Ayakkabı İle Namaz Kılmak Caiz midir?

Cenaze namazının sahih olması için bu namazı kılan kişide namazın şartlarından olan şu şartlar aranır:
a- Müslüman olmak.
b- Akıllı olmak.
c- Temyiz gücüne sahip olmak.
d- Taharetli olmak.
e-Avret yeri örtülmüş olmak. Bedenin yahut elbise ve namaz kılınan yerin temiz olması
f- Kıbleye yönelmek, niyet etmek.
Ayakkabı temiz olursa onunla namaz kılmak caizdir ve bilfiil bugün Türkiye’nin her tarafında cenaze namazı ayakkabıyla kılınıyor. Halbuki cenaze namazıyla diğer namazlar arasında fark yoktur.
Şeddad bin Evs dedi ki: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yahudilere benzemeyiniz, onlar ayakkabı ve mestleriyle namaz kılmazlar.” (Ebu Davud)
Ancak ayakkabı temiz olmazsa, ne vakit namazı, ne de cenaze namazı onunla kılınır. (Günümüz Meselelerine Fetvalar-H. GİNENÇ 1/47)
İmamı Birgivi VasiyetnamesiÕnde konuyu şöyle izah ediyor: Cenaze namazı farzı kifayedir. İcma ile sabittir, inkar küfürdür. Sahih olması için on beş şartı vardır. Birincisi hadesten taharet, ikincisi necasetten taharet, eğer ayakkabılarda necaset varsa ayakkabıları çıkarmadan cenaze namazı sahih olmaz.
Necasetli bulunan ayakkabıları çıkarıp temiz yere basarak kılmak gerekir. (Birgivi Vasiyetnamesi, 32)
Müslim hadislerinde peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Yahudilere muhalefet edin! Çünkü onlar ayakkabıları ile, mestleri ile namaz kılmazlar.”
Ulemaya göre bu hadisin manası şudur: Ayakkabılarda pislik yoksa, onlarla namaz kılmakta bir beis yoktur. Pislik varsa ayakkabılar silinir ve yine onlarla namaz kılınabilir.
Ayakkabıların pisliklerden nasıl temizleneceği ihtilaflıdır. Ulemadan bir taife: ÒBir kimse yaş pisliğin üzerine bastı mı ayakkablarını toprağa silmesi kafidir, onlarla namaz kılınabilir.Ó demişlerdir.
İmamı Malik ile Ebu Hanife yaş necasetin ancak su ile temizleneceğine kail olmuşlardır. Necaset kuru olursa onlara göre de ovalamak kafidir.
İmamı ŞafiiÕye göre, ÒGerek ayakkabılara, gerek mestlere bulaşan bütün pislikler mutlak surette su ile temizlenirler.” (Müslim 3/133)
Bu mesele mühimdir. Çünkü vefat eden kişi için yapılan son görevlerden biridir. Böyle bir ihtilaftan kurtulmak için önce imamların mümkünse yere basarak kıldırmaları ve camiden temiz bir terlikle musallaya gitmeleri, cemaatin ise ayaklarını çıkarıp yer kuru ve temiz ise yere basmaları yer müsaid değilse ayakkabılarının üzerinde mendillerini koyarak kılmaları gerekir. Bunu herkes yapmasa bile imam başta olmakla beraber bir kısım cemaat yaparsa en azından namaz sahih olur. Bütün mü’minlerin üzerinden vebal kalkar, ihtilaf da zail olur.
Günümüzde görünen odur ki, namaz kılınan yerler temiz, kuru olmasına rağmen hiç kimse ayakkablarını çıkarmamaktadır. Musa (a.s.) Turi Sina dağına vardığında Allah (cc) şöyle vahyetti: “Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü Sen kutsal vadi Tuvadasın.” (Taha 12)
KUR’AN’I NE KADAR ZAMANDA HATMETMELİ?
Kur’an-ı Kerim’in ne kadar zamanda hatmedilmesi gerektiğini tayin eden kati bir rivayet olmadığı gibi, Kur’an’dan ne kadar bir kısmının ne kadar bir vakit içerisinde okunmasının lüzumlu olduğu da tasrih edilmemiştir.
Böyle bir zaman tahsisi bahis konusu edilmeksizin, Kur’an tilavetine devam etmenin de Rasulullah (s.a.v.) tarafından teşvik edildiği bilinen bir gerçektir.
Sahabelerden hafta hatmine devam edenlerin çokluğu ve Rasulullah (s.a.v.)in daha fazla Kur’an okuma arzusunu belirten Abdullah b. Amr (r.a)’a “Kur’an’ı yedi günde oku. Bunun üzerine ziyade etme” emirleri üzerine Kur’an-ı Kerimin bir haftada hatmedilmesi müstehab görülmüştür. Bazıları da üç günden daha az bir zamanda hatmetmeyi mekruh görmüşlerdir. Bunların delilleri, “Kur’an’ı üç günden daha az bir zamanda okuyan (hatmeden) onu anlayamaz.” hadisidir. Daha fazla okuma imkanına sahip olmayanlar için senede iki defa Kur’an’ı hatmetmek lazımdır. Ebu Hanife’nin de: “Kim Kur’anı bir senede iki defa hatmederse, Kur’an’ın hakkını yerine getirmiş olur. Çünkü Nebi (s.a.v) vefat edeceği sene Cebrail’e Kur’anı iki defa arzetmişti.” dediği rivayet edilmektedir.
Çoğunluğun fikri ve muhakkikinin de tercih ettiği görüş, Kur’an’ın hatmedilmesinde herkesin kendi durumuna göre hareket etmesidir. Kur’an-ı Kerim’in manasını anlayarak ve ondaki yüce hikmetleri düşünerek okumaya çalışmalıdır. Zira Kur’an yalnız elfazının okunması için innemiştir. Allah (cc) “(Bu Kur’an) ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler. Temiz akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz feyz kaynağı bir kitaptır.” (Saad 29)
“Onlar hala Kur’anı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer O, Allah’dan başkası tarafından olsaydı elbet içinde birbirini tutmayan birçok şeyler bulunurdu.” (Nisa 82)
Peygamberimiz (s.a.v.)den Enes b. Malik’in rivayet ettiği bir hadis şöyledir:
“Ahir zamanda veya bu ümmet içinde bir topluluk çıkacak. Kur’an’ı okuyacaklar (fakat Kur’an) onların göğüslerinden, yahut boğazlarından aşağı geçmeyecektir.”
İbni Abbas (r.a.) “Ağır ağır (ve manası üzerinde düşünerek) yalnız bir sure okumayı, Kur’an’ın tamamını okumaktan daha çok seviyorum.” buyurarak aynı şeyi işaret etmiştir.
Hz. Ali (r.a.) “Kendisinde idrak ve anlayış bulunmayan ibadette hayır olmadığı gibi, düşünmeksizin yapılan kıraatda da hayır yoktur.” buyurmuştur.
İmamı el Gazali’ye göre arzu edilen manada bir tilavet için üç şeyin iş birliği halinde olması lazımdır. Bu üç şey:
a) Lisan (dil) b) Akıl c)Kalb
Ona göre bu işte dilin görevi ağır ağır ve doğru olarak hafleri teleffuz etmek: Aklın görevi, manayı düşünüp anlamak: Kalbinki ise bu manalardan gereken dersleri ve tesirleri almaktır.
El-Müzzemmil suresinde bu durum daha da açıklık kazanmış ve emir olarak tecelli etmiştir. “Kur’an’ı açık açık, tane tane tertil ile oku.” (Müzzemmil 4/)
Konu ile ilgili rivayetler şöyledir: Kur’anı açık bir şekilde oku, onu anlayıncaya kadar açıkla, onu düşünerek oku diye murat olunmakta. Allahualem.
Bu gün bulunduğumuz noktaya gelince, Mekke müşrikleri bile Kur’an’ı dinlerler ve etkilenirlerdi. Pek çok gayri müslim Kur’an-ı defalarca okuduklarını ve çok etkilendiklerini söylüyorlar. Batılılar kendi hayatlarının daha iyi olması için Kur’an’dan çareler arıyorlar.
Sahabe en zor zamanlarında bile Kur’an’dan uzak kalmamış, Ebu Cehillerin, Ebu Leheb’lerin zulümlerine Kur’an’la ve Efendimizin sözleriyle direnmişlerdir. Yoksa adı Ahmet, Mehmet olanlar, Ebu Cehil’den daha kuvvetli tuzak mı kurdular. El yevm başörtüsü ve sekiz yıllık eğitimin gayesi de acaba bu eksikliğin devamını sağlamak için mi?
Allah’ım! İmmet-i Muhammedi Kur’an’a mahkum et. (AMİN)