KAPAK- Sizi Bekleyenler Var
Müslüman bu dünyada bir yolcu gibidir. Yetecek kadar azığı, samimi yoldaşları, ayın on dördünden daha aydınlık rehberi, kat edeceği çok yolu vardır. Mefkûresi menzile varmak değil; menzilde olmaktır. Bununla beraber yoldaki engeller ayağına takılıp, tökezleyebilir. Gayet doğaldır. Önemli olan düştüğün yerden kalkabilmek, yanlıştan dönebilmek, hâsılı yolda olabilmektir. Yolda olanlar beklenenlerdir. Mazluma umut olurlar. Dosta güven verirler, düşmana korku salarlar.
Günümüz Müslümanları maalesef üzerine ölü toprağı atılmış gibi, komadaki hasta gibi, bitkisel hayata geçmiş gibi bir haldedir. Dünya sarhoşluğu sarmış hepimizi. Çevremizde, yanımızda, yöremizde olup biten ne varsa tepkisiz bir şekilde bakakalmışız. Nedir bu vurdumduymazlık? Tam da bu sorunun cevabını bin dört yüz yıl evvelden Peygamber Efendimiz bize haber veriyor:
Sevban'dan (ra) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (asm) şöyle buyurmuştur: "Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler." Birisi: "Bu, o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.
Rasûlullah (asm); "Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak." buyurdu.
Yine bir adam: "Vehn nedir ya Rasulullah?" diye sorunca: "Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir." buyurdu. (Ebu Davud, Melahim, 5)
Müslüman toplumların durumları, sel suyu üzerindeki çer çöpe benzetilmiştir. Sel suyu üzerinde bulunan nesnelerin bir etkisi olmadığı gibi, Müslüman toplumlar da kendilerini ezmek, ülkelerini ve varlıklarını yağmalamak için, güç birliği yapan inkârcı ve dalalet toplumlarına karşı birlik halinde olmamakta ve etkili bir biçimde bir direnç gösterememektedirler. Bu zulümleri yapan toplumlara karşı caydırıcı olamamaktadırlar.
İslam’ın hayat verici prensiplerine Müslüman toplumlar sahip iken, bilgi ve aklıselim ile kötülüklere birlikte karşı koymaları gerekirken şahsî arzular, akıl dışı davranışlar, bölünmeler, herkesin kendi düşüncesini beğenip başkalarına değer vermemesi; bilgisizlik, tembellik ve benzeri manevî hastalıkları yok edecek tedbirlerin ihmal edilmesi, Müslüman toplumların güç kaybına yol açmış ve sonuçta Müslüman toplumlar, kendi değer ve haklarını koruyamaz durumlara maruz kalmışlardır.
Müslümanların, her yönden kuvvetli olmaları gerekir; güçlerini koruyacak, geliştirecek tedbirleri almaları lazımdır. Kendi kıymetlerini iyiden iyiye bilip, takdir edip, bu değerlerini korumaları ve daha da yüceltmeleri bir zarurettir. Bunun için de bütün işlerini hakikat, aklıselim, istişare ile yürütmeli, hak ve adaleti her şeyin üstünde bilip toplum hayatında uygulamaları bir zorunluluk haline gelmiştir.
Rabbimiz bir ayette “Hepiniz toptan Allah’ın ipine (Kur’an’ına) sarılın, sakın parçalanmayın…” (Âl-i İmrân, 3/103.) buyurmuştur. Bu emri yerine getiren Müslümanlar kendilerinden umulan ulvi vazifeyi yerine getirecek güç ve kabiliyete ulaşacak, Kur’an’ı hayat nizamı olarak benimseyecek ve tatbik edecektir. Bugün insanlık buna muhtaçtır. Yeryüzünde zulüm arttıkça artmakta, İslam düşmanları, Müslümanları insanlık tarihinin en karanlık zamanlarında ki gibi aşağılamakta, hatta insanlık dışı muamelelerde bulunmaktadır. İnsana insan gibi muamelede bulunan yegâne din İslam’dır. Ancak İslam olanlar yeryüzüne nizam getirebilir ve insanlık bu nizamı beklemektedir.
İhtirasla dünyaya bağlanmış olmak, başkalarının haklarını dikkate almamak, insanları içinden çıkılmaz çekişmelere götürür. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah, bu iman toplumuna (Müslüman toplumlara) yol göstermiş ve bütün zararlardan korunabilecekleri imkânları da lütfetmiş, Kur’an’ında bildirmiş ve mealen şöyle buyurmuştur:
“Eğer siz takvaya sarılır, (kötülüklere karşı) birlikte direnir, sabır gösterirseniz, düşmanlarınızın (hile ve tuzakları) size zarar veremez.” (Âl-i İmrân, 3/120)
“Ey iman edenler! Hep birlikte ve bütün varlığınızla İslâm’ın barış ve huzur iklimine girin. Şeytanın adımları ardınca gitmeyin; çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 2/208)
“Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 8/46)
“And olsun, biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) Öğüt alan yok mu?” (Kamer, 54/17)
Bu ayetlerden anlıyoruz ki; Müslümanlar bir ve beraber olur, Allah’ın emirlerini yerine getirir, dosdoğru olurlarsa Allah’ın yardımı ile insanlığın umudu olurlar. Müslümanların tarihine baktığımızda; zikzaklı bir grafikte tabandan tavana doğru yeni bir dönüm noktasına doğru gidildiği görülmektedir. İvme yukarı dönerken bütün Müslümanlar bu yükselmede lokomotif olmalı ve gücünün yettiği ölçüde gayret etmelidir. Ahiretimizin katığı bu ideallere gösterdiğimiz samimiyet mesabesinde olacaktır.