Baciyan Dergisi için Roportaj: Prof. Dr. Hüseyin YILMAZ-Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

- Selamün Aleyküm Hocam, öncelikle biz baciyan dergisi okuyucularına kendinizi tanıtır mısınız?
Aleykümselam. Elbette. 1969 Sivas Suşehri doğumluyum. İlkokulu köyümde okudum. Bütün köy çocukları gibi tarım ve hayvancılık işlerinde aileme yardım ettim. Sonra Suşehri İmam-Hatip lisesine kaydoldum. İki yıl sonra parasız yatılı sınavlarını kazanarak Sivas İmam-Hatip Lisesi’ne geçiş yaptım. 1985 yılında bu okuldan mezun olup İstanbul Gazi Osman Paşa İmrahor Köyü’ne imam hatip olarak atandım. 2.5 yıl görev yaptıktan sonra imamlık görevimden istifa edip Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde okumaya başladım. 1993 yılında mezun olduktan hemen sonra aynı üniversitede yüksek lisans yapmaya başladım. 1995’de yüksek lisansımı bitirip Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne araştırma görevlisi olarak atandım. 1997’de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı’nda başladığım doktora programını 2001 yılında tamamlayarak “Toplumsal Barışa Katkısı Açısından Türkiye’de Din Eğitimi” konulu tezimle doktor oldum. Aynı yıl yardımcı doçentliğe, 2003 yılında da dekan yardımcılığı görevine atandım. 2006 yılında doçent, 2011 yılında da profesör oldum. 2006-2007 öğretim yılında Kırgızistan Oşh Devlet Üniversitesinde öğretim üyesi ve bölüm başkanı olarak görev yaptım. Kırgızistan’da eğitim-öğretimin yeniden yapılandırılması çalışmalarına katıldım. 2008-2012 yılları arasında Cumhuriyet Üniversitesindeki görevim yanında, Tunceli Üniversitesi’nin kuruluş sürecine katkı sağladım ve bu üniversitenin farklı birimlerinde Eğitim, Sosyoloji ve Psikoloji alanlarında dersler verdim. 25 Ağustos 2011 tarihinde Yüksek Öğretim Kurulu tarafından Tunceli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne dekan olarak atandım. 6 Ağustos 2012 tarihinden itibaren 3 yıl süreyle Cumhuriyet Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürüttüm. Halen Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapmaktayım. Evliyim, 4 çocuk ve 2 torun sahibiyim.
- İlahiyat fakültesi ile diğer fakülte öğrencileri arasında bir fark var mıdır?
İlahiyat fakültesi öğrencileriyle diğer fakülte öğrencileri arasında bazı farklılıklar vardır. Bunu da doğal bir durum olarak değerlendiriyorum. Çünkü ilahiyat fakültesi, tercih eden öğrencilerin ait oldukları sosyal çevre, verilen eğitimin niteliği, mezunlarının istihdam alanları gibi pek çok özelliği yönüyle diğer fakültelerden farklıdır. Ancak bu farklılıklar ilahiyat öğrencilerine değer yönünden bir üstünlük değil, sorumluluk yönünden bazı farklı özellikler kazandırmaktadır. Din gibi önemli bir alanın öğrencisi ve yaşayıcısı olmak, ister istemez öğrencilerimizin insan odaklı bir yaklaşım sergilemelerini gerekli kılmaktadır. Allah’ın Kelamı olan Kur’an’ı Kerim’i, Hz. Peygamber’in sünnetini ve tarih boyunca bu iki temel kaynağı anlamak üzere gelişmiş din bilimlerini öğrenip uygun yöntemlerle başkalarına öğretme yetkinliği kazanmak oldukça önemli bir görevdir. Bu durum doğal olarak ilahiyat öğrencilerinin kişiliğini, ahlaki yapısını, dünya görüşünü, yaşam tarzını ve arkadaş çevresini etkilemektedir.
- Muhafazakâr gençlerin dününü, bugününü ve yarınını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhafazakâr kavramıyla ne kastediliyor, bunu doğru anlamak lazım. Zannederim bu kavramla dindar gençlik kastediliyor. Ümit var olmak lazım. Dindarlık ya da muhafazakârlık, başkalarından farklı ve ayrıcalıklı bir ifade biçimi olarak değil, İslâm dinini doğru öğrenip doğru yaşamayı hedefleyen bir nitelik olarak algılanmalıdır. Muhafazakârlık ifadesinde “kök değerlere bağlılık” anlamı ağır basmaktadır. Ancak bizi biz yapan temel değerleri korumak ve onlara bağlı kalmak yetmez, zamanın gerektirdiği gelişime ve yeni değerler üretmeye de açık olmak gerekir. Değerleri korumak için harcadığımız emekten daha fazlasını değer üretimine ve bu değerleri başkalarına tanıtmaya harcamak gerekir. Bu açıdan baktığımızda gençlerimizin yeterli donanıma sahip olduklarını söylememiz zor. Yine muhafazakârlık gençlerimizi toplumdan uzaklaştıran ve başkalarını ötekileştirmeye neden olan bir anlayışa dönüşmemelidir. İslâm’ın orta yolu takip etme öğüdü, gençlerimizi toplumun merkezinde doğru erdemlerin koruyucusu konumuna taşımalıdır. Hedef bu olduğunda daha fazla gayret göstermemiz gerektiği kanaatindeyim.
- Günümüz üniversite gençliğinde gördüğünüz eksiklikler var mı?
Eksiklik hepimizde, her kesimde var. Olması da doğaldır. Çünkü insanlık sürekli en iyinin peşinde koşuyor. Böyle olunca her şeyi tam olarak yapmak mümkün olmuyor. Zaten her şeyi tam olarak yaptığını düşünen bir genç idealizmden kopacak, tembelliğin pençesinden kurtulamayacaktır. Üniversite gençlerinde gördüğüm en önemli eksiklik nitelik ve amaç sorunudur. “Dersleri geçip diplomayı alayım da nasıl alırsam alayım” düşüncesi üniversite gençliğinin en büyük handikabıdır. Belki eğitim sisteminin de bu konuda kusuru vardır. Gençlerin pek çoğu hayatta ne yapacağı konusunda plan ve program yapmaktan uzak durumda. Adeta “hele okul bitsin, ne denk gelirse yaparım” görüntüsündeler. Bu anlayış, öğrencilerin nitelikli yetişmesini engelliyor. İşsizlik onları çok korkutuyor. Bir de ideolojik kamplaşma. Yarın hayata atıldıklarında hangi kurumda görev alıp ne gibi sorunlarla karşılaşacakları konusunda ciddi kaygıları var. Geleceğe eminle güvenle bakan gençlerin oranı çok düşük. Bu durum gençlerin girişimciliğini de etkiliyor. Geleceğimizden emin olmak istiyorsak temel bilgileri yeterince almış, üretken, girişimci, ahlaklı ve ideal sahibi gençler yetiştirmemiz gerekir.
- Gençlerle nasıl bir iletişim içerisinde olmalıyız? Onların gönül frekansını yakalamak için neler yapmamız gerekiyor?
Gençleri kendimize benzetmeye çalışmak yerine onları anlamaya çalışmalıyız. O zaman gençlerle sağlam iletişim köprüleri kurmayı başarabiliriz. Sürekli nasihat eden, buyurgan davranarak onları bıktıran değil; daha çok onları dinleyen, anlayan ve onlara rol model olan bir yaklaşım sergilemeliyiz. Söyleyerek değil birlikte yaparak onları cesaretlendirmek önemli. Sürekli hayatın tehlikelerine karşı onları uyarmak yerine cesaretlendirmek, teşvik etmek ve desteklemek gerekir. Gençlerimize girişimcilik ruhunu ancak bu şekilde aşılayabiliriz. Onları zamanın ruhuna uygun yetiştirirken geçmiş köklerinden de koparmamalıyız. Kökü sağlam olan ağaçların dallarının da sağlam olacağını unutmamak gerekir. Gençlerin gönül frekansını yakalamak için onlara yakın durmamız, sevgimizi yansıtmamız, güven duyduğumuzu hissettirmemiz son derece önemlidir.
- Açık öğretim fakültesinden İlahiyat Bölümünde öğrenim gören geniş bir kitle var. Bu durum örgün öğrenim gören İlahiyat Fakültesi öğrenci ve mezunlarını nasıl etkiliyor?
Bu durum şu an ilahiyatların en önemli sorunlarından biri. Öğrencilerin aynı dersleri farklı devam durumlarıyla almaları ciddi anlamda memnuniyetsizlik oluşturuyor. İLİTAM olarak bildiğimiz program, açık öğretim modeliyle ilahiyat fakültesini tamamlama imkânı sağlıyor. Daha önce ilahiyat fakültesinde okuma imkânı bulamayan pek çok arkadaşımızın bu yolla fakülte okumaları ülkemizdeki ilahiyat mezunlarının sayısının artmasına neden olmuştur. Bu durumu nicel açıdan büyük bir kazanım olarak değerlendirebiliriz. Ancak fakülteye devam etmeden, hocalarından yüz yüze eğitim almadan, fakülte eğitiminin bireye kazandıracağı özgüven, saygı, hoşgörü, sorgulama ve eleştirel düşünebilme gibi becerilerden yoksun bir öğrencilik sürecinin nicelik sorununun da beraberinde getireceği açık bir gerçektir. Fakülteyi bizzat devam ederek bitirmeye çalışan ilahiyat öğrencilerinin itirazları da bu yöndedir. Bu konuların her türlü kaygıdan uzak, objektif olarak ele alınıp değerlendirilmesinde yarar vardır. Aksi halde kendi arasında barış ve uzlaşı kültürünü geliştirememiş ilahiyat camiasının topluma sağlıklı bir din eğitimi hizmeti sunması beklenemez.
- Üniversite gençliğinde anlam arayışları madde ve mana yahut varlık-ruh ikilemlerinde insanın konumu gencin kavramlarına bakış açısı nasıl olmalıdır?
Üniversite gençliği, yetiştiği çevreden uzaklaşıp üniversite ortamına atılınca kendisini bir anlam arayışı sürecinde bulur. Gençlik döneminde hızı daha da artan merak duygusunun doğal bir sonucu olarak genç insan anlam arayışını sürdürmektedir. Bu arayış, yaşayabilmek için gerekli olan pek çok şeyin kolaylıkla bulunabilmesine rağmen, uğruna yaşanacak gerçek ideallerin olmamasından kaynaklanmaktadır. “İnsan nedir, niçin var olmuştur ve öldükten sonra onu nasıl bir hayat beklemektedir? Dünya ve evren hangi amaçla yaratılmıştır, sınırları ve sırları nelerdir ve evren ne şekilde yok olacaktır? gibi sorulara henüz bilim herkesin kabul edebileceği tatminkâr cevaplar bulamadığı için bu sorular gençlerin zihnini sürekli meşgul etmektedir. Eğer ilahiyatçılar ve hocalar bu konularda dinin verilerinden yola çıkarak tatminkâr cevaplar üretebilirlerse, gençlerin din algısı sağlıklı bir zeminde varlığını sürdürecektir. Aksi durumda ise din gençlerin nezdinde gerekli bir değer kazanmayacak ve din sosyal hayatın dışında vicdanlara hapsolmuş bir değer gibi algılanacaktır. O nedenle üniversite gençliğine yönelik din eğitimi son derece önemlidir. İlahi vahye dayalı din, varoluşa anlam kazandıran en temel bilgi kaynaklarından biri olarak görülmelidir. Çünkü inanç sayesinde varlık âlemini tasavvur edebilen gencin düşüncelerinde bir derinlik ve zenginlik meydana gelmektedir. Kendi varlığı ile tabiatüstü kuvvetler arasındaki ilişkiyi daha sağlıklı bir şekilde anlamlandırıp yorumlayabilen bir genç, bireysel ve sosyal hayatında denge ve uyumu yakalamış demektir.
- İslam düşünce geleneğinde gençlik nerededir?
İslâm düşüncesinin oluşum ve gelişim sürecinde gençliğin rolü büyük olmuştur. Bir büyüğümüzün ifadesinde gençlik çağı yaş ile ilintili bir süreç olarak görülmemiş, “idealleri uğruna fedakârlıkta bulunma” gücüne sahip her birey genç kabul edilmiştir. İslâm’ın ilim, ahlâk, tebliğ, davet ve cihat dini olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, bu meziyet ve ideallerin her birinin gençliğin enerjisine ihtiyaç duyacağını söyleyebiliriz. O nedenle gençlik İslâm geleneğinde toplumun dinamik ve enerjik kesimi olarak görülmüştür. Kur’an’da pek çok ayette ideal sahibi gençlerden örnekler verilmiştir. Peygamberimiz Allah korkusuyla iş yapan sorumluluk sahibi gençleri sürekli överek onları motive etmiştir.
- Üniversite gençliğinin ihtisaslaşmaya bakışı ne ve nasıl olmalıdır?
İhtisaslaşma sosyal hayatta dengeyi sağlamak üzere görev paylaşımının bir gereğidir. Fakülte tercihleri de bu gerçeklikten kaynaklanmaktadır. Gençlerimiz kendi kişisel eğilimlerine, ailevi durumlarına, çevrenin ve ülkenin şartlarına ve istihdam imkânlarına göre ihtisaslaşmalıdırlar. Aksi halde diplomalı işsizler kadrosuna katılmaktan kurtulamazlar. Sevmeden isteksiz yapılan meslekler hem meslek sahibini hem de o mesleğin ürettiği iş gücünden yararlanan insanları yormaktadır. O nedenle ihtisaslaşma rastgele değil bilinçli olarak tecrübeli kişilerle istişare edilerek yapılmalıdır.
- Dil eğitimi için gençlere tavsiyeleriniz var mıdır?
Ülkemiz insanı farklı dilleri konuşabilme konusunda oldukça yetersiz durumdadır. Bu durum bizim dünya ile bütünleşme ve evrensel anlamda projeler üretebilme yeteneğimizi kısıtlamaktadır. O nedenle gençlerimizin mutlaka dünyada en çok konuşulan dillerden birini ya da birkaçını öğrenmesinde büyük yarar vardır. Dil bilmek bir güçtür. Bu gücün sağlıklı iletişim imkânlarıyla değerlendirilmesi, gençlerimizi başarıya götüren önemli bir motivasyon kaynağı olacaktır.
- Akademisyenliğe talep çok artmış durumda bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Akademisyenliğe ilginin artmış olmasını, bir akademisyen kimliğimle oldukça olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Akademisyenlik, yapılan işin profesyonelce yapılmak istendiği bir alandır. Özellikle yetenekli, sabırlı, girişimci ve bilime düşkün gençlerimizin akademisyenliği tercih etmeleri, ülkemiz adına büyük bir kazanım olacaktır. Bu yolun yetenekli gençlerimize teşvik edilmesi gerekir.
- Üniversitelerdeki deizim ve ateizim gibi düşüncelerin olmasının altında yatan sebepler sizce nelerdir?
Bunun pek çok sebebi olabilir. Kanaatimce bu durumun en önemli sebebi, toplumda dindar kimliğiyle tanınan hoca, hacı, tüccar ya da siyasetçilerin İslâm’ı doğru olarak yansıtamamalarıdır. Üzülerek söylemem gerekirse, günümüzde Müslümanlık takva üzere bir yaşam tarzı olmaktan öte, adeta güç gösterisine dönüşmüş durumda. Din-siyaset ilişkisinin girift ve ahlâkilikten uzak yapısı da bunda etkilidir. Oysa her Müslüman başta ailesinde, çevresinde, ülkesinde ve gittiği yabancı ülkelerde rol model olmak durumundadır. Üniversite gençliği kendisine cazip gelen rol modellerden yoksun olunca İslâm’a mesafeli durmayı tercih ediyor. Bu da ister istemez deizm ve ateizm gibi ideolojilere ilgiyi artırıyor. Müslümanlar/dindarlar ahlâki yaşantıyı önceler, kendisi gibi olmayanları ötekileştirmezlerse, özetle empatik ve sempatik olurlarsa, onlardan etkilenen gençlerin bu tür akımlara ilgisi azalacaktır. Üniversite gençliğinin düşünce yapısının oluşumunda ilk ve orta öğretim çağında verilen din eğitiminin de etkisi büyüktür. Eğer din dersleri öğrencilerin ilgisini uyandırmayan, hayatın gerçeklerinden soyutlanmış bir anlayışla verilirse, o dersleri alan gençlerin kimlik ve kişiliğinde dinin izlerini görmek zordur. O nedenle din eğitimi çocuk ve gençlere bir hayat gerçeği olarak sunulmalıdır.
- İlahiyat Fakültesinde öğrenim görmek isteyen ve öğrenim gören öğrencilere ne tavsiye edersiniz?
İlahiyat fakülteleri tarihte olduğu gibi günümüzde de önemini korumaktadır. İnsanlık var olduğu sürece dine ve din eğitimine ilgi devam edecektir. Günümüzün en önemli din eğitimi kurumu olduğuna inandığım ilahiyat fakültesine öğrenci olmak, her şeyden önce ideal sahibi olmayı gerektirmektedir. İlahiyatı tercih edecek bir arkadaşımızın: “Aranızdan hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun.” (Âl-i İmran 104) ayeti gereğince bu yolu tercih ettiğinin şuurunda olması gerekir. İlahiyatı tercih eden kardeşimiz fakülteyi kazandıktan sonra disiplinli bir çalışma yürütmeli, hocalarıyla iletişimini sağlıklı bir zeminde sürdürmelidir. Okuyup düşünmeyi seven, taassuptan ve aşırılıklardan uzak, barış ve hoşgörü yanlısı, hep insanların iyiliği için çalışması gerektiğini bilen bir kişi olmalıdır. Özetle düşüncesi, ahlâki yaşantısı, nezaketi, dürüstlüğü, ilime olan düşkünlüğü gibi meziyetleriyle çevresine örnek olan bir ilahiyatçı olmak onun en önemli ideali olmalıdır.
Kıymetli vaktinizi bize ayırıp sorularımızı yanıtladığınız için çok teşekkür ederiz.
Ben de teşekkür ederim. Sizlere ve sizler nezdinde tüm gençlerimize Allah’ın rızasına uygun bir hayat, bereketli, mutlu ve huzurlu bir ömür dilerim. Allah’a emanet olunuz.