Psikolog Semra CEBECİ ile Ropörtaj
Ekim 2021 Nurten YÜCEL A- A+
A- A+

Psikolog Semra CEBECİ ile Ropörtaj

1-Kendinizi tanıtır mısınız?

 Semra CEBECİ 1973 Eskişehir doğumluyum. 1994 yılında Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldum.  Kırşehir MEM Rehberlik ve Araştırma Merkezinde Psikolog olarak çalışmaktayım. Evli ve üç çocuk annesiyim. Yerel ve ulusal Sivil Toplum Kuruluşlarında gönüllülük faaliyetlerinde bulunuyorum. ‘Sosyal Medyayla Mesafeni Koru’ adlı kitabın yazarlarından biriyim.

2-Semra Hanım “Sosyal medya” hayatımıza ne zaman ve nasıl girdi?

İletişim insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar tarih boyunca istedikleri bilgi ve mesajları muhataplarına iletmek için farklı yollar kullanmışlardır. Dumanı, davulu, güvercini iletişim kanalı olarak kullanan insan, teknolojik devrimle telgrafı, telefonu, telsizi, radyoyu, TV’yi kullanmaya başlamış; günümüzde de yaşanan dijital devrimle internet iletişimde en önemli araç haline gelmiştir.

Teknolojinin gelişimi ve buna bağlı olarak her alanda olduğu gibi iletişim araçlarındaki değişim, insanların günlük yaşantıları ve diğer insanlarla iletişim biçimi ve içeriğini hem etkilemiş, hem de değiştirmiştir. İnsanlık,  kişiler arası iletişimin çok zor olduğu ve uzun zamanlar aldığı günlerden (eşlerinin, sevdiklerinin aylarca mektubunu bekleyen de bu çağın insanlarıydı), bir haberin anında her yere ulaştığı günlere gelmiştir. 30 yıl gibi çok kısa bir süre de internet aracılığıyla hızla iletişen, anında her şey den haberdar olan bireyler haline geldik.

İlk sosyal medya platformu örnekleri “Classmates.com” (1995)  ve Sixdegrees.com(1997)’dur. 2004 yılından sonra hizmete sunulan MySpace ve Facebook’la devam eden sosyal medyanın gelişim süreci, milyonlarca kişi tarafından kullanılan birbirinden farklı birçok platformla günümüzdeki haline gelmiştir.

3- Bizlere türevleriyle beraber sosyal medya tanımı yapar mısınız?

Sosyal medya, internet teknolojisi ile Web 2,0 teknolojisinin bir ürünü olarak, bireylerin birebir ve çift yönlü iletişimini sağlayan bilgi iletimine imkân veren, kendini tanıtma, diğer kullanıcılarla sosyal ağ, iletişim, etkileşim kurma ve kendisinin veya başkalarının video, fotoğraf, yazı vb. her türlü paylaşımın yapılabildiği iletişim kanallarıdır.

Kullanıcıların kendi profil sayfalarını oluşturdukları ve bu sayfalarda kendi istedikleri içerikleri yayınlayabildikleri web platformlarına Sosyal Medya Platformları adı verilir.  Günümüzde farklı uygulama çeşitliliği ile birlikte birçok sosyal medya sitesi bulunmaktadır. Paylaşılan bildirimlere sosyal dönüt sunan, sosyal ilişkiler oluşumunu destekleyen bu yazılımlar, kişilerin özel isteklerini karşılamak üzere her geçen gün yenilenerek, kullanıcılarını sistem içinde aktif kılarak sürecin bir parçası haline getirmektedir. Bu paylaşım içerikleri giyimden dekora, spordan sanata, eğitimden kozmetiğe, yemekten alışverişe, geziden eğlenceye, din ve siyasetten, psikolojik durumlara kadar gündelik hayatı ilgilendiren her şey olabilmektedir. Bu ağlarda gündelik hayatın her anı fotoğraf, video ve yazı olarak paylaşılabilmektedir. 

Sosyal medya türevlerini şöyle sıralayabiliriz: Sosyal ağlar; Facebook, Google Plus, Forsquare… Microbloglar; Twitter, Tumblr… Fotoğraf/ video paylaşım araçları; Instagram, YouTube, Dailymotion Flcker, Pinterest, PhotoBucket, WhatsApp… Profesyonel ağ siteleri; Linkedin… Bunlar gibi daha birçok sosyal medya çeşidi bulunmakla birlikte ilk başta sosyal medya olarak kullanılıp sonra işlevini kaybedip kapanan siteler de vardır.

4- Sosyal medyanın insan psikolojisi üzerine etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle sosyal medya insanı mutlu ediyor. Salgılanan dopamin kişilerde rahatlama sağlıyor. Sosyal medyada ki sosyal ortamlar aidiyet duygusu oluşturuyor. İnsan doğası gereği beğenilmeyi, onaylanmayı, takdir edilmeyi ister. Sanal âlemin kurucuları insan fıtratını iyi bildiği için, insanın beğeni yönünü sürekli harekette bırakıyor. Her hobinin, her ihtiyacın bulunduğu sosyal medya insanın algılarını da yönetiyor.

Aşırı sosyal medya kullanımı sonucunda, stres, yalnızlık, çekingenlik, kıskançlık, empati yoksunluğu, iletişim becerisi eksiklikleri, karamsarlık, gelecek kaygıları, özgüven eksikliği, içe dönük olma gibi psikolojik durumlar da karşımıza çıkabiliyor. Geç saatlere kadar mesajlaşma arzusu veya sosyal medya sitelerine göz atma isteği kişilerin uyku bozuklukları yaşamasına neden olabiliyor.

Haz ve hız çağında en yaygın ruhsal hastalıklardan biri olan depresyon, aşırı internet ve sosyal medya kullanıcılarında oldukça sık rastlanan bir durum. Kullanıcılardan bazısı depresyondan kurtulmak için internette sosyal medya ve farklı platformlarda vakit geçirerek kafasını dağıtmak isterken, bir müddet sonra yapılan paylaşımlar mutsuzluğunu daha da artırabiliyor.

Bireyin sosyal medyada geçirdiği zamanın artması doğal olarak diğer bireylere ve aktivitelere daha az zaman ayırmasına neden oluyor. Ailesine, arkadaşlarına ve onlarla olan ilişkilerine daha az zaman ayıran kişilerde duygusal kopuşlar yaşanıyor bu durum ailenin parçalanması ile sonuçlanabiliyor.

5- Sosyal medyanın bir kullanma kılavuzu olmalı mıdır?

En küçük bir ev aleti aldığımız da bile kullanma kılavuzuna göre kullanıyoruz. Ne yazık ki günlük hayatımıza çok hızlı ve yoğun olarak giren sosyal medyanın hazır bir kullanma kılavuzu yok. Bize düşen yeni olan her ağın bize sunduğu ve bizden aldığının farkında olmaya çalışmak. Sosyal medyalar ve bunlardan gelen bildirimler bizi gerçek hayatta çevrim dışı yapıyorsa durdurmayı bilmek gerekiyor. Çünkü önemli olan gerçek hayatta çevrim içi kalabilmek.

6- İnsanları sosyal medyadan uzak mı tutmalıyız yoksa onları sosyal medya kullanımı konusunda eğitmeli miyiz?

Kontrollü kullanıldığı takdirde internet ve sosyal medya insanın gelişimine katkı sunar. Bunu hayatımızda, bilgiye ve iletişime erişim deneyimlerimizde en bariz şekilde Covid 19 Pandemi döneminde yaşadık. Hem bilgi, hem sosyal etkileşim ve iletişim büyük oranda internet ve sosyal medyalarda yapıldı. Yalnız yaşayan, sokağa çıkamayan bireyler internet ve sosyal medya kullanımıyla uzun süre hayatlarını devam ettirebildiler.

“İlacı zehirden ayıran dozudur.” Sosyal medyayı kullanırken üretim odaklı kullanabiliyorsak çok faydalarını görürüz. Sürekli tüketim odaklı kullanırsak da zararını görürüz. Bu konularda düzenlenecek eğitim çalışmaları elbette farkındalığı artırır.

7-Sizce herkes sosyal medya kullanmalı mıdır? Sosyal medya kullanımının yaşı, yeri ve zamanı nasıl olmalıdır?

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) çocukların sosyal medyayı kullanmak için yaşlarının en az 13 olması gerektiğini açıklamıştır. 13 yaşından küçük olan çocukların sosyal medyayı kullanmaması gerekmektedir. Bu düzenlemeye rağmen sahte isimler ve yanlış bilgilerle hesap açabilen küçük yaştaki çocuklar büyük risk altına giriyor. Daha çok öğrenciler sosyal medyada ses, görüntü, video paylaşıyor. Sonunda zarar gören de yine onlar oluyor.

Bize en çok sorulan sorulardan biri ‘Çocuklarımıza ne zaman cep telefonu alalım’ sorusudur. Cevap olarak şunu söyleriz. ‘Mümkün olan en geç zamanda… Yaştan ziyade çocuğun bilişsel, sosyal, duygusal gelişiminin belli bir düzeyde olması gerekir. Zarar görmeyecek ve zarar vermeyecek olgunluğa ulaşmış olmak’ Dolayısıyla sosyal medya kullanımında da sorumluluk alma olgunluğu temel ölçüt olmalı. Fayda sağlayan her şey hayatımızı kolaylaştırır. Zararlı olanları fark edip ayıklayabilmek de temel vazifemiz.

13 yaştan sonra sosyal medyayı kullanan çocuklarımızı muhakkak takip etmeliyiz. Doğru kullanım konusunda onları bilgilendirmek, zararlı içerikler için gerekli önlemleri almak, kullanım sürelerini bir kurala bağlamak oldukça önemlidir.

 Sonuç olarak çevrim içi davranışların çevrimdışı sonuçları olacağını unutmadan sosyal medya kullanımını düzenlemek gerekir.

8- Sosyal medyanın bize kazandırdıkları ve kaybettirdikleri nelerdir?

Yapılan araştırmalar sosyal medya kullanımının kişilere mutluluk duygusu verdiğini,  kişiyi motive ettiğini, rahatlatma, yeni kararlar alma, arkadaş ve akrabalarıyla birlikteliği artırma gibi yararları olduğunu gösteriyor. Ayrıca iş ve eğitim dünyası için büyük kolaylıklar sağlayabiliyor.

Bununla birlikte olumsuz olarak da kişiyi narsistleştirme, gereksiz fikir tartışmalarına girme, tanıdıklarının paylaşımlarını görüp kıskanarak kendi özgüvenini kaybedip onlardan uzak durma veya kötü arkadaş ve ortamlar edinme gibi tehlikeleri bulunmaktadır.

 Hem artıları hem eksileri olan özellikleriyle sosyal medya ne yazık ki kişileri bağımlı hale getirerek onların gerçek hayattaki görev ve sorumluluklarını aksatmasına neden olabilmektedir. O nedenle kullanımı denetimli ve planlı hale getirilerek bireyin günlük hayatını ve başarısını aksatmadan, ailesine ve yakın çevresine karşı sorumluluklarını ihmal etmeden kullanımının sağlanması önemlidir. Bu da bilgi, bilinç ve farkındalık düzeyini artırmakla ve içsel denetimi diri tutmakla mümkündür.  Unutmayalım; İrade bedeni tuttuğunda ruh özgürleşir.

9-Sosyal medya kullanımı nasıl bir bağımlılık oluşturuyor, beraberinde hangi bağımlılıkları da getiriyor?

Sosyal medyada bulunan her bireyin kullanım sebebi ve tarzı nev-i şahsına münhasırdır. Aslında kullanıcılar farkında olsun ya da olmasın hayal dünyasında yaşar durur. Bu yönüyle bakıldığında paylaşırken azaltan, ararken kaybolunan, anlık tatminlerle aslında yanıltan, irade koyarken bağımlı hale getiren iç içe geçmiş karmaşık bir ortamdır.

Sosyal medya bağımlılığı; Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya hesaplarının aşırı kullanımı nedeniyle günlük aktivitelerin aksaması, kullanım konusunda kendini doyuramama, herhangi bir iş yaparken ihmalin gerçekleşmesi şeklinde karşımıza çıkıyor. Arkadaşlarınızla sohbet ederken aklınızın sürekli sosyal medya hesabınızda olması, gerçek hayattan kopup hayatınızı sosyal medyalardan aldığınız beğeni sayılarına göre devam ettirmekte bağımlılığın göstergesi.

