AŞKIN    MEVLİD’İ ve  MEVLİD’İN AŞKI

AŞKIN    MEVLİD’İ ve  MEVLİD’İN AŞKI

Rivayetlerinin çoğunun arkasında bir gerçek vardır.Tabi bulabilirseniz.Rivayet şöyledir:

Yer Bursa Ulu Cami. Kürsüde bir vaiz.Bütün peygamberlerin her yönüyle aynı olduğunu ,mesela Hz. İsa aleyhisselam’a göre Hz. Peygamberin hiçbir üstünlüğünün olmadığını içeren bir vaaz yapar.İtirazlar çare etmez.Süleyman Çelebi de Ulu Camii imamıdır.Fetret döneminin karışıklığında bu ifadeler  taban da tutar.Süleyman Çelebi’de var olan Rasul aşkını ortaya çıkarır ve tepki olarak ünlü Mevlidine başlar.

Gönderilişi insanların kurtuluşuna vesile olan Allah Resulü’nün hayatını manzum(mısralarla)anlattığı bu eserine de VESİLET’ÜN-NECAT (Kurtuluş Vesilesi)adını verir.Milletimiz ona “Mevlid” adını vermiş ve sevmiş.Öyle bir vaiz var mıydı,vaaz etmiş miydi,vaazında bu konuyu işlemiş miydi bilmeyiz ama her rivayetin arkasında bir gerçek, bir ders var ki Süleyman Çelebi’ye bu şaheseri yazdırmış.

Şairler şiirlerinin en hoşlarını Peygamberimizi övmek için yazmışlar.Kafiyeli ifadeyle “besmele,hamdele,salvele,methiye” İslam eserlerinin klişe girişidir.Besmele sonrası münacat(Allah’a yakarış),sonra  naat(Peygamberimizi övme)sonra medhiye(dört halife=Cahar yar-i güzini övme)sonra da zamanın büyüğünü övme…Bu İslam kültürünün kalıplaşmış kitap girişidir.Şairimiz Süleyman Çelebi de Allah adıyla başladığı eserine ,Peygamberimizi doğumundan  yüce dostun yanına gidişine kadar anlatmıştır.Özlü ifadelere bakalım.

                                       Allah adın her kim ol evvel ana

                                       Her işi âsân eder Allah ana

(Allah’ın adını kim işe başlamadan anarsa,  Allah her işini kolaylaştırır.)

                                       Bir kez Allah dese şevk ile lisan

                                       Dökülür cümle günah misti hazan

(Bir dil şevk ile bir kez Allah dese,  o kişinin günahları güz yaprağı gibi dökülür.)

Allah ismini anmanın zikrin güzelliği ve önemiyle başlayan mısralar.O’nun Habibi’yle devam eder.

                                      Amine Hatun Muhammed anesi

                                      K’ol sadeften doğdu ol dür danesi

(Amine Hatun,sedef;doğan inci tanesi)

                                     Ol gice doğdu ol hayr’ül beşer

                                     Ânesi  anda neler gördü neler

(O gece insanların en hayırlısı doğdu ve annesi neler gördü neler.) İşte gördüklerinden birisi:

                                     Gökler açıldı fetholdu zulem

                                     Üç melek gördüm elinde üç alem

                                     Biri maşrık biri mağripde anın

                                     Biri damında dikildi Kabe’nin

(Karanlık açıldı  ellerinde bayrak üç melek göründü.Biri Kabe’ye, biri  dünyanın doğusuna, biri de batısına bayrağı  dikti.) Gelen ve O’nun bağlıları dünyanın her yerine  bayrakları dikecek hakim olacaktır. Merkez Mekke. Müjde kısa zamanda gerçekleşmedi mi?Din alemşumul.(evrensel)

Kutlu doğum gerçekleşir.Dinin sultanı doğar ve alemler nurla dolar.Peygamberlik verilir.Allah yanında tek din olan İslam’ı anlatır ve Rabbi onu katına çağırır:MİRAC. O’na orda her şey  gösterilir.

                        Ol gök ehli cümle karşu geldiler

                        Mustafa’ya hayli ikram kıldılar.

Sonra zor zaman gelir.O’nun aşıklarının zor anı. Aşıkların “ah” ateşiyle,hem kendilerini  hem çevresini yaktığı sevgilinin hastalığı da bir ayrı hüzünle ifade edilir. Hastalık ve ayrılık zamanı anlatılırken herkesin göz yaşı sel olur. Nebi,ateşler içinde yanarken dostlarını,arkadaşlarını ,akrabalarını bir bir yanına çağırır.Onlarla tek tek helalleşir. Son nasihatlerini verir. Hele kızı Fatıma ile ayrılık buluşması… Hüzün doruğa çıkar.Milletimizi ve özellikle hanımların en fazla etkilendiği “vefat” bölümü okunurken feryatlar figanlar ayyuka çıkar. Kendinden geçenleri zabdetmek mümkün olmazdı. Her gelen ağlar,her  giden  ağlar.Ayrılık zamanıdır bilirler.Ama “dosta kavuşma” anıdır.Bilir onu da Nebi (aleyhisselam) Bilenler bilir.

                       Biliniz ki ey aşikân-ı Mustafa

                       Hakka erdi ruh-u pak-ı Mustafa

                       Ah-u feryadı göğe ağdurdular

                      Gözlerinden yere yaş yağdurdular

                      Cümle er ü avret ü bay u fakir

                      Her biri bu derde olmuştu esir

“Mevlid Manzumesi milletimizce çok sevilmiştir.Bir çok âdetlerin de eklenmesiyle de “mevlid” törenlerinin coşturucusu ve ateşleyicisi olmuştur.Fatimîlerden başlayıp günümüze kadar devam ve Osmanlılarda çok görkemli resmî “mevlid”törenleri Cumhuriyet sonrası bir müddet yasaklanmışsa da halkın teveccühü sonucu serbest bırakılmıştır.

Yer yer İslamî özelliklerden uzaklaşıldığı görülen “mevlid ve törenlerinin” Nebi’yi sevmek,onun yolundan gitmek yönüyle değerlendirilmesi herkesin görevidir.

                        Ümmet isen O’nun ahlâkını tut

                        Ta ki ümmetlik sende bula sübût

                         Mustafa’nın işlemediğin işleme

                         İşleyip sonra peşimanlar yeme

Mısralarını görmez miyiz?” Yıkmak kolay, yapmak zor.”Bazı yanlışları büyüterek halkın dinî adetlerini “bidat” diye küçümseme ve reddetmekle kazanıyor muyuz, kaybediyor muyuz diye sormalıyız.O yanlışları düzeltmek amaç olmalıyken, kökten ret  ne kazandırdı acaba?Halktan kopan İslamî çalışmalar “marjinelleşiyor.”Entelllektüel özellik de kazanamıyor.Bir garip hal alıyor.

Adetlerden İslam’a uygun olmayanları”İslamîleştirip” İslam’a hizmet yolunda kullanmak esas olmalıdır.Mevlid de bu adetlerden biridir.Halk desteği olmadan hedefe ulaşmak zor.Halktan kopanların da sonlarını görüyoruz.

“Mevlid merasimleri”nde öncelikle Kur’an,  sonra  Mevlid’den bölümler, ilahi veya kasideler dönüşümlü olarak okunur. Peygamber’in doğumunu bildiren beyitler okunurken, yani

                 “Doğdu ol saatte sultan-ı din,

                 Nura gark oldu semavat-ı zemin”

 beytinden sonra ayağa kalkılarak ara duası yapılır. “Merhaba” bölümünün icrasında ise, “salâvat-ı şerife” getirilip musafahalaşılır.

         “Susadım su diledim içmekliği,

          Verdiler bir kıf ki dolu şerbeti,

           Kardan ağ idi vü hem soğuk idi,

          Dahi şirindi şekerden lezzeti”

 Mısralarından sonra da şerbetler dağıtılıp içilir. İkramlar yörelere göre değişir.Şimdi dağıtılan ikramlar hem çoğalmış hem de değişmiştir hem de çeşitlemiştir.

Peygamber sevgisi Allah sevgisini azaltır denilirmiş. Allah sevgisini neden azaltsın. İçtiğiniz suyu, soluduğunuz havayı, sıhhatinizi farketseniz ve sevseniz gafletten uyanmış olur ve hamdedersiniz. Allah’a daha yakın olursunuz.Susuz, eşsiz ,aşsız, çocuksuz ,uykusuz,dostsuz kalsanız kıymet bilmeyi öğrenirsiniz. Allah Rasûlü oğlu İbrahim’e ağlamadı mı? Fatma annemiz babasının yokluğuna dayanabildi mi? Sevgiyi küçümsemeyelim. Nehirler denize dökülür Okyanusu nehirler doldurur.Çocuğumuza aldığınız çikolata, neye hangi sevgiye vesile oluyor?. Gören göz düşünen akıl fark eder ki bu sevgilileri verene şükür gerekir.Ondandır ki Nebi sevilmiş, törenler icat edilmiş.Sevgiye kabahat,sevgide eksik bulmayı boş verip sevenleri yönlendirmek daha iyi olmalı.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.