Kur’an ve Sünnette Müslüman Kadın
Müslüman kadın, Allah’a iman eder ve tam bir teslimiyetle O’na tevekkül eder, insanların başına gelenlerin ilahi bir kaza ve kaderin tecellisi olduğuna, bela ve musibetlerin de sabredilmesi geren bir imtihan olduğuna inanır. Huzura kavuşur, gereksiz kaygı ve endişelerin girdabında boğulmaktan kurtulur.
Rabbimiz, Müslüman kadına rehber olacak iman abidesi örnek kadınları kıssalarla haber vermiştir. Hz. İbrahim, Hacer annemizi henüz süt emmekte olan oğlu İsmail’le birlikte yiyecek ve içeceğin de bulunmadığı Mekke’ye Kâbe’nin civarına bıraktı.
Hacer annemiz büyük bir metanetle “Ey İbrahim! Allah mı bunu sana emretti?” demiş, o da “Evet” diye cevap vermişti. Hz. Hacer öyleyse o bizi zayi etmez.” buyurdu. (Buhari)
Bu teslimiyet vicdanları uyarmış, duygulara incelik ve letafet katmış, kalplerin dikkatini Allah’ın sırlara vakıf olduğuna, nerede olursa olsun Allah’ın insanlarla beraber olduğuna çekmiştir.
Rabbimiz bu teslimiyeti hemen ödüllendirmiş, İsmail’in ayakları altından yeryüzünde eşi ve benzeri olmayan şifa kaynağı zemzemi akıtmıştır. O öyle akıllı bir su ki susuzsan susuzluğunu, açsan açlığını giderir. Hz. Hacer’in kıyamete kadar hatırlanması için de say’ı hac ve umrenin rüknü yapmıştır. Hz. Hacer kıyamet sabahına kadar Allah’a teslimiyetin sancaktarlarından olmuştur.
Müslüman kadının imanı o kadar saf ve temizdir ki ona cehalet karışmamış, onun nurunu hiçbir hurafenin karanlığı örtmemiştir. Bu temiz iman Müslüman kadının şu fani imtihan hayatını huzur ve sükûn içinde devam ettirmesini sağlar.
Bu samimi iman Müslüman kadını salih amellere yöneltir. İslam’ın kendisini yükümlü kıldığı farzları ve rükünleri güzel bir şekilde, gevşeklik ve ihmalkârlık göstermeden yerine getirmeye sevk eder.
Müslüman kadın, İslam’ın tezahürü olan ibadetleri büyük bir gayret ve şevkle yerine getirir. Ferdi ailevi ve toplumsal sorumluluklarını taviz vermeden, gevşeklik ve ihmalkârlık göstermeden yerine getirir.
“Dinin direği” olan namaz ibadeti, Allah’tan kullarına bir rahmettir. Kullar en az günde beş defa onun gölgesine sığınırlar. Orada Rablerine hamd ederler. O’nu tesbih ederler. O’ndan yardım dilerler. Rahmet, hidayet ve bağışlanma talebinde bulunurlar. O bakımdan namaz, kulların hatalarını silen, günah ve noksanlıklarını örten temizleyici bir ibadet olmuştur.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Bir Müslüman, farz namazın vakti gelir de abdestini, huşu ve huzurunu, rükûunu güzelce eda ederse, büyük günahları işlemediği takdirde, o namaz geçmiş günahlara kefaret olur. Bu hüküm bütün sene için böyledir.” (Müslim)
Müslümanlar, gönülden gelerek, huşu içinde Allah’ın huzurunda her duruşlarında ne kadar bol ve bereketli hayırlar elde etmektedirler.
Müslüman kadın, eşinin yanı başında yer alan, ona destek ve faziletli amelleri işleme hususunda yardımcı olan, kocasının hayatını sevinç, mutluluk, ünsiyet ve huzurla dolduran “saliha bir eş” olarak şahsiyetini inşa etmelidir.
Rabbimiz Nisa suresi 34. ayette: “İyi kadınlar, itaatkârdırlar.” buyurmaktadır.
Müslüman kadın Allah’ın emir ve yasaklarına sıkı sıkıya bağlıdır. Hiçbir meşgale onu Kur’an ahkâmından alıkoyamaz. Müslüman kadın hududullaha riayet eder, onları aşmaz, harama düşmemeye çalışır. Düşerse acilen tevbe eder. Devamlı olarak Allah ve Resulünün hükmünü arar, hayatını o hükümlere göre tanzim eder. Hükümlere riayette yüksünmez, onları gönül huzuru ile severek yerine getirir.
Müslüman kadın şu ilahi uyarıyı sürekli göz önünde bulundurur: “Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman gerek mümin olan bir erkek, gerek mümin olan bir kadın için, işlerinde kendilerine bir muhayyerlik yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse muhakkak ki o, apaçık bir sapıklıkla sapıtmıştır.” (Ahzab, 36)
Müslüman için, Allah ve Resulüne itaat, nefsin arzularının üstündedir, istikbal kaygılarının üstündedir, hayatın zevk ve sefalarının üstündedir. İnsanın tercihlerinin üstündedir.
Müslüman kadın, kâmil kul olma gayretiyle, imanıyla, ibadetiyle, ahlakıyla, muameleleriyle hayatı Kur’an ve sünnetten okuyan ve insanlığa okutan bir anadır. Aklını kullanan Müslüman kadın için hayat, zamanı sadece gündelik işlerle geçirmek, dünyanın lezzet ve ziynetlerinden yararlanmaktan ibaret değildir.
Müslüman kadın, Müslüman anne, Müslüman bacı, Müslüman kızım: Bütün oyunlar senin üstüne kuruluyor. Boz şu hain oyunları, ins ve cin şeytanlarının tuzaklarını başına geçir. Seni adi emellerine kurban etmelerine izin verme.
“Irzını korumuş olan kadını da hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik.” (Enbiya, 91)
“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.” (Nur, 26)
“Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın” (Ahzab, 33)
Müslüman kadının bütün işlerinde Allah’ın rıza ve hoşnutluğunu arama niyetini daima göz önünde bulundurması lazım. Zira İslam’da ameller, yapılan iş ve hareketler niyetlere bağlıdır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Ameller, ancak niyetlere göre değerlenir. Herkesin ancak niyetine göre amelinin karşılığı vardır. Kimin hicreti Allah’a ve Resulüne ise onun hicreti Allah ve Resulünedir. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünya veya nikâhlayacağı bir kadın için ise hicreti de hicret ettiği şeyedir.” (Buhari; Müslim)
Müslüman kadın dilerse bütün işlerinde ibadet halinde olabilir. Vazife ve sorumluluklarını Allah’ın istediği şekilde yerine getirme niyetiyle hareket ederse her amelinde ibadet halindedir. Müslüman kadının hedefi herhalde yaradılış gayesine uygun bir hayat yaşamak olmalıdır.
Günümüz Müslüman kadınına hayatın her alanı ile ilgili Kur’an ve Sünnette öyle örnek mübarek anneler var ki saymakla bitmez. Bilinçli anneler çocuklarını film ve dizilerle değil bu güzel örneklerle eğitmeliler.
Tarihçiler için Hz. Aişe ile Ümmü Süleym’in Hicaz diyarının bilinen sıcak havasında, şiddetli bir savaşın cereyan ettiği meydanda bulunan mücahidlerin susuzluğunu gidermek için üzerlerine yağan ok sağanaklarına ve kılıçların şakırtılarına aldırış etmeksizin çarpışma alanında yapmış oldukları ne muazzam bir iştir. İlk Müslüman kadınlar gerektiğinde hayatın her yerinde yer almışlardır.
Ümmü Atıyye (radiyallahu anha) diyor ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yedi gaza ve savaşa katıldım. Konak yerlerinde onların arkalarında bulunur, kendilerine yemek yapar, yaralıları tedavi eder, hastalara bakardım.” (Müslim)
Müslüman kadın suretine de siretine de dikkat eder. Dışını da içini de güzelleştirir. Yemesine, içmesine dikkat eder. Sağlığına dikkat eder. Kılığı, kıyafeti düzgün olur. Sadece dışarda değil evinde de buna dikkat eder.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah nimetini kulunun üzerinde görmeyi sever.”
Allah Teâlâ: “Ey Ademoğlları! Her mescide güzel elbiselerinizi giyerek gidin. Yiyin, için ancak israf etmeyin çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 31) buyurmaktadır.
Müslüman kadın, günümüz kadınlarından bazılarını çokça meşgul eden bidat ve hurafelerden, sihir ve büyü işlerinden uzak durur.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Kim bir falcıya gider, ona bir şey sorarsa 40 gün namazı kabul olmaz.” (Müslim)
“Kim bir kâhine gider ve onun söylediğini tasdik ederse Muhammed’e indirilenden uzak olur.” (Ebu Davud)
Müslüman kadın, evham ve vesveseden uzak durur.
“Allah’tan korkanlara şeytandan bir vesvese dokununca Allah’ı hatırlarlar ve hemen gerçeği görürler.” (Araf, 201)
Müslüman kadın, bütün ilişkilerinde ilahi rızayı gözetir. Anne-baba, kardeşler, kocanın anne-baba kardeşleri, çocukları, akraba ve komşularına karşı sorumluluklarını bilir ve yerine getirmeye gayret eder.
Müslüman kadının, ahlakı güzeldir. O; herkesin iyiliğini isteyen, dürüst, doğru sözlü, hile, aldatma ve haksızlıktan uzak duran, emanete riayet eden, sözünde duran, münafıklıktan kaçınan, hayâlı, iffetli ve onurlu, kendisini ilgilendirmeyen işlere karışmayan, başkalarının kusurlarını araştırmayan, gösterişten uzak, adaletle hükmeden, zulmetmeyen, sevmediklerine karşı da insaflı davranan, kimseye suizanda bulunmayandır.
Müslüman kadın, dilini dedikodu, laf taşıma, çirkin söz ve küfürden koruyan, kimseyi küçük görüp alay etmeyen, yumuşak huylu, merhamet sahibi, insanlara yardımcı olmaya çalışan cömert bir kişiliğe sahiptir. İyilikleri başa kakmayan, hoşgörülü, kin tutmayan, zorluk değil kolaylık gösteren, kıskançlık göstermeyen, övülmekten ve gösterişten uzak, süslü konuşmaktan ve yapmacık hareketlerden kaçınan, seven, sevilen ve kendisiyle kolay ilişki kurulabilendir. Tatlı dilli, güler yüzlü, nazik kalplere huzur veren mütevazı biridir.
Müslüman kadın, giyim kuşamı ile itidalli, erkelere benzemeye çalışmayan, misafire ikram eden, başkasını kendine tercih etmeye çalışan, örf ve adetleri dinin önüne geçirmeyen, yiyip içerken gezip dolaşırken İslam’ın edebine uyan, büyükleri sayan, küçükleri sevendir.
Müslüman kadın, eş seçerken dindarı, iş seçerken fıtratına uygun olanı seçer. İyiliği emreder, kötülüğü men eder Allah yolunda yürürken kınayıcının kınamasından çekinmez. Saliha kadınlarla oturup kalkar. İnsanların arasını düzeltmeye çalışır, asla bozmaz.
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Mümin olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.” (Nisa, 124)