Eylül 2022 Muhammed Yasir A- A+ Sesli Dinle    |  
Sesli Dinle    A- A+

KAPAK - Kur’an’da Aile

İslâm; dünya ve ahiret huzurunu aynı anda insana vadedebilen tek din olarak, çağımızdaki ve sonraki zamanlardaki bütün sorunlara fıtrata uygun çözümler sunan hak dindir. Bilinmelidir ki İslâm bizlere iyiliği emreder ve bizleri kötülüklerden uzaklaştırır. İslâm dairesinde kalabildiğimiz kadar huzurluyuz. Yaşadığımız şu 21. yüzyılda ise hak din olan İslâm’a tabii olan fertlerin de artık huzursuz, mutsuz, çağdaş sorunların üstesinden gelemeyen bireyler olduğunu görüyoruz. Peki bireylerin bu hale gelmesinin sebebi nedir? Bu sorunun en temel sebebi toplumun iliği olan ailelerin Kur’an’ın o rahmet ve bereketinden yeterince faydalanamamasıdır.

Bir insanın anne karnına düşmesiyle eğitimi başlamış olur. Artık teknoloji de bunun kanıtını bizlere sunabilmektedir. Aile, bir Müslümanın ilk eğitildiği, hayatının sonuna kadar kendisiyle var olacak kişiliğini geliştirdiği yer. Bugün de insanların ve toplumun çürümüşlüğünün, bozulmuşluğunun başlangıç noktası maalesef ki ailelerdir.

Aileler artık birer İslâm yuvası değil de birkaç kişinin hayatlarını devam ettirdiği bir yapıya bürünmüştür. Duvara saygıyla asılan Kur’an’ın içindekiler okunmayınca evimize huzur vermediği hâlâ anlaşılamamıştır. Rabbimiz bizi her konuda olduğu gibi aile konusunda da başıboş bırakmamıştır. Öyle ki Kıyamet Suresi 36. ayette “İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor?” buyurur.

İnsanlık tarih sahnesine Hz. Âdem ve Hz. Havva, ardından çocukları ile çıkmıştır. Yani bireysel olarak değil, bir aile olarak. İnsanı eş olarak yaratması Allah’ın mucizelerindendir. Rum Suresi 21. ayetinde Allah Teâlâ; “Yine O’nun ayetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.” buyurmuştur. Rabbimiz bize aileyi bu dünyanın stres, meşakkat ve sıkıntılarından kurtulmak için bir oksijen çadırı gibi nasip etmiştir.

İslami bir aile, toplumdaki ahlak erozyonuna çekilmiş en önemli settir. Rabbimiz Kur’an’da eşler için “Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz.” (Bakara, 187) buyurmuştur. Peygamberimiz aleyhisselam “Kim evlenirse imanın yarısını tamamlamış olur; kalan diğer yarısı hakkında ise Allah’tan korksun!” (Heysemî, IV, 252) buyurmuştur. Görüldüğü üzere evlilik hem takvanın hem de imanın tam olmasının bir gereğidir. Yine peygamberimiz aleyhisselam;

Evlenin, çoğalın! Çünkü ben (kıyâmet gününde) diğer ümmetlere karşı sizinle (çokluğunuzla) iftihar edeceğim!” (Abdurrezzâk, el-Musannef, VI, 173; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 131)

Üç şeyi geciktirmeyin. Vakti gelince namazı, hazır olunca cenâzeyi ve denk birini bulunca bekârı evlendirmeyi.” (Tirmizî, Salât, 13/171)

Kimin evlenmeye gücü yetiyorsa evlensin. Çünkü evlilik, gözü haramdan alıkoyar ve iffeti en iyi şekilde korur…” (Buhârî, Savm, 10) buyurmuşlardır.

Hayırlı evlilik; dünya ve ahirette nimettir. Her nimet ise külfetiyle gelir. İki insanın olduğu yerde sorunların, tartışmaların olması fıtrattandır. Bu da bir imtihandır ve aile sorunlarına karşı Kur’an-ı Kerim’i ve Allah Resulü aleyhisselam’ı rehber edinirse onların üstesinden hakkıyla gelebilir. Bu, herkesin üzerine düşen görevi tam olarak bilmesiyle ve yerine getirmesiyle mümkün olabilir. Ailedeki anne, baba ve çocuklar, kendi görev ve sorumluluklarını Kur’an ve Hadise göre öğrenmeli ve yerine getirmeye gayret göstermelidir.

Allah, İslâm dininde evin geçimini ve nihai söz hakkını -haram olmamak kaydıyla- erkeğe vermiştir. Bu, tasavvur edildiğinde büyük bir sorumluluktur. Erkek evin reisi olarak, eşinin, Allah’ın cevaz verdiği her türlü ihtiyacını karşılamalı, ona değerli davranmalıdır. Evine getirdiği rızık helal olmak zorundadır. Eşinin ve çocuklarının boğazından haram lokma geçirmemelidir. Harama bulaşarak Allah’tan rahmet beklenemez. Eşinin ve çocuklarının salih olmasını istiyorsa önce kendi salih olmak zorundadır.

Anne ve baba iffetli, onurlu davranmalı ve kendisi başta olmak üzere ailesini her türlü maddi ve manevi tehlikeden korumalıdır. Allah, Tahrim Suresi 6. ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” Öyleyse bugün çocuğunun burnu kanayınca içi giden ebeveynler hem kendilerini hem ailesini Allah’ın yakıcı azabından ellerinden geldiği kadar korumaya gayret göstermeliler.

Erkek, hanımıyla iletişimini dengeli bir şekilde sağlamalıdır. Peygamberimiz "Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayırhah olun." (Buharî, Nikâh 79) buyurmuştur. Bizler iman etmiş insanlar olarak Allah’tan ve Rasûlünden gelen tavsiyelere kulak asmak zorundayız.

Kadınlar ise örnek bir eş, saliha bir hanım olmak zorundadırlar. Değişen yaşam koşullarıyla iş hayatına giren kadın, kocasına saygısızlık etmemeli, evde liderlik kavgasına girişmemelidir. Kadının iş hayatına girmesiyle dengeleri bozulan klasik aile yapımızın hassas dengeleri itidal üzere inşa edilmelidir. Kadın evde çocuklarına, dışarıda ise topluma karşı örnek olmalıdır. Çocuklarının ilk eğitimini verecek olan anne bu sorumluluğun bilincinde olmalıdır.

Çocukların problemleri olabilir ve olacaktır da. Öğretmek istediklerimizle dışarıdaki farklı hayatı çocuklarımıza büyük bir titizlikle anlatmalıyız. Onların kimlik bunalımlarına herkesten önce biz çözüm sunmalıyız. Anne ve baba, her şeyden önce sadaka-i cariye olarak evlat sahibi olmak istemelidir. Bazen de ne yaparsak yapalım çocuklarımız istediğimiz gibi olmayabilir. Nitekim Hz. Nuh’un oğlu da kendine iman etmemişti ve boğulanlardan olmuştu. Bunun tersi bir örnek ise Firavun’un eşi Hz. Asiye’dir. Ki kendisi Efendimiz aleyhisselam’ın hadisiyle cennet kadınlarının efendilerinden olmuştur. “Cennet kadınlarının efendileri şu dört kişidir: Meryem, Fâtıma, Hatice ve Asiye. (Camiussağir, 4759)

Evlatlar da anne babalarına karşı saygılı davranmalıdırlar. Ki bunun en güzel ihtarı Kur’an-ı Kerim’de İsrâ Suresi 23 ve 24. ayetlerinde geçmektedir. “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. ‘Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster’ diyerek dua et.”

Toparlayacak olursak, bir aile kurulurken Allah rızası için kurulmalı, içinde Allah’ın razı olacağı ameller işlenmelidir. Eşler birbirini cennet anahtarı olarak görmeli, saygılarını hiç yitirmemelidir.

Elbette Allah insana kaldırmayacağı yük yüklemez ve insana ancak çalıştığının karşılığı vardır. Bizler dünyaya ahireti kazanmak için, Allah’a layık bir kul olmak için gönderildik. Ailemiz ise bu sınavda bizim en büyük yardımcımızdır. Öyleyse hep beraber bunun bilincinde olup evimizi, ailemizi, yaşantımızı -Allah rızası için-  elimizden geldiğince İslâm’a uygun hale getirelim.

Selamun aleykum.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr