KAPAK- Din İhtiyaçtır
Hüküm, ceza (karşılık), mükâfat, hesap, itaat, teslimiyet, hizmet, ibadet, adet, yol, kanun, şeriat, millet, mezhep gibi manaları içerisinde barındıran “din’’ kavramını Şerif Cürcani şöyle tanımlamaktadır: “Din, akıl sahiplerini Peygamber’in (sas) bildirdiği gerçekleri benimsemeye çağıran ilahi bir kanundur. Hayat kitabımız Kur’an’da dini bize anlatan ayetlerden bazıları şöyledir:
“Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.’’ (Âl-i İmran 3/19)
“Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır.’’ (Âl-i İmran 3/85)
“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim.’’ (Maide 5/3)
Ayetlerden de anlaşılacağı üzere İslam dini dışındaki dinlerin hükmü kaldırılmış, neshedilmiş ve Allah (cc) yanında hiçbir geçerliliği yoktur. Dolayısıyla bizim din derken kastımız İslam’dır.
Dinsiz, inançsız bir insanın ruh dünyasını güzelleştirmesi, olgunlaştırması, terbiye etmesi mümkün değildir. Böyle bir insan, nefsinin zebunu olur. Nefsinin istek ve arzuları, içgüdüleri, menfaati dışında onu bağlayan hiçbir şey olmaz. Aynı şekilde din adına sahip olunması gereken değerler manzumesi olmayan bir toplumda kötülüğün, anarşinin, zulmün, fuhşiyyatın, adaletsizliğin hâkim olması kaçınılmaz bir sondur. Din insanları ve toplumları düzelten, ıslah eden kanunlar bütünüdür.
İnanma ihtiyacı insan olmanın gereğidir. İnsan fıtratında bir şeylere inanma duygusu vazgeçilemez bir ihtiyaçtır. Ruhunu besleyen gıdadır. İslam dini insanın bu ihtiyaçlarını mükemmel bir şekilde karşılayan son hak dindir. Hadis-i şeriflerde Efendimiz Önderimiz Hz. Muhammed Mustafa (sas) İslam dinini bize şu özellikleri ile anlatır:
“Din kolaylıktır. Bir kişi takatinin üstünde ibadete kalkışırsa din karşısında âciz kalır. Bunun için aşırıya kaçmayın, dosdoğru yolu tutun ve (salih amellerden alacağınız mükâfattan ötürü) sevinin. Sabah, akşam ve gecenin bir kısmında (dinç olduğunuz vakitlerden) yararlanın (ki taat ve ibadetinize devam edin).”
“Şüphesiz Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir. Dikkat edin, Allah uyulması
gereken sorumlulukları belirlemiş, kanunlarını bir bir ortaya koymuş, hadleri ve sınırları tayin etmiş, helâl ve haram olanları belirleyerek dini ortaya koymuştur. O, dini kolay, müsamahalı ve genişliklerle dolu bir din olarak vazederken, onu asla daraltmamıştır.”
Yine meşhur Cibril hadisinden öğrendiğimize göre din; iman, İslam ve ihsanı içeren bir manzumeler silsilesidir. Başka bir hadislerinde Efendimi (sas) ‘’Din nasihattır (samimiyettir)’’ buyurmuşlardır. Burada az sözle, çok derin anlamlar taşıyan bir ifade kullanmışlardır. Burada dinin samimiyet, ihlas, sadakat, içten ve gönülden bağlanmak gibi anlamları vurgulanmıştır. Bunun üzerine sahabeler “Kime karşı?’’ diye sormuşlar, Efendimiz (sas) “Allah’a, kitaplara, Rasulüne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara karşı samimi olmaktır.’’ buyurmuştur.
İnsanlık için vazgeçilmez önemde olan dinin her yönüyle korunması devletin ve idarecilerin sorumluluğundadır. Dinin yetkisi olmayan şahıslar tarafından korunmasını beklemek doğru değildir. Toplumun üzerinde otorite sahibi olan devlet, dini korumak ve ayakta tutmak için gereken tedbirleri almalıdır. Kurumsal bir yapının, ortak aklın dini değerleri sahih olarak yaşatması, koruması gerekir. Yoksa şahısların yanlışlara düşmesi, kendi anlayışlarını dinleştirmeleri riski her zaman vardır. Ayrıca iyi niyetli olsalar dahi korumaya güçleri yetmeyebilir.
Özellikle toplumun dinamik gücü olan gençler için ve onların eliyle din yaşatılmalı, yeşertilmeli ve filizlenmelidir. Hayatının üretkenlik çağında olan gençler dine en fazla ihtiyaç duyan kesimdir. Nefsini gemleme, kendini disipline etme anlamında din vazgeçilmez bir öğretidir. Dinden uzaklaşan gençler ahlaki değerlerini de kaybeder. Gençler bu dini öğrenerek, yaşayarak korumalıdırlar. Yaşadığı, yaşatıldığı, hükümleri geçerli olduğu sürece din muhafaza edilmiş demektir. Hükümleri uygulanmayan bir din ortadan kalkmaya mahkûm olur.