KAPAK -  Dünya Hayatı Ahiretin Sermayesidir Bağlamında
Temmuz 2021 Atilla DEĞİRMENCİ A- A+
A- A+

KAPAK - Dünya Hayatı Ahiretin Sermayesidir Bağlamında "Garia Suresi"

Garia suresi; verilen nimetlere karşı insanın tavrının nasıl olması gerektiğinin anlatıldığı Kureyş suresinden sonra Mekke’de indirilmiştir. Müslümanlara karşı muhalefetin kuvvetlenmeye başladığı dönemde müminlere kıyamet ve sonrasının neler getireceği amel vurgusu ile anlatılırken kâfirlere/müşriklere de cehennem vurgusu ile anlatılmıştır.

Allah Teâlâ rahmeti, merhameti ve adaleti gereği insanın karşılaşacağı durumları önceden haber vermiştir. Değilse insan ne kıyameti bilirdi ne mahşeri ne de cennet ve cehennemi. Önceden bilgi sahibi olan insan artık yarın kadar yakın olan durumlarda nelerle karşılaşacağını öğrenmiş ve kendisi için bir yol tutmuştur. Bilerek, isteyerek, kendi tercihleriyle oluşturulmuş bir yol… Nihayetinde bu yolda kazandıklarına karşılık kendisine ya hoş bir hayat ya da sardıkça sarmalayacak acınası bir hayat verilecektir.

Garia suresi insanların konuşma tarzlarının dışında ama Kur’an’da örneklerini gördüğümüz bir tarzla başlar. “el-Garia! Nedir o Garia? Sen Garia’yı bilir misin?” tarzı konuşma, insanda görmediğimiz bir tarzdır. Yine surede “haviye” ifadesi de aynı tarzla anlatılmıştır. Garia suresiyle ilgili bu kısa bilgilerden sonra surenin ayetleri üzerine açıklamalar yapmaya başlayabiliriz.

1- “el-Garia”

Kıyametin isimlerinden birisi olan bu ifade; kapı çalan, bir şeylerin çarpmasından çıkan korkunç ses/uğultu, felaket kapısını çalacak olan diye tanımlanmıştır. Bir gün mutlaka insanın da kapısı çalınacak veya insan o korkunç sesle karşılaşacaktır. Madem bu sesle karşılaşılacak, önlem almayı yani iman etmeyi ihmal etmemek gerekir.

2, 3- “Nedir o Garia? Sen Garia’nın ne olduğunu bilir misin?”

Bu sorular cevap almak için sorulmuş sorular değildir. Kıyametle, mahşerle ilgili hiçbir bilgisi olmayan insana bir hatırlatma ve düşünme kabiliyetini geliştirme yöntemidir. Bu durumda bilginin kaynağının Allah olduğu ortaya çıkar. Rabbimiz olan Allah dünyanın sonunu ve olacakları bildirmeseydi hiçbir şekilde ne ölümden ne kıyametten ne de mahşerden haberdar olamazdık. İşte bunlar rabbimizin merhameti ve adaleti gereği insanlara nimetleridir. Bizi öylece dünyaya salıp bilgisiz bırakmamıştır. Bu dünyanın da sonrasındaki hayatın da tüm yönlerini bize bildirmiştir.

Günümüzde özellikle gençlerin zihinlerinde meşgul ettirilen ‘ahiret var mı?’ düzmecesi de bu çerçevede tamamen boşa düşmüştür. Bize bildirilmeseydi zaten bilmiyorduk ahiretin varlığını, içeriğini, hangi durumlarla karşılaşılacağını. Bilmediğimiz ama insana güvenilir/emin aracılarla öğretilen bir durumu inkâr etmek veya bu duruma şüpheyle yaklaşmak akıl noksanlığını gösterdiği gibi insanın disiplin altına girmeyip nefsinin isteklerinin peşinde sürünerek geçirilmek istenilen hayatın belirtisidir.

İnsan ne kadar inkâr ederse etsin fark etmez, bir gün yürekleri hoplatan, kapıları felaket sesleriyle çalan o ses/Garia geldiğinde şu olaylar gerçekleşecektir.

4- O gün insanlar uçuşan kelebekler gibi olacak.

5- Ve dağlar atılmış yünlere dönecek.

Artık dünya hayatının son bulma aşaması. Kıyametin gerçekleşme sahnelerinden birkaçı. İnsanlar korkudan, dehşetten ve şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilmedikleri için ‘kurtuluş şu tarafta zannedip o tarafa doğru’ ya da ‘gelen insan selinin akımına kapılıp diğer tarafa doğru’ kelebekler misali çaresizlik içerisinde uçuşacak. Acziyetin ve küçülmüşlüğün resmidir bu.

Dağlar da içerisinden veya dışarıdan gelen o sesin etkisiyle paramparça olacak. Rüzgârın etkisiyle sürüklenen toz parçacıkları gibi. İşte bu yönüyle kıyamet dünya sisteminin altüst olmasıdır ki kıyamete dair tüm anlatımlar artık bu sistemin çöktüğünü temsil eder. Artık yeni bir hayat başlayacak ve insanlar yeni sistemin kapısında sonsuz hayat için dünyadaki yaşantısının değerlendirilmesine tabi tutulacak.

6- Kimin tartısı/ameli ağır basarsa

7- İşte o, mutlu/razı olacağı bir hayat yaşayacaktır.

Tartının ağır basmasını sağlayacak olan Allah’a iman ve O’nun emirlerine-yasaklarına riayet etme gayretidir. Bu hassasiyet içerisinde dünya hayatını yaşamış olanların mizanı/amelleri ağır basacaktır. Allah’a iman ederek hayat felsefesini belirlemiş, üzerine düşen vazifeleri kulluk şuuruyla yapmaya çalışmış, yasaklanan/haram kılınanlara da asla yakınlaşmamış olanların mizanı ağırlaşacaktır. Tabi ki tevbe edenlerin de…

Ve bu insanları bekleyen bizzat kendilerinin razı/hoşnut olduğu bir hayattır. Tabi ki insanın razı olacağı hayat sadece cennette mevcuttur. İnsan öncelikle Allah’tan ve nimetlerinden razı olacak sonra da kendisinden razı olacaktır. ‘Aferin bana! İyi ki Allah’a iman etmişim.’, ‘iyi ki hayatımı Kur’an ve Sünnet çerçevesinde yaşamışım.’, ‘Elhamdülillah, rabbimin nimetleri sayesinde iğrençliğin/aşağılanmışlığın içerisinde değilim.’ gibi tebrik cümleleriyle insan kendisinden razı olacaktır.

Durumun tersine döndüğü kimseler için Rabbimiz şu ayetlerle sureye devam ediyor.

8- Ve kimin de tartısı/ameli hafif gelirse

9- Onun anası Haviye olacaktır.(Bir uçurum ki o insanı anası gibi kucaklayacak)

10- Onun (Haviye) maiyetini bilir misin?

11- Kızgın bir ateş.

Kim olursa olsun tartısı hafifse ya da amelleri hafif kalıyorsa -ki bu insanların en önemli özelliği sadece dünya odaklı yaşamalarıdır- onun varacağı son durak âhların vâhların diyarı olacaktır. Bu insanların yaptıkları, hedefledikleri, istedikleri, öncelikleri ve yaşayışları dünya içindi ve orada kaldı. Bunlar Allah’ı hayatlarından çıkarmış, peygamberi unutmuş, kitabı diskalifiye etmiş, insanları ahlaksızlığının oyuncağı yapmaya çalışmış, dünyacı, çıkarcı, ırz düşmanı, kibirli… vasıflarıyla dikkat çeken insancık ve gavurcuklardır.

İşte bu tipleri ana gibi kucaklayacak, sarıp sarmalayacak, işledikleri zulümleri-günahları azaba dönüştürecek yer Haviye’dir. Haviye; cehennemin isimlerinden olup kızgın ateşle veya kızıştırılmış ateşle dolu çukur anlamına kullanılmıştır. Heralde o insanlar buraya kavuşunca anlayacaklar ne kadar yanlış iş yaptıklarını. İman etmemenin, peygambersiz hayatın, insanları algılarla yanlış yönlendirmenin, dini parça parça etmenin, mazlumların evlerini bombalarla başlarına yıkmanın, insanlara hayat hakkı tanımamanın, insanları ibadetlerinden dolayı küçümsemenin, insanları kandırmak için kurdukları hile ve tuzakların, ahlaksızlığı yaymak için ürettikleri filmlerin, dizilerin… ne olduğunu o zaman anlayacaklar. Ama iş işten geçmiş ve herkes yaptıklarının/yaşadıklarının tam karşılığını almıştır.

Son olarak kendimize de mesaj vermeyi unutmayalım. Bak kardeşim! Bu dünya hayatı mahşerde tartılacak amellerini ağır bastırma yeridir. Allah ve peygamber önderliğinde yürü bu hayatta. İlkelerini, prensiplerini, ahlakını Allah ve Peygamberi belirlesin. Sen inanmış bir yüreksin. Aldanma bu dünyanın mağrur hayatlarına. Helal-haram hassasiyetin hayatının merkezini kuşatsın. Ve ara ara sor kendine “Bu gidiş nereye?” Ümidini yitirmeden ancak kendini de kurtulmuş olarak görmeden adam gibi bir hayat yaşa.

Ve ellerin, gönlün sürekli semaya değil Allah’a açık olsun. Yalvar ümmetin tüm mazlumları için.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr