KAPAK - Faiz ve Çeşitleri
Şubat 2022 Zeki SOYAK A- A+
A- A+

KAPAK - Faiz ve Çeşitleri

Faiz, çeşitli asırlarda, insanlığın başına bela olmuş, toplumları felâketten felâkete sürüklemiş, nice haramzâdelerin iştahını kabartarak, çalışmadan, yorulmadan, hiçbir emek olmadan kazanmalarına ve dolayısıyla nice ocakların sönmesine, iktisâdî hayâtın felç olmasına sebep olmuştur.

İslam öncesi toplumlarda faiz muameleleri çok yaygındı ve hatta ayet-i kerimede zikredildiği gibi, “Ed’âfen müdaafa - kat kat artırarak” faiz muamelesi yaparlardı. Şöyle ki: Bir kişi vadesi tamam olup da borcunu ödeyemeyince, vermesi gereken faiz, anaparaya eklenerek bu paranın tamamı yeni bir faize tâbi tutulur ve ileri bir tarihe ertelenirdi. Böylece zaten maddî durumu zayıf olan borçlular ağır faiz yükü altında ezilir, fakirleştikçe fakirleşir, öyle ki bütün mal varlığını verseler borçlarını ödeyemeyecek duruma düşerlerdi. Neticede kavgalar, kargaşalar ve hatta kıtaller vukû bulurdu.

İslam her türlü kötülüğü, ahlâksızlığı ve pisliği ortadan kaldırdığı gibi, iktisadî ve manevî bir pislik olan faiz pisliğini de ebediyen yasaklamıştır.

Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Faiz yiyen kişiler, alışveriş de faiz gibidir, demelerinden dolayı (kabirlerinden) şeytan çarpmış kimseler gibi çarpılmış olarak kalkarlar. Halbuki Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse geçmişte almış olduğu kendisinindir ve işi Allah’a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse işte onlar ateşin yâranıdırlar, orada devamlı kalırlar.

Allah faizi mahveder (faiz karışan malı helak eder, bereketini giderir). Sadakaları çoğaltır (içinden sadaka verilen malı ziyadeleştirir, bereketlendirir). Allah, çok nankör (faizi helal saymakta musır), günahkâr (faizi yemekte ısrarlı) hiç kimseyi sevmez.” (Bakara 2/275-276)

Birinci ayet-i kerimede geçen “Şeytan çarpmış gibi kalkmak.” ifadesi, Kurtubî, Beyzavî, Ruhu’l-Beyan, Nesefî, Hâzin tefsirlerinde: Cünûn-deli, mesrû-sâralı bir kişi gibi kalkar diye tefsir edilmiştir. Demek ki faiz yiyen kişiler, mezarlarından kalktıkları zaman, bir deli ve bir saralı hasta gibi düşe kalka, ne yaptığını bilmez bir şekilde, perişan, utanç verici bir durumda, sağa sola yalpa vurarak yürümeye çalışacaklardır. Bu durum onlara takdir edilen bir çeşit ceza olacaktır. Mahşer ve hesaptan sonraki ceza ise ayet-i kerimede ifade edildiği gibi ateştir.

Abdullah ibni Abbas radıyallahu anhüma şöyle diyor: “Allah Teâlâ, faiz yiyen kişinin ne sadakasını ne haccını ne cihadını ve ne sıla-i rahmini kabul eder.” (Tefsir-i Hazin)

Faiz konusunda şu hadis-i şerifi duyan, öğrenen bir Müslüman değil faizle iştigal etmek, onun sözünü etmekten bile çekinir: “Faiz yetmiş büyük günaha tekabül eder ki, bunların en hafifi kişinin annesi ile cinsî münasebette bulunmasıdır.” (İbn Mâce, Ticaret 58)

Faizle yapılan ticaretlerde, malın zahiren çoğaldığı da olabilir. Aslında o çoğalma gerçek bir artış değildir. Mal zahirde çoğalsa da, hakikatte durmadan azalmakta, sahibinin başına türlü türlü belâ ve musibetler gelmekte, asla huzur bulamamakta, zelil ve rüsvay olmaktadır. Ahiretteki rüsvaylık ise çok daha kötü olacak, cehennem ateşiyle azap olunacaktır.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Faizden mal çoğaltan hiçbir kimse yoktur ki, işinin sonu, malın azalmasına dönüşmesin.” (İbn Mâce, Ticârât 58)

Faizin Çeşitleri

“Faiz lügatte, mutlak fazlalık manasındadır. Şer’î ıstılahta ise, herhangi bir muvazaa akdinde alan ve satandan biri için (şer’i ölçülerde) karşılığı olmayan fazlalıktır.

Fâsit olan bütün alışverişler faizdir. Bu fazlalık mevcut olduğu müddetçe bedelinin değil aynının iadesi gerekir. Çünkü fâsit akitlerde kabz ile mülkiyet sabittir.” (İbni Âbidin Tercemesi, Ahmet Davudoğlu)

Hidaye ve onun şerhi Fethu'l-Kâdir’de, Mülteka’da da bazı lafız farklılıkları ile beraber aynı tarifler yapılmaktadır.

Faizin iki çeşidi vardır:

1- Ribe'l-fadl/Fazlalık ribası: Karşılığında hiçbir şey bulunmayan fazlalıktır ki, ölçü ve tartıyla alışverişi yapılan aynı cins şeylerin peşin olarak birinin diğerinden daha fazla olarak değiştirilmesidir.

Bu hususta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuz ile aynı miktarda eşit ve peşin olarak değiştirilir. Her kim fazla verir veya alırsa muhakkak alan da veren de faiz yemekte eşit olmuş olurlar.” (Müslim, Müsâkât 81; Ebû Dâvud, Büyû' 18; Ahmed b. Hanbel, V, 314, 320)

Hadis-i şeriften anlaşıldığı gibi:

- Altın,

- Gümüş,

- Buğday,

- Arpa,

- Hurma,

 

- Tuz ve bunlar gibi ölçü ve tartı ile alınıp satılan diğer bütün mallar da aralarında kalite farkı olsa bile, ölçü ve tartılarda bir tarafta fazlalık olursa, o fazlalık faizdir.

Meselâ, kaliteli bir ölçek buğdaya karşı bir buçuk ölçek daha az kaliteli buğday peşin olarak; yüz lira, yüz on lira ile peşin olarak; yüz gram altın yüz on gram altınla peşin olarak; bin riyal, bin yüz riyal ile peşin veya vadeli olarak mübadele edilse, yani değiştirilse fazlalıklar faiz olur.

Ancak kaliteli bir buğday ile kalitesi düşük bir buğday piyasa değerleri farklı ise -ki ekseriya bu böyledir- o takdirde zararın önlenmesi için karşılıklı olarak buğdaylara kıymet biçilir ve o biçilen değer üzerinden mübâdele edilir. Şüpheden kurtulmak için daha sağlıklı yol, kaliteli buğday almak isteyen kalitesiz buğdayını satıp, ondan elde ettiği parayla kaliteli buğday almalıdır. Diğer mallarda da durum aynıdır.

Bilâl radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme Berni denilen iyi bir hurma getirdi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi sellem:

- Bu nereden diye sordu. Bilal radıyallahu anh:

- Bizde âdi hurma vardı. Peygamber aleyhisselama yiyecek olsun diye ben onun iki ölçeğini bir ölçeğe sattım, dedi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

- Eyvah! Faizin ta kendisi! Bunu yapma. Lâkin hurma alacağın zaman kendi hurmanı sat, sonra onun kıymeti ile (öbür hurmayı) satın al.” buyurdu. (Buhâri, Vekâle 11; Müslim, Müsâkât 97)

Ancak yukarıda zikri geçen malların cinsleri ayrı olunca birinin diğerinden fazla oluşu faiz olmaz. Bir ölçek buğday karşılığında iki ölçek arpa almak gibi.

2- Ribe'n-nesie: Vâdeli satıştan dolayı meydana gelen faize, nesie faizi denir. Böyle alışverişlerde alım satımı yapılan malların miktarları mevzu bahis değildir. Yani değiştirilen mallardan birinin miktarının diğerinden daha az olması, fazla olması veya eşit olması neticeyi değiştirmez. Yine faiz cereyan etmiş olur. Bu malların cinslerinin aynı olmasıyla, ayrı ayrı cinsten olması da bu husustaki hükmü değiştirmez. Ancak ayrı cinsten olanların sayı ile, metre ile, ağırlık ile satılma özelliklerinde beraberlik olması gerekir.

Meselâ: Buğday ile arpa bu bakımdan aynı özelliği taşırlar. Dolayısıyla aralarında vâdeli bir alım satım gerçekleşse, miktarlarına bakılmadan nesie faizi tahakkuk etmiş olur.

Şöyle ki:

On ölçek buğday on ölçek arpa karşılığında,

On ölçek buğday on beş ölçek arpa karşılığında,

On ölçek buğday sekiz ölçek arpa karşılığında on ay sonra ödemek üzere vadeli olarak satılsa bu alışverişte faiz cereyan eder.

Cinsleri aynı olan mallarda da durum aynıdır.

Beş ölçek buğdayı beş ölçek buğday karşılığında,

Beş ölçek buğdayı altı ölçek buğday karşılığında,

Beş ölçek buğdayı, dört ölçek buğday karşılığında altı ay sonra ödemek üzere vâdeli olarak satmak faizli bir alışveriştir.

Adet ile alınıp satılan standart mallarda da aynı durum vâki olur.

Elli adet cevizi elli adet ceviz karşılığında,

Elli adet cevizi yetmiş adet ceviz karşılığında,

Elli adet cevizi kırk adet ceviz karşılığında iki ay sonra ödemek üzere vadeli olarak satmak faizli bir alışveriştir.

Faizin azı da çoğu da haramdır. Her Müslüman faizden, faiz şüphesi olan her alışverişten sakınmalıdır.

Not: Bu yazı merhum Zeki Soyak hocamızın İslam Ahkâmı adlı eserinden derlenmiştir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr