KAPAK- İnsan
Ekim 2020 Selim ARMAĞAN A- A+
A- A+

KAPAK- İnsan

Arapça olan insan kelimesinin kökleri hakkında birkaç değerlendirme vardır. Bir tanesi; kelimenin “Alışmak, uyum sağlamak” anlamına gelen ENS kelimesinden türediğidir. Kelime erkeği ve kadını ile insan türünü ifade etmektedir. Bir diğeri “unutmak” anlamına gelen NSY kelimesinden türediğidir. Her iki kelime de öz itibariyle onun insanî omurgasını oluşturur. İnsana bu ismin verilmesi, hemcinsleriyle birlikte uyum halinde yaşayabilmesi, dertlerini, kederlerini acı ve elemlerini unutuverip yaşamaya tutunması ile doğrudan ilintilidir. Bu iki özellik insanı doğuştan “sosyal varlık” ve “insan” yapan temel harçtır.

Kur’an-ı Kerim insanın yaratılışını, mahiyetini ve gayesini bir bütün olarak tüm yönleriyle ele almıştır. İlk insanın eşiyle birlikte cennetten çıkarılış öyküsü bir yandan insanın zaaflarına, öte yandan yeryüzünde halife olacak olması da bu seçkin varlığın kaderine işaret etmektedir.

Yüce Rabbimiz Şems Suresi 7,8,9 ve 10. ayetlerindeki “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene ant olsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” hükmü ile insanın dünya ve ahiret saadetini nefis terbiyesi ve tezkiyesi şeklinde özetlemiştir.

Bu çerçeveden Kur’an’ın insana olan ilgisine bakacak olursak; ilk cümlesi “ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ÂLEMİN” ve son cümlesi “MİNEL CİNNETİ VENNAS” olan bir kitapta insana dair izler aramak beyhude bir çalışma olur zira kitabın tamamının konusu direk ya da dolaylı olarak insandır. “Bütün övgü, saygı ve şükürler Allah’adır.” ayeti ile başlayan ve daha ilk ayetlerde hamd eden, şükreden, itaat eden, ibadet eden, yardım talep eden, şaşkınlık ve sapkınlıklardan Allah’a sığınan kulluk dolu bir insan portresi çizilirken hemen devam sure olan Bakara suresinin ilk ayetlerinde Fatiha suresindeki iman ve ibadet dolu insanın dış yansımalarını yani dini vicdanda ki mahpushanesinden çıkartıp inancını yalnız veya cemaatle kıldığı namazda ve ayrıca verdiği zekâtla sosyalleştirip kendisine ve toplumuna karşı sorumlulukları olan fedakâr bir insan portresi çizilmektedir.

İrade sahibi özgür insanın seçtiği bu iman ve İslam yolu “ve ölüm sana erişinceye kadar Rabbine kulluk et” (Hicr: 99) ayeti, inançlı insanı, yaşamı boyunca düzgün karakterli, istikamet sahibi, vizyoner bir insan olarak tanımlanmıştır. Bu mümin insan her zaman yararlıdır. Rabbimiz Teâlâ bu kişileri “Müslüman” diye tanımlar ve “Şüphesiz iman edip makbul ve güzel işler yapanlar yaratılmışların en hayırlılarıdır.” (Beyyine: 7)

Yine Bakara suresinde bu anlatılan mümin insan tipinden sonra inanmadığı halde sosyal baskı ya da çıkar sebebiyle içinden yalanladığı şeylere sanki çok bağlı biri imiş gibi hareket eden, bozguncu, toplumun değer kodları ile oynayan, “yapma etme yaptığı işler ferde, topluma ve çevreye zarar veriyor.” denildiğinde de kendinden başka doğru kabul etmeyerek “ben doğruları yapıyorum. Bunlar güzel şeylerdir.” diyebilen tabi ki bu söylemleri ile de iç dünyasını açık eden çok yüzlü, vıcık vıcık, ele avuca sığmayan, hiçbir kutsalı olmayan Kur’an’ın tabiri ile münafık tipi vardır.

Bu tipleri tanımlamak için Rabbimizin seçtiği Münafık kelimesi çok yerine bir kavramdır. Münafık kelimesini, Türkçedeki ikiyüzlü kelimesi tam karşılamaz. Bu kelime tünel anlamındaki NFK kelimesinden türemiştir. Râgıb el-İsfahânî, “tarla faresinin bir tehlike anında kaçmasını sağlamak üzere yuvası için hazırladığı birden fazla çıkış noktasının birinden girip diğerinden çıkması” biçimindeki kök manasından hareketle münafık, “dinin bir kapısından girip diğerinden kaçan çifte karakterli kimse” olarak da tanımlanmıştır. Bu tip insanların kendilerini güvende tutmak için her zaman bir kaçış yolları, sözü eğip bükecek bir demagojileri vardır. Belki de bunlara yakışan en güzel sıfat NAMERT’tir.

Kuran’ın insan anlatımlarına bakıldığında genel karakteristik özellikleri etrafında temel insan tanımlamaları yapılır. Yine aynı surenin devamında üçüncü bir insan tipi daha anlatılır. Her şeye karşı olan, kendi aklı ve kabiliyetinin dışındakileri hatalı gören, hayata tek pencereden bakan, at gözlüklü, istişarelere kapalı, uzlaşmasız, kendini yenilemediği gibi, kendi bildiğinden şaşmayan, Kur’an’ın tabiri ile KÂFİR, örten demektir. Bu tip insanlar var olanı örter ve inkâr ederler. Bu nedenle bu karakter, gerçeğin peşinde değildir. Kendinin haklı çıkartılmasının peşindedir. Bu nedenle bunlar hak ve hakikat arayıcıları değil hak ve hakikatin katilleridir.

Gelelim Kur’an’da sayılan iyi huylar ve bu huyları kendisine karakter edinmiş insan tipleri ve kötü huylar ve bunları kendisinin karakteri haline getirmiş insan tiplerine. Bunlardan ilim, irfan, ahlak ve güzel davranış örnekli anlatımlı ayetler hep barış aşığı, barış elçisi, dünyada varlık nedeninin ne ya da neler olduğunu keşfetmiş, bu misyondan hareket ederek kendini ve toplumunu cennete taşıyacak vizyona sahip olan Müslümana ait tanımlamalardır. Kur’an’ın tanımladığı temel insan karakterleri vardır; bunlardan aydınlığın aşığı, samimi, sadık, misyon ve vizyon sahibini Müslüman; kötü huyları ve cehaleti münafık (namert), karşı karakteri kâfir temsil eder.

Kur’an’ın son suresi olan Nas suresinin konusu Allah ve insan ilişkisidir. Bu surenin son kelimesi de yine insandır. Yüce kitabımızın uyardığı en zararlı insan tipi, insanların aklını ve gönlünü doğruluktan uzaklaştıran vesveseci tiplerdir, bunların şerrinden sürekli Allah’a sığınmak gerekir. İnsan, Allah’tan manevi destek almadan, yalnız başına bu karakteri bozuk tiplerle baş edemez.

Bu nedenle Kur’an’ın son sureleri olan ve Muavvizat sureleri olarak bilinen İhlâs, Felak ve Nas surelerini tekrar tekrar okuyalım.

Rabbim; bizi insan ve cin şeytanlarının şerrinden koru. Amin…

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr