İsar
İsar Arapça bir kelime olup sözlükte 'bir nesneyi ihtiyar eylemek, tercih etmek, seçmek , yeğlemek, bir şeyi digerinden üstün tutmak, öne geçirmek, ikramda bulunmak, malını cömertçe vermek gibi anlamlara gelir.
İsar kelimesinin terim olarak anlamını Seyyid Serif Circâni "Yarar sağlama ve zararı def etme hususunda insanin başkasını kendisinden önde tutmasıdır ki bu, kardeşlikte son noktadır." şeklinde
tarif etmiştir. Buna göre isâr bir fedakârlıktır. Isâr, "Başkalarının hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerinden önde tutmaktır.
Isâr, terim olarak Haşr Suresinin 9'ncu ayetinde kullanılmakta olup anlamı şöyledir:
"Onlardan önce Medine’yi yurt edinmiş olup da iman gönüllerine yerleştiren kimseler, hicret edip kendilerine gelen müminleri sever-ler. Onlara verilenlerden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar, çekememezlik hissetmezler. Aksine kendileri zaruret içerisinde bulunsalar bile onlar kendilerine tercih ederler kendilerinden önde tutarlar.
Kim böyle nefsinin hırs ve cimriliğinden korunursa, iste kurtuluşa
erenler onlardır." (Hasr, 59/9)
Hasr Suresinin dokuzuncu ayetinde sözü edilen daha önce Medine’yi yurt edinmiş olanlardan maksat Ensar' dir. Ibn Kesîr' in de belirttiği gibi bu ayette Yüce Rabbimiz Ensarı övüyor, onların faziletlerini, şereflerini,cömertliklerini, kıskanç olmadıklarını, muhtaç olmalarına rağmen kardeşlerini kendilerine tercih ettiklerini belirtiyor. Ensar, Arapça bir kelime olup anlamı; yardımcılar, yardim edenler demektir. Medineli Müslümanlara, Mekke den yurtlarına hicret eden Hz. Peygamber ve ashabını evlerine alıp barındırdıkları ve her türlü yardimi yaptıkları için bu isim verilmiştir.
Medine ye daha önce yerleşmiş olan bu kimseler, daha sonra Mekke’den yurtlarına hicret eden Hz. Peygamber ve ashabına kucaklarını açmışlar, onları bağırlara basmışlar, onların her türlü yardımlarına koş-muşlar, bu uğurda üstün fedakârlık sergilemişler, kardeşlik ve dostluğun
en güzel örneklerini vermişler, hatta mallarına ortak yapmışlardır. Onlara karşı gönüllerinde hiçbir kıskançlık, çekememezlik duymamışlar, kıskançlık şöyle dursun, yeme içme ve diğer hususlarda onları hep kendilerine tercih etmişler, kendilerinden önde tutmuşlardır. Yüce Rabbimiz de bütün
insanlar okusunlar da örnek alsınlar, ibret alsınlar diye, onların bu güzel
tutum ve davranışlarını mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ebedileştirmiştir.
Enes b. Malik diyor ki: "Resulullah (s.a.v.) Medine ye gelince muhacirler yanına gelip şöyle dediler: “Ey Allah’ın Resulü, biz, gelip yanlarına yerleştiğimiz bu kavimden, çok olan malından daha çok harcayan ve az olan malından daha güzel yardim eden bir topluluk görmedik. Bunlar bizim masraflarımızı üstlendiler. Kolayca elde ettikleri mallara bizi ortak ettiler. Öyle ki bizler, onların, bütün sevapları tek başlarına alacaklarından korkar olduk."Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): "Hayır, siz onlar hayırla andığınız ve onlar için Allaha dua ettiginiz müddetçe mutlaka size de ecir ve sevap verilir." buyurdu.
İslamiyet cemiyetin birlik ve beraberliğine çok önem verir. Müslümanların birbirlerine kenetlenmiş sağlam bir bina gibi olmalarını ister.Müslümanlardan meydana gelen toplumu bir vücut ve o toplumun fertlerini de o vücudun muhtelif organları gibi görür. Vücudun herhangi bir yerinde meydana gelen elem ve ızdıraba diğer organlar nasil ilgisiz kalamazsa, bunun gibi cemiyet de kendisini meydana getiren fertlerin dert, ızdırap ve sıkıntılarına ilgisiz kalamaz. Nitekim Peygamber efendimiz "Her kim müslümanların derdini kendine dert edinmezse onlardan degildir" buyurmuştur.
Zenginlerin fakirleri gözetmeleri, onların yardımına koşmaları cemiyette
zenginlerle fakirlerin kaynaşmasını saglar. Zenginin fakiri sömürmeye kalkışmasının ve fakirin de zenginin malına göz dikmesini önler.
Kaynakça : Kur'an'da İsar Kavramı
Durak Pusmaz