Aralık 2014 Cemil USTA A- A+
A- A+

Son Nefesimiz

Mü’min-i kâmil için son nefes önemlidir. İnsanların kârı-zararı ecel yastığında belli olur. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’tan gereği gibi çekinin ve ancak Müslümanlar olarak ölün.” (Âl-i İmran, 102)

Akl-ı selîm sahibi kişiler ölümü sürekli hatırlayıp bekleyen, ona göre tedbir alan ve bütün imkânlarıyla ölüm için hazırlananlardır. Hatta insan daima kendisini mezardaki ölülerden saymalıdır. Çünkü uzak olan gelmeyecek olandır. Her gelecek olan ise yakındır. Akıllılık ölüm için hazırlanmaktır. Nitekim Rasul-i Ekrem aleyhisselam Efendimiz: “Akıllı kişi kendisini hesaba çekip ölüm için hazırlanandır.” buyurmuştur.

Bir şey için hazırlanmak onu sık sık hatırlamakla, hatırlamak da hatırlatıcı şeylere bakmakla mümkündür. Her doğan ölmeye namzettir. Ancak ölüm nefse ağır geldiğinden insanlar ölümü düşünmekten uzak duruyorlar. Nitekim ayet-i celilede: “İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı. Fakat onlar hala habersiz, haktan yüz çeviriyorlar.” (Enbiya, 1) buyrulmuştur.

Dünyanın zevklerini seven, ona aldanıp meyleden kimse ölümden gaflet eder ve ölümden bahsedilince ondan nefret eder. İşte bu gibiler hakkında Allah Teâlâ: “De ki: Doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüme mutlak yakalanacaksınız. Sonra görüleni de görülmeyeni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size işlediklerinizi haber verecektir.” (Cuma, 8) buyurmuştur.

İnsanlar üç kısma ayrılır:

1. Dünyaya dalanlar.
2. Tevbe edip hakka yönelenler.
3. Kemale ermiş arif hak dostlarıdır ki Allah onlardan, onlar da Allah’tan razıdır. Rabbimiz bizleri bu üçüncü kısım ariflerden eylesin.

Arif kişi devamlı olarak ölümü hatırlar. Çünkü ölüm, sevgilisi ile buluşma zamanıdır. Seven sevgilisi ile buluşacağı günü hiç hatırından çıkarmaz. Hatta ölümün geç gelmesine canı sıkılır. Bir an önce isyan dünyasından kurtulup Allah’a ulaşmaya can atar.

Her halükarda ölümü hatırlamakta sevap vardır. Rasul-i Ekrem aleyhisselam, “Zevkleri yok eden ölümü çokça anın.” buyurmuşlardır. Yine Rasul-i Ekrem aleyhisselam, “Eğer siz Ademoğullarının ölüm hakkında bildiklerinizi hayvanlar bilseydi onların vücutlarında et bulup yiyemezdiniz.” ve “Kişiye ibret ve nasihat isterse ölüm yeter.” buyurmuştur.

Bir gün Rasul-i Ekrem aleyhisselam mescide gitmiş, orada bazı kimselerin konuşup gülüştüklerini görünce “Ölümü anın. İyi bilin, nefsimi kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki benim bildiğimi siz bilseydiniz az güler, çok ağlardınız.” buyurmuştur.

Ömer b. Abdülaziz her akşam adamlarını başına toplar, ölümden ve kıyametten bahseder, adeta bir ölen varmış gibi ağlarlardı.

Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan -radiyallahu anh- ölüm döşeğine yattığı vakit kardeşi Hüseyin -radiyallahu anh- yanına gelerek “Ağabey, ne ağlıyorsun? Yolculuğun baban ve deden olan Rasul-i Ekrem’e ve Ali’ye, annen ve büyük annen olan Fatıma’ya ve Hadice’ye, amcaların olan Hamza ile Cafer’edir. Onlara gidiyorsun. Bunda üzülecek ne var?” deyince O, “Evet, öyle büyük bir sefere çıkıyorum.” dedi.

Hz. Aişe annemizden mervi:

“Rasul-i Ekrem’in son anlarında önünde bir ibrikle su vardı. Elini suya batırıp “La ilahe illallah, şüphesiz ki ölümün sancıları vardır.” buyurdu. Sonra ellerini kaldırarak “Refik-i Ala’ya, Refik’i Ala’ya.” buyurdu. Ben o zaman “Vallahi bizden geçti ve Allah’a yöneldi.” dedim.

Allah’ım! Bizleri kemal-i imandan ayırma. Habibine cennette komşu eyle. Amin.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr