KAPAK -  Geceyi Gündüz Eylemek
Haziran 2021 Mehmet Akif ÇELİK A- A+
A- A+

KAPAK - Geceyi Gündüz Eylemek

İnsanoğlu, beden ve ruhtan meydana gelmiştir. Bu ikisinin de kendine özgü gıdaları vardır. Nasıl ki bedenimize içecek su ve yemesi için gıda temin ediyorsak, ruhun da kendini doyuracak, kendi cinsinden gıdalara ihtiyacı vardır. Ruhumuz ve ihtiyaçları, bizim manevi yönümüzü oluşturur. İnsanın, manevi yönünü beslemesi, varsa eksiklerini tamamlaması gerekir. Nasıl ki maddi bedenimizi beslesek bile eksik kalan vitaminleri ya da diğer mineralleri yeni bir plan çerçevesinde takviye ediyorsak, ruhumuz için de aynı şekilde, ruhumuzu takviye edecek bir plan yapmamız gerekir.

Maneviyat olarak zayıf olan Müslüman, maddi yönden zayıf, düşkün, bitkin, hasta bir vücut gibidir. Yapacağı işlerde kendinde güç bulamayabilir. Yapılacak hizmetlerde, önüne çıkacak olan zorluklarda pes edebilir. Bundan dolayı manevi alanlarımızı güçlendirmemiz gerekir. Elbette ki manevi yönümüzün güçlenmesi de rastgele değil, belli başlı bir plan, bir program ile olmalıdır. Ayet ve hadislerde bu yöne çokça vurgu yapılmıştır.

İnsan, iki yönlü bir varlıktır. Bir yönü ile dışa, dışına bakarken; diğer yönü ile de içe, içine bakar. Her ne kadar iki farklı yön de çizilmiş olsa, bu yönler birbirinden bağımsız değildir. Biri virane iken, diğeri mamur olamaz; biri hasta iken, diğer sıhhatli değildir. İçimiz ağlıyorken, dışımız gülmez, gülemez. Biri derekeler inerken, diğerini derecelerde görmek hayaldir. Bu yüzden iç dünyamız ile dış dünyamız arasında bir denge, bir uyum vardır. Bu iki yön, birbirlerini etkileyen, aynı zamanda da birbirlerinden etkilenen bir yapıya sahiptirler.

Dış dünyamızı etkileyen kurallar bütünü vardır. Bu kuralları Allah koyar. İşte, bizler bu kuralları davranışlarımız-amellerimiz ile ortaya koyarız. Amellerimiz ise belli kurala göre yapılır, yapılırken de Allah rızası gözetilir. Dış dünyamızda ortaya koyduğumuz davranışlarımızın temeli de maneviyatımız ile ilgilidir. Maneviyatın bir bölümü toplumca yaptığımız işler iken, bir diğer bölümü ise kendi özelimizde yaptığımız amellerimizdir. Sadece Allah’ın haberdar olduğu, Allah ile özel ilişkilerimizdir.

Tüm bunlarla birlikte insan, dış dünyasını ortaya koyarken iç dünyasını da gözden geçirmelidir. Zira dışa dönük yönümüzün enerjisi, içe dönük yönümüz ile alakalıdır. İçe dönük yönümüzün enerjisini ise Allah ile olan özel ilişkilerimiz belirler. Allah ile ilişkilerimizde yaptığımız ibadetlerimizin yanında, sosyal sorumluluk gerektiren iş ve amellerde de yer almamız önemlidir. Mümin, her şeyden önce bu yolda, ana kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’i ihya etmek ile başlamalıdır. Onunla ilgili çalışmalara imza atmalıdır. Zira nasıl ki bir öğrenci sınava girerken sorumlu olduğu kitaba değil de başka bir kitaba çalışıp girerse ve bu davranış sınav açısından doğru olmazsa, bu iş de bunun gibidir. Kur’an bizim sınav kitabımızdır. Asıl çalışma bunun üzerine olmalıdır.

Yine bu minvalden olmak üzere Kur’an eğitimini iki yönlü ele alabiliriz. Birincisi, maddi yönünü tashih, ikincisi ise ve daha önemli olanı, manevi yönünü tashihtir. Bu noktada, eğer bilmiyorsak Kur’an’ı en güzel şekilde, uzman bir ağızdan öğrenmek zorundayız. Hamdolsun, bu noktada öğretici bulmak hiç de zor değildir. Arayan mutlaka bulur. Yok, eğer Kur’an’ı az da olsa biliyorsak daha da derununa girebilmek, okurken daha feyizli hale getirebilmek için, okuyuşumuzu düzeltmek ve güzelleştirmek yerinde olacaktır. Bu ikisinin ardından Kur’an’ı gece gündüz demeden, belli vakitlerde okumalı, anlamalı ve yaşamalıyız. Yeri gelmişken şunu da ifade edelim. Kur’an’ın en anlaşılabilir vakti belki de gece vaktidir. Zira bu konuda Allah, Resulüne (as) Müzzemmil suresinde şöyle buyuruyor.

1)Ey örtünüp bürünen (Peygamber)!

2-3)Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt.

4)Yahut buna biraz ekle. Kur'an'ı ağır ağır, tane tane oku.

Müzzemmil suresi, nüzul sıralamasına göre üçüncü sırada inen bir suredir. Allah, peygamberine (as), “Yaratan Rabbinin adı ile oku” emrinden sonra kalem suresini vahyediyor. Ardından da hemen peygamberin (as) eğitimine başlıyor ve geceyi gündüze çevirmek ile bu işin olacağını bildiriyor. Bizlere de bu ayetten nasibimize düşeni almak düşer. Bizlerin de gecelerimizin, seher vakitlerimizin kıymetini bilmesi lazım. Kur’an’ı ağır ağır, tertil üzere okuyup, anlamı üzerinde düşünerek manevi yönümüze katkı sunmamız doğru olandır. Kendimizi Kur’an’ın mana derinliğine indirmemiz elzemdir. Zira geceleri gündüz olmayanın, gündüzleri karanlık olur. Gece zahid olmayan, gündüz mücahit olmaz.

Kişi maneviyatı oranınca Allah yolunda hizmet üretebilir. Maneviyatın gelişimi için de en büyük fırsat; farzları, sünnetleri yerine getirme gayreti içinde olup, kaçınılması gerekenlerden kaçınmakla olur. Bu ibadet ve taatların en kaliteli zaman dilimlerinden biri de gecelerdir. Büyüklerimiz, gündüz ki hizmetlerinin enerjisini geceden almışlardır. Osman Nuri Topbaş bu konuda şöyle demektedir: “Cenâb-ı Hak gecenin seher vaktinde îfâ edilen zikre, sâir zamanlardakinden daha fazla kıymet vermektedir. Zîrâ seherlerde zikir ve ibâdetle meşgûl olabilmek, diğer zamanlardan daha zordur. Bu sebepledir ki seherleri ihyâ, kulun Rabbine karşı duyduğu hâlisâne muhabbet ve tâzîmin bir ifâdesidir. Gönüldeki aşk ve muhabbet-i ilâhiyyenin şiddeti ne kadarsa muhakkak ki gece namazına ve tesbihâta rağbet de o derecede tezâhür eder. Bu bakımdan da, gece namazı ve tesbihleri, -âdetâ- yâr ile buluşup sohbet etme mâhiyeti taşır. Herkes uyurken uyanık bulunmak, Mevlâ-yı Müteâl’in rahmet iklîmine girerek, mağfiret, muhabbet ve mârifet meclisine dâhil olan müstesnâ kullarından olmak demektir.”[1]

Geceyi değerlendiremezsek gündüzün geçim telaşı bizi sarar. Bu telaşın içinde yaptığımız ibadetlerimiz ne kadar derinlikli olur, onu bir düşünelim de gecelerimizi zayi etmeyelim. Bakınız, Müzzemmil suresinde Rabbimiz devamla ne diyor:

5)Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.

6)Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur'an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır.

7)Çünkü gündüz sana uzun bir meşguliyet vardır.

8)Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O'na yönel.

Demek ki, geceler, kişinin maneviyatında önemli bir yer tutuyor. İmandan İhsana Tasavvuf adlı eserinde Osman Nuri Topbaş şöyle diyor: “Cenâb-ı Hakk’ın geceye verdiği kıymet ve onun içine yerleştirdiği sırlar, sayısızdır. Bu hususta Rabbimizin: «Geceye ve karanlığın kapladığı her şeye and olsun ki…» (el-İnşikâk, 17); «Sükûna erdiği zaman geceye and olsun ki…» (ed-Duhâ, 2) ve «Kararmaya yüz tuttuğunda geceye; ağarmaya başladığında sabaha and olsun!» (et-Tekvîr, 17-18) şeklinde kasem buyurmasındaki sır, idrâkimize ve gönlümüze nice hakîkatleri seyrettirmek için açılan ilâhî bir penceredir.”

Yine, maneviyatımızı güçlendirmek için ayet-i kerime mucibince namaz ve tefekkür ile de meşgul olabiliriz. Gece sakindir, gece örtülüdür. Gece sessizdir, yalnızdır. Dünya yatarken, sen ayaktasındır, Rabbinin huzurundasındır. Bu kıymetli bir durumdur. Rabbim kıymetini bilenlerden eylesin. Ayrıca, bütün bir geceyi uykuyla geçirmeyip arada bir kalkmanın, insan vücûdunun sıhhati için ehemmiyetli olduğu da tıbben tespit edilmiştir. Hakîkaten uzun bir uykudan uyananlar, baş ağrısından muzdarip olurlar. Bu, uyurken nefes alıp-vermenin yavaşlaması ve beynin kâfî miktarda oksijenle beslenememesinin bir netîcesidir. Uykuyu bölenler, fiilî hareketlerle nefes alıp vermeyi normalleştirdiklerinden, az bir uykuya rağmen yataklarından daha zinde kalkarlar. Eğer bir mü’min, geceyi gâyeli kullanabilir ve seherdeki zikrin, Kur’an’ın, namazın, tefekkürün rûhâniyetinden nasîb alabilirse, gecesi gündüzünden -mânen- daha aydınlık ve hayırlı olur. Lâkin, gâyesiz ve uykuya mahkûm olarak geçirilen bir gece ise, taşa, denize ve çöle yağan yağmur gibi faydasız ve telâfîsi zor bir kayıptır. Böyle bir gecenin gündüzü de mânen karanlıktır.”[2]

Bu konu ile ilgili aşağıdaki ayet ve hadisleri de dikkatlerinize sunuyorum.

-(O müttakî kimseler, geceleri namaz kılmak ve istiğfâr etmek için) yanlarını (tatlı) yataklarından kaldırırlar… Rablerine, azâbından korkarak ve rahmetini umarak duâ ederler (murâdlarını isterler, yalvarırlar). Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da hayır yollarına infâk ederler.” (es-Secde, 16)

-“Gecenin bir kısmında O’na secde et! Gecenin uzun bir bölümünde de O’nu tesbîh et!” (el-İnsân, 25-26)

-“O muttakîler, geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfâra devâm ederlerdi.” (ez-Zâriyât, 17-18)

-“(O Rahmân’ın kulları ki,) Rablerinin huzûrunda kıyâma durarak ve secdelere kapanarak gecelerini ihyâ ederler.” (el-Furkân, 64)

-“(Ey Rasûlüm!) Allah, (gece namaza) kalktığın vakit Sen’i ve secde edenler arasında dolaştığını görüyor…” (eş-Şuarâ, 218-219)

“Ey Abdullâh! Falan kimse gibi olma! Çünkü o, gece ibâdetine devâm ederken, artık kalkmaz oldu.” (Buhârî, Teheccüd, 19; Müslim, Sıyâm, 185)

“Gece ibâdetine dikkat ediniz! Çünkü o sizden önceki sâlih kimselerin âdetidir. Şüphesiz gece ibâdete kalkmak Allâh’a yaklaşmaya vesîledir. (Bu ibâdet) günahlardan alıkor, hatâlara keffâret olur ve bedenden dertleri giderir.” (Tirmizî, Deavât, 101)

Rabbim, gecelerden hissedar olabilmeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin. (Âmin)


[1] İmandan İhsana Tasavvuf, Osman Nuri Topbaş

[2] İmandan İhsana Tasavvuf, Osman Nuri Topbaş

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr