekse dünyanın farklı yerlerinde farklı dil, din ve etnik yapıdan pek çok evliliklerin gerçekleştiği bilinmektedir.

Evlenme kararları veren kişiler değişmiş, kararlar anne, baba ve büyüklerden genç adaylara geçmiştir. Önceleri anne, baba ve büyüklerin karar verdiği evlilikler yerini gençlerin kendilerinin karar vererek kurdukları evliliklere bırakmıştır. Gelinen bu süreçte evliliklerde anne, baba ve büyüklerin rol ve yetkisi azalmıştır. Çoğu kez sadece onay makamı haline gelmişlerdir.

Eskiye oranla hem ülkemizde hem de dünya genelinde evlenme yaşı da yükselmiştir. Eğitim, iş ve kariyer düşüncesi hem erkeklerin hem de kızların evlilik kararlarını ertelemelerine sebep olmuştur. Bu durum erkeklerde olduğu gibi özellikle de okuyan bayanlarda her geçen gün kendisini çok daha bariz bir şekilde hissettirmektedir.

Yaşanan gelişmelere paralel olarak aile reisliği kaldırılmış, ailede erkeğin hâkimiyeti büyük oranda sona ermiş, bu konuda radikal gelişmeler yaşanmıştır. Kadın evde ve ailede daha fazla söz ve yetki sahibi olmuştur.

4-Ailede kadının üstlendiği rol bu değişimden nasıl etkilenmiştir? Ailedeki değişim kadını mı etkilemiştir yoksa kadındaki değişim aileyi mi etkilemiştir?

Modernleşme süreci temelde bir değişim sürecidir. Aile de bu değişimden ciddi oranda etkilenmiş ve halen de etkilenmektedir. Sadece ailenin yapısı ve işlerinde değil, aynı zamanda ailenin kültürel değer ve normlarında da önemli değişmeler olmaktadır.

Sosyal, kültürel ve ekonomik değişmelere paralel olarak aile içi şiddet artmış, bu konudaki gelişmeler yazılı ve görsel medyada daha sık yer almaya başlamıştır. Boşanmalar artmış, parçalanmış aile sayısındaki artış her geçen gün daha da dikkat çeker bir konuma gelmiştir.

Gerçeği söylemek gerekirse hem ailedeki değişim kadını etkilemiş, hem de kadındaki değişim aileyi etkilemiştir.

Son olarak şunu söylemek isterim. Aile konusunda pek çok şey değişmiş olmasına rağmen değişmeyen tek şey evlilik ve aile konusunda Türk halkının göstermiş olduğu olumlu tutumdur. Türkiye’de %97 gibi çok yüksek bir oran hâlâ aileyi çok önemseyen bir tutum sergilemektedir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Ocak 2015

Sayı: 44