GENÇLİK HALLERİ
A- A+

GENÇLİK HALLERİ

‘’İnsan, okumaya doyamadığım şiir ‘’

 Kemal Sayar(Psikiyatrist)

Mesleğimiz gereği insanların hayatlarına tanıklık ederiz. Genellikle insanlar mutluluklarını paylaşmak için gelmezler bize. Daha çok hayatın zorluklarıyla baş başa kalmış, karşılaştığı problemleri çözme noktasında sıkıntı yaşayan, çeşitli imtihanlara tabi tutulmuş, anlam arayışında olan, kendini biraz da hayatın kıyısında hisseden kişiler çalar kapımızı.

Bizim için her görüşme, yeni bir dünyaya pencere açmaktır bir nevi.  O yüzden her görüşme öncesi biraz heyecanlanır ve merak duyarım; kimin hayatının, hangi hikayesine, hangi acısına, hangi çaresizliğine tanıklık edeceğim diye.

Son zamanlarda gençler daha çok gelmeye başladı görüşmeye. “Hız ve haz çağına doğan, teknolojinin içinde büyüyen, özgüven patlaması yaşayan, şımartılmış, toplumsal normları hiçe sayan,  sınırsızlığı hayat tarzı haline getirmiş ve anı yaşayan bir gençlik.

Gençlik; insanın kişiliğinin oluştuğu, kendini tanıma ve tanımlama dönemi. Gençlik, bireysel olarak insan yaşamının en önemli ve verimli zaman dilimini ifade ediyor. Gençler ailelerin ve toplumun umudu. Diğer yandan patolojilere ve yozlaşmalara açık bir kitle aynı zamanda. Bu çağ, gencin kanının kaynadığı, yüreğinin kıpırdandığı, duygularının yoğunlaştığı ve heyecanının doruğa çıktığı "arayış ve çatışmalarla" geçen hareketli bir çağ olmakla birlikte, bilinçli ve sorumluluk sahibi olmaları şartıyla, her millet için siyasi, toplumsal, ailevi, dini ve daha birçok açıdan önemli bir potansiyel, önemli bir kuvvet ve önemli bir değer anlamına geliyor.

Şimdi hep birlikte düşünelim  sizinle…

Ülkemizde 20 milyon civarında genç var. Sizce şu anda ne yapıyorlardır?

Büyük bir çoğunluğu internette vakit geçiriyordur.

Odasında -mutfakta yemek yerken-arkadaşlarıyla otururken-yolda-parkta-dolmuşta her yerde telefon, bilgisayar ve tablet başında ki gençler…

Peki, internette en çok nerelerde vakit geçiriyorlar?

 Gördükleri, duydukları şeyler hayatlarına ve davranışlarına nasıl yansıyor?

*9. sınıf öğrencisi bir danışanım okul zamanı dışında yemek ve uyku hariç tüm vaktini bilgisayar karşısında oyun oynayarak geçiriyor.

*7.sınıfa giden bir öğrenci evde herkes uyuduktan sonra anne-babanın telefonunu alıyor ve sabaha kadar internette dolaşıyor.

*Anaokuluna giden bir çocuk sürekli çizgi film karakterlerinin yaptığı davranışları taklit ediyor ve bazen arkadaşlarına zarar veriyor.

İnternetten tanıştığı kişi ile buluşup istismara uğrayanlar, sosyal medyada sürekli özel şeylerini paylaşıp bundan zarar görenler, mutlu ve özgür olmayı sadece kafelerde arkadaşlarla oturmak zanneden ergenler,  yüksek dozda alkol alıp komaya giren ortaokul çocukları, uyuşturucu kullananların ağına düşen liseliler.

Bunun dışında ne yazık ki şiddet de çok yaygın gençler arasında. 

*15 yaşında bir genç okulda sık sık kavgalara karışması, kavgalarda birilerine zarar vermesi ve öfke kontrolünde zorlanması nedeniyle görüşmeye geldi. Baba, anneye fiziksel şiddet uyguluyor. Anne çaresiz, oda öfkesini çocuklarından çıkarıyor ve sık sık çocuklarını dövüyor. Şiddetin problem çözme tekniği olarak kullanıldığı bir ailede büyümüş yani.  Bu delikanlı da etrafına toplamış arkadaşlarını güç yetirebildiklerine zorbalık yapıyor.

Fiziksel şiddetin yanında duygusal şiddete maruz kalanlar belki de daha çok acı çekiyor.

*8. Sınıf öğrencisi LGS sınavına hazırlanıyor. Anne-baba kızlarını sürekli kuzeniyle kıyaslıyor. ‘’-Onun deneme sonuçları daha iyi, sen onun gibi çalışmıyorsun, sen beceremezsin, yediğin önünde yemediğin arkanda, özel derse şu kadar para veriyoruz vb.’’ Sonuç: sınav kaygısı ve mutsuzluk yaşayan bir çocuk

*Lise öğrencisi bir danışanım sevgilisi olmadığı için ‘’ezik’’ diye sözel şiddete maruz kalmış ruhu yaralanmış sosyal fobi gelişmiş.

Ne yazık ki bazen eğitimciler de farkında olarak veya olmayarak gençlere zarar verebiliyorlar.

*İlkokul ve ortaokulda çok başarılı bir öğrenci. Bütün öğretmenlerin değer verdiği, takdir ettiği bir çocuk. Teog başarısı çok güzel ve iyi bir liseye yerleşiyor.  Okula başladığı ilk zamanlarında öğretmen haksız yere bir tokat atıyor ve çocuk hayata küsüyor. 12. sınıfa gelmiş ama hala ne ders çalışıyor ne de sosyal ilişki kuruyor çevresiyle.

*5. Sınıfta küçük bir hatasından dolayı öğretmen tarafından tahtaya çıkarılıp hakaret edilen öğrenci de okul fobisi gelişiyor ve çocuk okula gidemiyor.

Yukarıda verdiğimiz örneklerin elbette çok değişik nedenleri var. Neden ne olursa olsun zor zamanlarda yaşadığımızı ve aslında gençlerin de çok zorlandığını fark ederek çözüm üretmek durumundayız. Çok hızlı zamanlar yaşıyoruz. Kuşaklar arası çatışma dediğimiz şey tarihin hiçbir döneminde bu kadar hızlı değişmemiştir herhalde.

Atalarımız ‘’İnsanı ya söz mayalar ya göz mayalar’’ demiş. Yetişkinler olarak önce işe gençleri anlamaya çalışarak başlayabiliriz. Sürekli eleştirmek, yakınmak yerine sözlerimizle ve gözlerimizle onlara dokunmamız gerekiyor. Bahane bulmayan, mazeret üretmeyen insanlar hayatı güzelleştirebilir.

Bolluk çağında ruhları açlıktan kıvranıyor gençlerin. Fark edilmek, değer görmek istiyorlar. Model alabilecekleri kahramanlara ve rehberlere ihtiyaçları var.

 ‘’Arsız bir genç gördüm mü yıkılırım,

Gündüzüm gider, karanlıkta kalırım.’’  (M. İKBAL)

Yukarıdaki dizelerdeki gibi kendimi çaresiz hissettiğim anlarda aklıma denizyıldızlarının hikâyesi geliyor.

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve

-‘’Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun?’’ diye sorar.

Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi

-‘’Yaşamaları için’’ yanıtını verince, adam şaşkınlıkla:

-‘’İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?’’  der.

Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi

-‘’ Bak Onun İçin Çok Şey Değişti’’ karşılığını verir.

Gücümüz yettiğince denizyıldızlarını denizle buluşturabilmek dileğiyle…

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Ekim 2020

Sayı: 67