Sosyal medya kullanımıyla birlikte literatürde rapor edilmiş oyun bağımlılığı, egzersiz bağımlılığı, cep telefonu bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı mevcuttur.  Ayrıca hiç akla gelmeyecek bir bağımlılık türü olan Netflix Bağımlılığı gibi bağımlılıklar da vardır. Internet üzerinden yayın yapan dünyanın en popüler yayıncı kuruluşu Netflix, ilgi çekici dizi ve filmlerle kullanıcılarını ekrana bağlamaktadır. Örneğin altı ay işsiz olan ve bu moral bozukluğundan kaçmak için aralıksız dizi izleyen birisi, bu durumdan kurtulmak amacıyla hastaneye yatarak Netflix bağımlılığı kavramını da literatüre ekletmiştir. Literatüre eklenen bir diğer bağımlılıkta paylaşımları/yaşananları kaçırma korkusu olan Fomo(Geride Kalma Korkusu)ve akıllı telefonsuz kalma korkusu anlamına gelen Nomofobidir.

10- Sosyal medyadaki bilgilerin doğruluğunu nasıl sorgulamalıyız?

Güven insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Hayatın her alanında olduğu gibi güven duygusu, sosyal medyada da önemli bir unsurdur. Sosyal medyadaki bilgilere ne kadar güvenebiliriz? Sorusu can alıcı sorulardan birisi

Kişilerin kendi fikirleri üzerinden ilerleyen bir platform olduğunu unutmadan Sosyal medya kullanımında dikkatli olmak, sorgulamak, paylaşılan bilgilere kesin doğrularmış gibi davranmamak temel prensipler olmalıdır.

Ayrıca siber zorbalık, dolandırıcılık ve sosyal medya kurucularının kişisel verileri başka kurumlara vermeleri de güvenlik açısından yaşanan en büyük sorunlardandır. Sosyal medya paylaşımları üzerinden toplumların siyasi, sosyal, dini, ticari hayatları; toplumsal sinir uçları, zaafları, açıkları, eğilimleri hakkında bilgi alındığı gibi, toplumları istedikleri yöne çekmek, yönetmek, değiştirmek, parçalamak ve kullanmak içinde bu ağlar kullanılabilmektedir.

11- Dijital oyunlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Ebeveynlerin bu konuda dikkatli olmaları için tavsiyeleriniz nelerdir?

Oyun hayata hazırlık diye tanımlanır. Çocukların dünyasında oyunun çok büyük bir yeri vardır. Modernizm, şehirleşme, güvenli oyun alanı azlığı gibi pek çok nedenden dolayı geleneksel oyunların yerini bilgisayar ve internet yoluyla oynanan dijital oyunlar almıştır.

Dijital oyunların, çocuk ve gençlerin zihinsel gelişimine belli açılardan (dikkat ve konsantrasyonu artırıcı, sakinleştirici) olumlu katkı yapabileceği söylenirken kontrol edilemeyen bir oyun oynama isteğinin, sosyal yaşamda problemli değişime neden olması ve dolayısıyla bağımlılık yapabilmesi de mümkündür. Yine dijital oyunlar dil gelişiminde aksamalara ve gelişim geriliğine sebep olabilir, aile içi iletişimi azaltır, şiddet unsurları içerikleri sebebiyle saldırgan duygu, düşünce ve davranışların gelişmesine neden olabilir.

Ebeveynlerin çocukların oynadıkları oyunların özellikleri konusunda bilgi sahibi olması çok önemli. Oyun akışı ve reklam içeriklerini kontrol etmeleri gerekiyor. Dijital oyunlar başlangıçta zararsız gibi görünse de ilerleyen bölümlerde olumsuz içerikler barındırabiliyor. Dijital oyunlar üzerinden çocuklar istismar edilebiliyor. Ayrıca oyuncuların karşısına küfür, şiddet, müstehcenlik gibi içerikleri barındıran reklamlar da çıkabiliyor. Oynanan oyunlarda kişisel bilgilerin paylaşılmaması gerekiyor.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Ekim 2021

Sayı: 71