HZ. EBUBEKİR
A- A+

HZ. EBUBEKİR

Fil vakıasından üç yıl sonra Mekke’de doğan Hz. Ebubekir İslam’ın ilk şehadet getirenlerindendir. Bir rivayete göre güzel, soylu anlamlarına gelen bir rivayete göre ise Hz. Peygamberin: ’’Sen Allah’ın cehennemden azat ettiği kimsesin.’’ diye buyurduğu Atik lakabı ile tanınmış aynı zamanda şefkatinden ötürü Evvâh diye de isimlendirilmiştir. Zül Hilal şeklinde çağıranlar da vardı ama en meşhur lakabı Sıddık’tır. Bekir adında bir çocuğu bulunmamasına rağmen Ebubekir lakabı verilmiştir,  bekr lakabı bir kadının ilk çocuğuna da denirdi hâlbuki Hz. Ebubekir ilk çocuk da değildi, ancak Hz. Ebubekir’in kendinden önceki kardeşlerinin çok küçükken vefat etmesi ya da ilk tekbir getiren kişi olması sebebiyle ona Ebubekir dendiği rivayet edilir. Daha sonraları müşriklerin Ebu Fâsıl (küçük cemaat babası) diye dalga geçmelerinden ötürü Ebu’l Fahl (kahramanın babası) olarak da lakap verilmiştir.

Kumaş ticareti ile meşgul oldu. Hz. Peygamber’in yirmi beş yaşlarında iken katıldığı Suriye ticaret kervanında onun da bulunduğu rivayet edilir.  Mekke döneminde İslamiyet’in yayılmasında büyük tesiri vardır. Zulme uğrayan Müslüman köleleri yüklü miktarlar ödeyerek satın alıp azat etmiştir. Servetini bu şekilde harcamasından rahatsız olan babası güçlü kimseleri satın almasını isteyince bu hareketi ile Allah’ın rızasını umduğunu söylemiştir. Cahiliyenin kötü özelliklerinden ari yetişen Hz. Ebubekir kültür ve kabile tarihini en iyi bilenler arasındaydı. Hz. peygamber ile çok yakın arkadaş idiler. Resul-i Ekrem Mekke’ye gelen insanları İslam’a davet ederken ensab ilmini iyi bilen Hz. Ebubekir onun yanında bulunarak çeşitli kabile mensupları ile kolayca dostluk kurmasında ona yardımcı olurdu. İlk mescit Hz. Ebubekir’in evinin bir köşesiydi. Her an Hz. Peygamber ile beraber olan Hz. Ebubekir Medine’ye hicrette de Sevr mağarasında müşriklerin mağaraya kadar gelmesinden korkan Hz. Ebubekir’e: ‘’Üzülme! Allah bizimle beraberdir’’ (Tevbe 40) şeklinde tesellisinden ötürü Türk ve İran edebiyatında yar-ı ğar (mağara dostu) ifadesi ile anılmıştır. Katıldığı seriyye ve emir-i hac tayin edildiği günler dışında Hz. Peygamber’den hiç ayrılmamıştır.

Ayrıca onun kritik zamanlarda teskin edici bir yönü de vardı örneğin Hz. Peygamber’in vefatında o göğe uruc etti ölmedi diyen Hz. Ömer’i teskin etmiştir. Efendimizin hastalığının ağırlaştığı günlerde namazı Hz. Ebu Bekir’in kıldırmasını istemiştir. Hz. Ebubekir o gün için çok mühim bir alanda bizzat Resulullah tarafından toplumun önüne çıkarılmıştır. Efendimizin vefatından sonra uzun tartışmalar sonucu Ensar ve Muhacirin biatını alarak Hz. Ebubekir halife seçilmiştir. Kimileri ‘’İmamlar Kureyş’tendir’’ hadisine dayanarak Peygamberimizin soyu ve akrabalığı nedenleriyle Ebubekir’e biat edildiği iddiasındadır. Daha derin düşünecek olursak Peygamberin sülalesine ya da doğrudan soyca yakınlıktan hareketle teberrüken olmayıp aksine Kureyş’in o bölgede itibarlı ve nüfuzlu olmasına dayanmakta idi. İbn Haldun ise bu konuyu ‘’başkanlık, kuvvet ve kudrete dayanır.’’ şeklinde ifade eder. Bunun kaynağı ise asabiyettir. Kureyş o çağda kabilelerin asabiyetini kendinde toplamış diğer kabileler arasında izzet ve şerefi ile tanınmıştır.

Bu değerlendirmeler konjonktürel yani o dönemin sosyopolitik durumuna işaret eder. Bu şekilde ilk halife dönemi seçim meselesi önemli bir sıkıntı ile karşılaşılmadan çözülmüştür. Halife’nin nas ve vasiyetle değil toplumun hür iradesi ile belirlenmesine açık bir işaret vardır. Halife olan kişi makamı sebebiyle gururlanmamalı eleştirilere açık olmalıdır. Devlet yönetiminde şeffaflık benimsenmeli adalet ve doğruluk hâkim olmalıdır. Hak güçlünün değil haklınındır.  

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Temmuz 2019

Sayı: 62