Temmuz 2016 Hümeyra KELLAHLI A- A+
A- A+

Editörden

Yorgun bir yılı yarılarken, bizden gidenlerle devam ediyoruz yolumuza. Yolumuz çetin, yolumuz uzun, yolumuzun yükü ağır, yolumuz zahmetli, yolumuz yokuş… Sırtımıza yüklediğimiz dertlerimiz ve ağırlığından omuzlarımızı düşüren ümmet sancısı ile tırmanıyoruz yokuşu. Dert, bilirsen nimet. Derdi dert edinirsen, bitmez bu mihnet. Vereni görerek devam etmeli bu yola, sancı çekerken gün doğumlarını düşünüp şükretmeli. Her gidenin, her yitenin yerini dolduracak birini gönderir Rahman. Peki, ya giden insanlığımızsa yerine bir şey koymak mümkün müdür acaba?

Rabbimiz bizi birbirimize emanet etmiş. Bir uzvun hastalanınca duyacağı rahatsızlığın tüm organları etkileyeceğini söyleyen Efendimiz, bananeci bir Müslüman olamayacağımızı bu hadisi ile bizlere hatırlatıyor. Dünya, koca göbekli adamların vermekten hoşlanmayan nefsleri etrafında dönmüyor! Dünya, oturdukları masanın ayağından şikâyetçi olan kılıfçı sözde Müslümanların etrafında da dönmüyor. Dünya, oynamaya yerim dar diyen bireylerin hatırına da dönmüyor. Dünya, mazlumun gözyaşı, bir yetimin duası, bir kimsesizin ah’ı hürmetine dönüyor.

Almaya alışan eller verirken daha güzel olduğunu bilselerdi eğer, ekmeklerini paylaşmaktan hayâ etmezlerdi. Almak üstünlük olsaydı eğer, veren el alan elden üstündür kavramını hayatımızın tam olarak neresine koyacaktık? Ve vermek mal ile ölçülseydi, sadaka verecek hiçbir şeyi olmayan sahabenin onurunu sadaka vermesi tam olarak neydi? Biz neyi yanlış anladık acaba, ya da doğru. Ensar olmak; kardeşine sığınak, yetime sıcak bir yuva, muhtaca bir lokma, düşküne ilaç, dertliye derman olmaksa eğer, biz doğru yolda mıyız? Yahut yolda mıyız? Bize ağır gelen şey ne, ölçelim nefsimizi. Müslümanlığın alametlerinden birisi emanete sahip çıkmaktı ya hani, bize emanet edilen Muhacir kardeşlerimizi hangi kapsama dâhil ediyoruz peki? Allah’ın arzını, verdiği rızkı bir misafirden esirgemenin hangi mantığa dâhil olduğunu da iyice düşünmeliyiz tabii. Telafisi mümkün olmayan şu kısacık hayatımızın, kısa soluklu misafirleri için yabancı, bizden değil muamelesi ne kadar uygun onu da soralım kendimize. Soralım taşıdığımızın bir kalp mi, yoksa ağır bir taş mı olduğunu. Soralım, soralım ki farkına varalım.

Bizler bu sayımızda Ensar-Muhacir kardeşliğinden bahsetmeye çalıştık. Allah’ın emanetine sahip çıkmanın yükümlülüğüne değindik.

Ya Tutarsa sayfamızda birbirimizle olan imtihanımızı konu edindik. Müslümanca yaklaşmanın ne denli önemli olduğunu anlamamız ve gönül yaralarını sarmamız gereğinden bahsettik.

V’el Hâsıl Kelam sayfamızda mülteci sorununa farklı bir pencereden bakmaya çalıştık. Ve Batı’nın bize dikte ettiği şeylere inadına dik durabilme gayretinden bahsettik.

Tarihten sayfamızda gemileri yakan ve Allah’ın muzaffer kıldığı Tarık b. Ziyad’ın hayatını konu edindik.

Söyleşi sayfamızda Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu, Yeni Rota programının yapımcısı ve sunucusu olan gazeteci-yazar Adem Özköse ile Ensar-Muhacir kardeşliği üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.

Rabbimiz emanetine sahip çıkanlardan ve rızasına uygun yaşayıp Efendimiz’in ‘…bir yetimi himaye eden kimseyle ben, cennette şöyle yan yana bulunacağız.’ dediği zümreye dâhil olanlardan eylesin…

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr

Temmuz 2016

Sayı: 50