Şubat 2024 Prof. Dr. Adem Çatak A- A+
A- A+

KAPAK- Modern Çağın Mus’ablarına

 

-Gençlerle Sohbette Dikkat Edilecek Hususlar-

Hamd, âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ımıza; salat, selam ve en güzel tahiyyat da Resul-i edibi Hz. Peygamberimize olsun.

Bu yazımızda Kur’an ve sünnetten hareketle genç nesle tebliğ ve irşat vazifesinde dikkat edilmesi gereken hususları ele alacağız.

Malum olduğu üzere tebliğ vazifesi inanmayan insanları İslam’la tanıştırma vazifesidir. İslam dinini tanıtmak, örnek olarak nasıl bir din olduğunu göstermek ve sevdirmek de tebliğ vazifesinin şümulüne dâhildir.

İrşat vazifesi ise inanan insanlara dinî konuları güzelce izah edip öğretmek, hoş bir üslupla nasihat etmektir. Diğer bir anlatımla Müslümanın Müslümanlık kalitesini artırma amacıyla yapılan vazifesidir.

Kuran-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz; “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi…”[1] buyurmuştur. Bu ayet-i kerime Peygamberimizin ashabına karşı sergilediği genel tutumun çerçevesini çizmektedir. Bu ayet, Uhud savaşında yerlerini terk ederek 70 İslam erinin şehadetine sebep olanlara karşı Peygamberimizin gösterdiği merhamete vurgu yapmaktadır. Buradan hareketle tebliğ ve irşat faaliyetlerinde merhametin ve yumuşak davranmanın gerekliliği açıkça ortaya çıkmış oluyor.

“Şüphesiz Allah Teâlâ yumuşak huyludur ve yumuşak davranmayı, rıfkı sever. Sertlik ve benzeri hallere vermediği ecri, yumuşak huylulukla yapılan işlere verir.”[2] buyuran Hz. Peygamberimiz elbette tebliğ ve irşat vazifesinde de yumuşak davranmış ve merhametle hareket etmiştir.

Bu kısa girişten sonra gençlerle ilgilenen, irşat ve tebliğ görevini deruhte eden kardeşlerime bazı notlar sunmak isterim:

1. Ehemmi, mühimme tercih etmek. Yani en önemli konuyu daha az önemli konulardan önce ele almak. Karşımızdaki gencin düzeltilmesi gereken birçok hatası veya eksikliği bulunabilir. O bunlardan bazısını fark etmiş olabildiği gibi bazısını da hiç fark etmemiş olabilir. Muhatabımız kendisinin fark ettiği bir eksikliğini düzeltmek için bize gelmiş de olabilir. Biz ise o gencin öncelediğinden değil de en önemli eksikliğinden başlamalıyız. Bu noktada şunu iyi bilmeliyiz. Birçok sorun, temel ve en önemli bir sorunun çözülmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Dolayısıyla ikincil sorunlara odaklanmak hem zaman kaybına neden olur hem muhatabımızın motivasyonunu olumsuz etkiler.

2. Değer vermek. Hatası ve eksikliği ne kadar büyük olursa olsun muhatabımıza insan olması hasebiyle değer vermek ve saygı göstermek, tebliğ ve irşat vazifesinde önemli bir husustur. Büyük yanlışlar içinde bile olsa insandan ümit kesilmemesi gerektiği gibi böyle bir insan asla değersiz de görülemez. Bu bağlamda muhatabımızın içinde bulunduğu her türlü ahlaki zaaf veya kusur bizim odaklanacağımız bir konu olmamalıdır. Bilinmelidir ki bizim vazifemiz bozulmuşu, kırılmışı, yıkılmışı tamir etmektir, onun bozukluğunu, kırıklığını eleştirmek değildir.

3. Önem verdiği ve hassas olduğu konularda ilgili olarak muhatabımızla tartışmaya girmemek. Önem verdiği konu muhatabımıza zarar veriyor olsa bile bizim önceliğimiz temel ve mühim konular olmalıdır. Örneğin saç, sakal, kılık-kıyafet vb. konular asla gündem yapılmamalıdır. Muhatabımızın hassas olduğu futbol takımı, müzik türü, film veya dizi sanatçısı gibi konular hakkında yorum yapmamalıyız. Aksi halde bu tavrımız onun bizden uzaklaşmasına ve tepkisine neden olabilir.

4. Namaz ve örtü gibi dinin önemli hususlarını ilk mevzu yapmamalıyız. Burada yanlış anlaşılmak istemem. Şunu kastediyorum: Henüz iman meselesini kabullenmemiş, belki birçok şüpheler ve gelgitler içinde bocalayan bir genci namaz ve örtüye yönlendirmek ve başlangıcı bu meselelerle yapmak bizi kısa zamanda belki başarılı gösterebilir. Ama uzun vadede o gencin bunları çok hızlı bir şekilde terk ettiğini görebiliriz. Şunu hatırlatmak isterim ki namaz İslam’ın ilk zamanlarından itibaren var olmakla birlikte beş vakit namaz İslam’ın 10. yılında; örtü emri ise 15. yılında gelmiştir.

5. Muhatabımızın olumlu yönlerini tespit ederek o yönlerden hareketle frekansına girmeliyiz. Kedi veya köpek sevgisi veya genel olarak hayvan veya doğa sevgisi, insan haklarına dair gösterdiği hassasiyet ve aksiyoner tutum, resim, müzik vb. yetenekleri tespit edilmeli ve o kanallardan hareketle gençler olumlu tarafa yönlendirilmelidir. Örneğin hayvan sevgisinden onun merhamet ve şefkati ön plana çıkarılmalı ve desteklenmelidir. Resim çizme kabiliyeti olan bir genç, insani değerlere vurgu yapan resimler, karikatürler vb. çizmeye yönlendirilebilir. Burada Peygamberimizin bir çocukla kedisi hakkında konuştuğuna dair örneği hatırlatmak isterim. Enes’in kardeşinin kafeste küçük bir kuşu vardır. Küçük çocuk kuşunu çok sevmekte, onunla oynamaktadır. Allah Resulü aleyhisselam onun bu sevgisini bildiği için, hem kendisine takılır, şakalaşır hem de kuşunun hatırını sorar, onun gönlünü alırdı. Hatta bu kuş öldükten sonra da Allah Resulü aleyhisselam Enes’in kardeşini gördükçe: “Ey Ebu Umeyr! Ne yapıyor Nuğayr!” diyerek takılmaya, kuşuna olan düşkünlüğünü ve sevgisini onunla paylaşmaya, ona “Ebu Umeyr” diye künyeyle hitap ederek, bu künyeyi nuğayr kelimesiyle kafiyeleştirerek onunla yakınlık kurmaya devam ettiği naklolunur.[3]

6. Muhatabımıza öncelikle şahsiyet ve tutumumuz merkezinde kendimizi sevdirmeliyiz. Güvenilir ve samimi olmak kendimizi sevdirmenin en önemli şartıdır. Sözünün eri ve fedakar insanlar muhatapları tarafından sevilirler. Muhatabımız bizi sevdiğinde bizim sevdiklerimizi de sever ve değer verdiklerimize de değer verir.

7. Öncelikle iman konusunu ve tevhidi net bir şekilde izah etmeliyiz. En önemli konumuz muhatabımıza iman meselelerinin açıklanması olmalıdır. İman ile alakalı tereddütleri var ise büyük bir sabır ve içtenlikle masaya yatırılmalı, tane tane çözümlenmelidir.

8. Anlatılması gereken ikinci konu, Allah’ın kullarına olan muhabbeti, merhameti, ihsan ve ikramı olmalıdır. Bu konuları örneklerle uzun uzun anlatmalıyız.

9. Anlatılma önceliğine sahip bir konu da Hz. Peygamberimizin insanlığa, kadınlara, çocuklara, hayvanlara, doğaya ve çevreye gösterdiği şefkat ve merhameti olmalıdır. Konular muhatabımızın anlayacağı seviyede ve örneklerle anlatılmalıdır.

10. Muhatabımızla ilişkide onun dertleriyle dertlenmek ve sorunlarını çözmesinde yardımcı olmak da önemli bir husustur. “Problemini çözebildiğimiz insan bizimdir.” der, bir büyüğümüz. Burada elbette gücümüz üzerinde işlere girmeyi kastetmiyorum. Ama muhatabımızın sorunlarıyla hiçbir şekilde ilgilenmemek de doğru değildir. En azından dua etmek yapabileceğimiz bir vazife olmalıdır.

11. Hata ve kusurlarını nezaket ve şefkatle düzeltmeye çalışmak. Hatalarını yüzüne doğrudan söylemek yerine dolaylı anlatımlarla, muhatabımızın egosunu harekete geçirmeden, herhangi bir utandırmaya ve ezikliğe mahal vermeden söylemeliyiz. Bu hususta samimiyete çok dikkat etmek ve nefsimizi asla meseleye dâhil etmemek gerekir.

12. Tebliğ ve irşatta kullandığımız dilimiz de gençler üzerinde etki etmesi bakımından önem arz eder. Vaaz havasında, üst perdeden yapılan konuşmalar, muhatabımızca itici bulunacak, ilgi ve itibar görmeyecektir. Buyurgan ve “Bu, budur.” mantığıyla tebliğ ve irşatta yol almak mümkün değildir.

13. Tebliğ ve irşatta küçük de olsa hediye ve ikramlar gençlerin ilgi ve sevgisini bize yöneltebilir. Çok geniş imkânlara sahip olsa bile bir genç kendisine verilen değeri bir bardak çayda hissedebilir.

Cehalet asrını adeta yeniden yaşadığımız bugünlerde genç ve çocuklarımızdan iman derdinde olan günümüz Musab’larına ve isimsiz gönül kahramanlara selam olsun.

*Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 


[1] Âl-i İmrân Suresi, 3/159.

[2] Müslim, Birr, 77; Ebû Dâvûd, Edeb, 11.

[3] Buhari, Edeb 112; İbn Mace, Edeb 24

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr