Şubat 2021 İbrahim ÇİFTÇİ A- A+
A- A+

SÖZ MEYDANI- Hakimiyet Kimin

Hâkimiyet (egemenlik); hüküm koyma, hüküm verme yetkisi anlamına gelir. Siyasal bilgi olarak en yüksek ve mutlak iktidar anlamdadır.

Kur’an’a göre hâkimiyet Allah’ındır. Çünkü Kur’an, Allah’ın hükmünün dışındaki hükümleri “heva, tağut, dalalet” vb. isimlerle anmaktadır. Yani Allah “hâkimiyet bana aittir” demektedir.

İlk insandan itibaren, hâkimiyetin karşımıza “ilahi ve cahili” olarak çıktığını görmekteyiz. Günümüzde bu durumu İslamî ve İslamî olmayan hâkimiyet olarak da isimlendirebiliriz.

İslamî anlamda mutlak, sınırlandırılamaz hâkimiyet Allah’ındır. Yeryüzünde Allah’ın dışında hüküm koyma yetkisi hiçbir varlıkta yoktur. Hükümde Allah’a ortak koşması da söz konusu değildir.

Hâkimiyeti kaynaklar şöyle sınıflandırmışla;

Kozmik Hâkimiyet: Allah bu evrenin tek yaratıcısıdır. Görülen görülmeyen, bilinen bilinmeyen her şeyin. Bir yazımızda “sünnetullah” demiş ve genişçe açıklamıştım. Evrende işleyen kuralların tek yaratıcısı O’dur. Bu kurallara Yaratıcıdan başkası müdahale ederse işleyişin düzeni bozulur ve insanları kötü akıbetler bekler. Son zamanlarda “küresel ısınma, iklim değişikliği…” gibi gündemi küresel anlamda sürekli meşgul eden sorunlar Allah’ın koyduğu bu kurallara müdahale sonucudur. Mevsimlerin değişmesi, doğal felaketlerin insanoğlunun evreni hor kullanmasıyla yakından ilgilidir. İnsanoğlu derken de kasıt “vahşi kapitalizmin” ürettiği MUHTERİS kişi, şirket ve kurumlardır. Vahşi kapitalizm ve onun ekonomik adı “emperyalizm” “ben merkezli” ve çok sınırlı sayıdaki emperyal şirketlerle dünyaya dolayısıyla evrene hâkim olacağı planını uygulamaya koymuştur.

ALLAH’IN KOZMİK HÂKİMİYETİNE MÜDAHELENİN SONUÇLARI şu an dünyanın en büyük problemidir.

Uhrevi Hâkimiyet: Müşrik ve kâfirlerin en büyük korkuları ahiret ve mahşerdir. Öyle bir dünyada mutlak adaletle bu dünya hayatını yaşayanları yargılayacak ve hükmü verecek olan Allah’tan korkmaktadırlar. Ondandır ki o kesimler Ahiret hayatını inkâr ederler. Çünkü bütün olay, nimet, mükâfat ve cezasıyla Ahiret hayatı da Allah’ın hâkimiyetindedir.

Değer Yargılarındaki Hâkimiyet: İyilik, kötülük, sevgi saygı, güzellik çirkinlik, ahlak gibi her türlü değer yargıları ve bunlarla ilgili tavırlar da Allah’ın hâkimiyeti içindedir. Buradan hareketle değerlerle ilgili değişimler de Allah’ın hâkimiyetine ortak olmaktır. Genel ahlak, batı değerleri, demokrasi değerleri gibi ifade ve ölçüler bahsettiğimiz hâkimiyete meydan okumaktır. Ecdadın 54 farz olarak sıraladığı farzların içinde bunlar da vardır.

Kanuni Hâkimiyet: Yaratığı ve mükellef kıldığı insanların dünya hayatlarını düzenleyen kanunların da tek koyucusu Allah’tır. Hukukullah dediğimiz Rab olmanın gereği olan kanun koyuculuk doğal olarak Allah’a aittir. Buna göre Müslümanın hâkim olduğu her sistemde kanun ve düzenlemeler, Allah’ın kanunlarına diğer deyişle İslamî hukuka uygun olmak zorundadır. Değilse Müslüman’ın mücadelesi şarttır.

“Yoksa onların ortak koştukları tanrıları var da Allah’ın izin vermediği kuralları bunlar için din mi yapıyorlar?” (Şura, 21)

Ayetteki sorunun içinde cevabı da vardır. Allah’ın izin vermediği dinî kurallar konmasını kınama, yapanların şirk içinde olduğunu ifade vardır. Diliyle Allah Resulü’ne itaat ettiğini söylerken “Allah’ın karşısına dikilen, ayaklanan, O’nun emirlerine aykırı hükümler icat edenler” Allah’a ortak koşmanın peşindedirler.

Siyasi Hâkimiyet: Kanuni hâkimiyete siyasal alanda yürürlülük kazandırma ve onun geçerliliğini sağlama faaliyetine “siyasi hâkimiyet” diyoruz. Allah’ın siyasal hâkimiyetini yeryüzünde sağlayacak olan hilafettir. İnsanı yeryüzüne halife olarak gönderen Allah, insana yani Müslüman’a yeryüzünde Allah’ın hükümlerinin uygulanması için bir siyasi yapılanma, otorite kurmasını hem emretmiş hem de Allah Resulü örneği ile göstermiştir. Bunun adı devlet, beylik, emirlik… ya da başka bir şey olabilir. Ama şartı bellidir.

Hâkimiyet Allah’ta olmayınca “egemenler Rab, insanlar da Allah’ın değil egemenlerin kulu konumunda olurlar. Tevbe suresi 31. ayet meali açık ve net söylüyor: “Allah’ı bırakıp da din âlimlerini, rahiplerini, özellikle Meryem oğlu Mesîh’i rab edindiler.”

Allah adına hükmetmeyenler, egemenlikleri altındakileri emrinde tutmak için onları gruplaştırır, aralarını bozar, zaafa uğratır, fesat çıkararak bozgunculuk yapar, kendine ve koyduğu hükümlere muhtaç olmalarını sağlar.

Çünkü Allah’ın hâkimiyetini reddedenler kendi egemenliklerini kaybetmemek için gerçeği saklayıp sahte gerçekler (gündemler) icat etme çabası içerisinde olurlar. Kasas suresi 38. ayette bu durum açıklanıyor; “Firavun, ‘Ey seçkinler! Sizin için benden başka tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Haydi, benim için tuğla fırınını yak, bana bir kule yap. Belki oradan Mûsâ’nın tanrısını görürüm; ama kesinlikle onun bir yalancı olduğunu düşünüyorum.’ dedi.”

Allah’ın hükümlerine boyun eğmemek, onunla hükmetmemek, insanı iman dairesinin dışına çıkarır, Allah korusun kâfir, müşrik, zalim, fasık yapar. Sonuç itibariyle Müslümanlar, Allah’ın hükümlerinin her yönüyle hâkim olduğu kendi sistemlerini oluşturmak, kurmak zorundadır. Bu niyet ve amacı kalbinde ve beyninde hep taşımalı o heyecanla yaşamalıdır.

Kalın sağlıcakla…

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr