Mayıs 2024 Abdulkadir YILMAZ A- A+
A- A+

KAPAK- Zalimleri Gözümüzde Büyütmeyelim

 

“ALLAHÜ EKBER. BİR TEK BÜYÜK VARDIR O DA ALLAH’TIR”

وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪ير

''Göklerin ve yerin (ve bunların arasındaki her şeyin) mülkü (ve tasarruf yetkisi) Allah’ındır ve dönüş yalnızca Allah’adır (Mutlak egemenlik O’na aittir).'' (Nur, 42)

وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزًاحَك۪يمًا.                

''Göklerin ve yerin (içindeki gizli ve özel) orduları Allah’ın (emrinde)dir. Allah, Azîz ve Hâkim’dir. (Sınırsız kuvvet, hâkimiyet, hikmet sahibidir.) (Fetih, 4)

    وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ     الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ  مُؤْمِن۪ينَ 

''Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz en üstün sizsiniz''. (Âl-i İmran, 139)

 فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ ﴿١٧٥ ﴾... ''Mümin iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.'' (Âl- İmran, 175).

اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ ﴿٦٢﴾

اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَؕ ﴿٦٣﴾

لَهُمُ الْبُشْرٰى فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِؕ لَا تَبْدٖيلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِؕ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُؕ ﴿٦٤﴾                

“Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler. Onlar ki, iman etmişler ve takvâya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de âhirette müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; işte en büyük kazanç budur.” (Yunus, 62-64)

وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَࣖ ﴿٥٦﴾

''Kim Allah’ı, peygamberini ve iman edenleri velî edinirse bilsin ki Allah’tan yana olanlar mutlaka galip geleceklerdir.'' (Maide, 56)

وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَلِياًّࣗ وَكَفٰى بِاللّٰهِ نَصٖيراً ﴿٤٥

''Gerçek bir dost olarak da Allah size yeter, hakiki bir yardımcı olarak da Allah size yeter." (Nisâ: 45)

كَتَبَ اللّٰهُ لَاَغْلِبَنَّ اَنَا۬ وَرُسُل۪يۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ

"Allah: 'Ben ve peygamberlerim elbette galip geleceğiz!' diye yazmıştır. Allah güçlüdür, mağlup olmayan galiptir." (Mücadele, 21)

وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَࣖ ﴿٥٦﴾

"Kim Allah'ı, Rasulünü ve müminleri dost edinirse, muhakkak galip gelecek olanlar Allah'tan yana olanlardır." (Mâide, 56)

قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

''De ki: Allah bizim için ne yazdıysa başımıza gelecek ancak odur. O bizim Mevlâmızdır. Mü’minler, yalnızca Allah’a güvenip dayansınlar.” (Tevbe, 51)

وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ "Şüphesiz ki bizim ordumuz galip gelecektir." (Sâffât, 173)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ

"Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız) O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.'' (Muhammed, 7)

Rabbimizin (c.c.) bu beyanları ve buraya alamadığımız onlarcası bize, gözümüzde büyüteceğimiz yegane ve tek gücün Allah'ın gücü olduğunu anlatıyor.

Yine Kur'an'dan bir örnek; Kur'an-ı Kerim, Rumların, mağlubiyetlerinden kısa bir süre sonra galip olacağını anlatır, ama bu sıradan bir mağlubiyet değildir.

الٓمٓࣞ ﴿١﴾

غُلِبَتِ الرُّومُۙ ﴿٢

فٖٓي اَدْنَى الْاَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَۙ ﴿٣﴾

فٖي بِضْعِ سِنٖينَؕ لِلّٰهِ الْاَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُؕ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَۙ ﴿٤﴾

بِنَصْرِ اللّٰهِؕ يَنْصُرُ مَنْ يَشَٓاءُؕ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ ﴿٥﴾

وَعْدَ اللّٰهِؕ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ وَعْدَهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٦﴾

''Rumlar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Fakat onlar bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip gelecekler. Eninde sonunda Allah’ın dediği olur. O gün müminler Allah’ın yardımı sebebiyle sevinecekler. O dilediğini muzaffer kılar. O çok güçlüdür, engin merhamet sahibidir. Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz ama insanların çoğu bunu bilmezler.'' (Rum, 2-6)

O sırada Roma İmparatorluğu öyle perişan olmuştu ki iç isyanlarla devlet çöküşe uğramış, ordusu dağılmış, hazinesi boşalmış, İmparator Herakl, İstanbul'u terk ederek Kartaca'ya kaçmayı bile planlamıştı. İranlıların galip komutanları, zaferin verdiği sarhoşlukla şöyle bir barış öneresinde bulunmuşlardı: İmparator, İranlılar tarafından istenecek her şeyi verecektir. Bu cümleden olarak; bin yük altın, bin yük gümüş, bin yük ipek, bin at, bin kadın teslim edecektir. Rum İmparatorluğu, bütün bu küçültücü şartları kabul etmiş, bu prensipler üzerinden barış antlaşmasını imzalayacak bir delegasyon göndermişti.

İşte o yenilgi böyle bir yenilgi idi. Böyle bir yıkılış içindeyken Romalıların birkaç yıl içinde canlanıp yeniden kesin olarak üstün gelmeleri şöyle dursun, böyle bir şeyin olabileceğini düşünmek bile normalde akılların hafızasına sığacak bir şey değildi. Fakat işte böyle bir anda cenab-ı Allah, Peygamberine şu haberi bildiriyordu: “Buna rağmen onlar bu yenilginin arkasından kesin galip geleceklerdir.” Ayrıca çok uzak değil, birkaç sene içinde." (Elmalılı Tefsiri). İşte Allah'ın gücü ve dilemesi.

Düşmanın gücü ise;

''Ey insanlar, (size şöyle) bir misal-örnek verilmektedir; şimdi onu (can kulağıyla) dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- kesinlikle bir sinek bile yaratamazlar. (Hatta) Eğer sinek onlardan bir şey kapıp kaçacak olsa (bir sinek ilahlaştırdığınız şahıslardan bir damlacık kan ısırıp uçsa) bunu bile ondan geri alamazlar. (Yani, Allah’ın gayrısından nimet ve inayet) İsteyen de güçsüz ve çaresizdir, kendisinden (nimet ve destek) istenen (canlı-cansız her şey) de (acizdir)''. (Hac, 73)

Yukarıda sıralamaya çalıştığımız ayet-i kerimelerde ve örnek olaylarda gördüğümüz şu ki; düşman görünürde ne kadar güçlü olursa olsun Allah'ın yanında ve hakiki müminlerin gözünde bir sivrisineğin kanadı kadar değeri ve gücü yoktur.

Yine Calut ve Talut olayı; ''Talut askerlerle yola çıkınca: Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan tatmazsa işte o bendendir. Yalnız eliyle bir avuç avuçlayan müstesnadır, dedi. İçlerinden az bir kısım dışında hepsi ondan içtiler. O (Talut) ve onunla beraber bulunan iman etmiş kişiler ırmağı geçince, bunlar (emri tutmayıp ırmaktan su içenler): Bugün bizim Calut'a ve onun askerlerine karşı koyacak gücümüz yok, dediler. Kendilerinin Allah'a kavuşacakları kanaatini taşıyanlar ise: Nice az topluluk vardır ki Allah'ın izniyle kalabalık topluluğa üstün gelmiştir. Allah da sabredenlerle beraberdir, dediler.”

Ve Fil suresi, bize taştan yapılmış bir binaya dahi, dönemin süper gücünün, en büyük ordularının güç yetiremediğini anlatır. Bunu her gün namazlarında tekrar eden bir mümin, kafiri, Allah düşmanlarını nasıl gözünde büyütebilir ki?

Aylardır dünyanın en vahşi, en süper(!) güçlerinin saldırdığı ve bir türlü mağlup edemediği, bitiremediği Hamas Mücahitleri de bu hakikate bir örnek değil mi? Hakikat bu iken biz düşmanlarımızı gözümüzde niçin büyütürüz ki?

Hani, Hz. İbrahim (aleyhisselam) ateşe atılacağı sırada ona su taşıyan karıncanın misali var ya bu, müminin tavrının nasıl olması gerektiğini anlatan en güzel örnek değil mi? Malum, karınca ağzının alabileceği kadar suyu almış, ateşi söndürmek için yola koyulmuş, karşılaştıkları kimseler ona der ki: “Nereye gidersin?” Duymadınız mı İbrahim ateşe atılacakmış, kafirler İbrahim'i (a.s.) ateşe atmak için büyük bir ateş yakmış, onu söndürmeye gidiyorum. Muhatapları ona der ki, -Sen bilmiyor musun kafirlerin yaktığı ateşin dağlar kadar büyük olduğunu, senin bu şekilde bin yıl su taşısan onun binde birini bile söndüremeyeceğini? Karıncanın cevabı ne kadar manidar: Evet biliyorum, ama benim derdim şu ki yarın mahşerde Rabbim bana, İbrahim'im (a.s.) ateşe atılırken ne yaptın derse, Ey Rabbim, sen de biliyorsun, ben var gücümle (bana verdiğin güç ve imkanla) İbrahim'e (a.s.) yardım etmeye çalıştım. Nemrut’un ve taraftarlarının değil İbrahim'in tarafında oldum, onun ateşini söndürmek için çalıştım.

Müslümanlar olarak bugün bizler de görüntüdeki süper güçlerin(!), çok büyük gösterilmeye çalışılanların, zamanın Nemrutlarının, Firavunlarının, Ebrehelerinin... değil, gerçek büyük olan Rabbimizin, Allah'ın tarafında ve Allah'ın yanında yer alan Gazzeli'nin, Filistinli mazlumların yanında yer almalıyız.

İnanın bugün bizlere süper güç olarak gösterilen Siyonizmin, ABD’nin vb. bir sineğe mağlup olan Nemrut’tan, bir tek Musa'yı (a.s.) öldürmeye gücü yetmeyen firavundan güç bakımından bir farkları yok.

Bizler, benim yaptığımdan ne olur demeden, kardeşlerimizi ve onlara yapılanları hiç unutmadan, unutulmasına izin vermeden, boykotumuza, dualarımıza, sadakalarımıza, bütün imkanlarımızı, güç ve gayretimizi kullanmaya devam ederek onların yardımında ve Allah'ın (cc) tarafında yer almanın gayreti içerisinde olmalıyız. Gerisini Rabbimiz takdir eder, biz sonuçtan sorumlu değiliz, sefer bize aittir zaferin takdiri Allah'ındır! Vesselam.

وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُوࣖ

''Kim Allah’ı, peygamberini ve iman edenleri velî edinirse bilsin ki Allah’tan yana olanlar mutlaka galip geleceklerdir.'' (Maide, 56)

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr