ATEİST OLMAK / DEİST OLMAK

ATEİST OLMAK / DEİST OLMAK

“Onlar inanan ve Allah’ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir.

İyi bilin ki gönüller, ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”

Râ’d, 28

İnsan beden ve ruhtan oluşur. Bedenin ihtiyaçlarını karşılamak hayatı devam ettirebilmek için ne kadar gerekliyse ruhun ihtiyaçlarını karşılamak da var olabilmek için o kadar gereklidir. Ruhun en önemli ihtiyacı inanmaktır. Dünya var olduğundan beri inanma ihtiyacı duymamış bir topluluk yoktur. İnanmak, insanın hayatına anlam katar,  zorluklara ve güçlüklere karşı dayanıklı olmasını sağlar, çalışma, yaşama ve başarma gücü verir. “Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler. ”(Rum: 30) ayetinde de belirtildiği gibi insan, inanmaya elverişli olarak yaratılmıştır.

İnsan bu dünya hayatında hakikat arayışında iken ne yazık ki Allah’ın dinine değil de başka şeylere de inanabiliyor. Aslında onlar inançsız olduklarını iddia etseler de nihayetinde inanma ihtiyaçlarını bu şekilde karşılamış oluyorlar. Hayatın öznesiz ve amaçsız bir biçimde, kendi kurallarına göre öylesine akıp gittiğini düşünenler kendilerini ateist olarak tanımlıyor. Allah insanlara vahiy indirmedi, yarattı ve kenara çekildi diyenler ise kendilerine deist diyorlar. Aslında Yaratıcıyı kabul noktasında farklı baksalar da ikisi de dini ayakta tutan bütün esaslara, değerlere ve dinin uygulamalarına karşılar.

‘Huzurlu yaşama sanatı’ adlı çalışmasında Bayram Toksöz Karasu ateisti çölde bitmiş çalıya, Yaratıcı’dan yardım dileyeni ise ırmak kenarına dikilmiş bir ağaca benzetir. Çölde bitmiş çalı, iç kaynaklarını tükettiği zaman çürüyüp solar, ırmak kenarına dikilmiş ağaç ise dünyayla paylaştıkça boşalan deposu kendinden ötedeki kaynak tarafından yeniden doldurulur ve asla kurumaz.

Deizmi de dede kucağına benzetebiliriz; her istediğinizi yapıyor, sürekli harçlık veriyor, ihtiyaçlarınızı karşılıyor ama kural koymuyor, sizden sorumluluk beklemiyor. (Bu muhteşem kâinatı yaratan bir Allah var ama işe karışmıyor!)

Peki, insanlar neden ateist ya da deist olmayı tercih eder? Elbette bu sorunun pek çok cevabı vardır. Ben yaptığım iki görüşmeden yola çıkarak gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

2 yıl önce ateist olduğunu ifade eden danışanım, yaşadığı süreci şöyle özetledi; ‘Ailem Müslüman olduğunu söyleyen ama Müslümanlığın gerektirdiği davranışları ve ibadetleri yapmayan kişilerden oluşuyor. Evde namaz kılan yok, oruç tutan yok, bazen babam bayram namazına gider. Esnaf olan babam gerektiğinde yalan söyler, faizli bankalarla çalışır, içki içer. Annem ise komşuları çekiştirmeye bayılır. Herkesin açığını arar, bulduklarını da çekinmeden paylaşır. Çevrem Müslümanım deyip Müslüman gibi yaşamayan insanlarla dolu. Bu bana ikiyüzlülük gibi geldi. Bende araştırdım ve sonunda ateist oldum.’  

Kendini deist olarak tanımlayan danışanım ise yaşadıklarını şu şekilde ifade etti; ‘Çok dindar bir ailede büyüdüm, küçüklüğümden itibaren dini konularda eğitim aldım, ibadetlerimi yapmam konusunda ailem çok baskı yaptı. Her konu ile ilgili cehennem tasvirlerini o kadar çok anlattılar ki Allah benim için hep korkulacak bir varlık oldu. Kullandıkları din dilini hiç anlamadım. Ben özgür olmak istiyordum. Kendim araştırmak ve metafizik sorulara cevaplar bularak inanmak ve ibadet etmek istiyordum. Bu imkân verilmeyince evet bir yaratıcı var ama bizim bu dünyadaki davranışlarımıza karışmaz diye düşünerek deist oldum’ dedi.

Konu hakkında çalışma yapan uzman görüşlerine göre, özellikle gençler arasında ateizm ve deizmin yaygınlaşmasında aşağıdaki etkenlerinde rolü büyük;

*Modernizm her geçen gün inanmak ve ahlaklı olmayı öteliyor, özellikle gençler arasında seküler yaşam meşrulaştırılıyor. İnsanlar bireysel hayatlarını yaşarken vahyin sınırlarından kurtulmak istiyor. İyi insan olmak sadece vicdanın olması ile yeterli görülüyor.

* İnternetin yaygınlaşması ile birlikte ergenlik döneminde sorulan ve kimlik gelişiminde çok önemli yer tutan anlam arayışları ile ilgili sorular internetten araştırılıyor ve gençlerin zihinleri bulanıyor. Çok kolay ulaştıkları yanlış bilgileri hakikat olarak kabul ediyorlar ve kullanılan hipnotik dil gençleri hemen cezbediyor. Artık internet ateizmi ve internet deizmi ile karşı karşıya olduğumuz söyleniyor.

*Gerçek dünya yerine sanal dünyada yaşayan gençlerde bilinç tıkanması yaşanıyor ve inançlar sığlaşıyor. İslamofobi bilinçli olarak zihinlere zerk ediliyor.

*Taklit ve itaat kültürünü gençlik kabul etmiyor. Bireysellik, özgürlük ve rasyonelliği tercih ediyor.

* Yaşanan İslam’a bir başkaldırı ve protesto olarak da karşımıza çıkabiliyor. Din katı bir şekilcilik,  buyurgan ve yargılayıcı bir üslup ile ifade edildiğinde, özü ve ruhu verilmeden kaba bir kuralcılığa dönüştürüldüğünde ve dışlayıcılık sürekli tekrar ettirildiğinde gençler dinden uzaklaşılabiliyor.

*Din ve dindarlar yakın zamanda büyük bir aşağılanma sürecinden geçti. Aşağılık görülmeme isteği de gençleri dinden uzaklaştırıyor olabilir. Aynı zamanda deist ya da ateistim demek havalı ve kuğul bir kimlik olarak algılanıyor.

Deizm ve ateizm konusunun bu kadar gündemde tutulması propaganda içinde propaganda olsa da bu durumu görmezden gelmek ve yok saymak da kafamızı kuma gömmek gibi olur. Yetişkinler olarak bu konuları ciddiye almalı eğitimde, sosyal medya da ve gündelik yaşantımızda konu ile ilgili farkındalıklarımızı artırmalı ve gerekli önlemleri almak için gayret sarf etmeliyiz.

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.