Mart 2023 Dr. Abdussamed Kaya A- A+
A- A+

KAPAK-Deprem Sonrası Ruh Halimiz

Kökeni Latinceden gelen travma kelimesi, fiziksel ve ruhsal olarak alınan darbeler sonucunda oluşan zedelenme olarak tanımlanabilir.

Ruhsal travmalar yani psikolojik travmalar halk arasında çok geniş bir yelpazede kullanılmakla birlikte Amerikan Psikiyatri Derneği'nin (APA) çıkardığı güncel Psikiyatri Tanı ve İstatistik el kitabında (DSM-5 TR) vücut bütünlüğünü tehdit eden veya ölüm riski olan bir olayla karşı karşıya kalmak ya da buna şahit olmak olarak belirtilmiştir.

Yaşanılan bir travma sonrasında akut stres bozukluğu, depresyon, uyum bozuklukları, kaygı bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu gibi pek çok psikiyatrik bozukluk oluşabilir.

Travmaya maruz kalan insanlarda psikiyatrik bozukluk oluşması kural değildir. Hatta bu kişilerin çoğu hayatına sağlıklı bir şekilde devam emektedir. Travmanın kişide psikiyatrik bozukluğa sebep olup olmayacağını yordayan şeyler kişinin travma yaşamadan önceki dayanıklılığı, hayata bakışı, olayları yorumlama biçimi ve yaşadığı travmanın boyutuyla alakalı olabilir.

6 Şubat’ta başımıza gelen ve 11 ilde etkisini göstermiş olan depremler milyonlarca insanı travmaya maruz bırakmıştır. Deprem gibi toplu bir afet sonrasında kişilerde görülebilen tekrar yaşantılamalar, ruh hali değişimleri, uyku bozuklukları ilk haftalarda olağandır. Travma sonrasında psikolojik bir bozukluk oluşmaması için psikolojik ilk yardım önemli bir olgudur. Psikolojik ilk yardımın içinde kişilere yaşadıkları durumların normal olduğunu anlatmak; barınma, beslenme, giyinme gibi temel ihtiyaçların karşılanması ve kendilerini güvende hissetmeleri yer alır.

Depremden etkilenen insanlara karşı onların yanında olduğumuzu göstermemiz bu insanların ruhsal olarak kendilerini daha iyi hissetmelerine yol açacaktır. “Müminler ancak kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltiniz ve Allah'a karşı takva sahibi olun ki merhamet olunasınız.” (Hucurat, 10) ayetinde belirtildiği gibi bu aynı zamanda bizim dini bir vazifemizdir.

Efendimizin aleyhisselam “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” hadis-i şerifinde belirtildiği gibi bizler de depremde kardeşlerimizin sıkıntılarını derinden hissettik ve en hızlı şekilde maddi manevi yardımlarımızı onlara sunmaya çalıştık. İlk aşamada depremden etkilenen insanlarımızın temel ihtiyaçları nokrasında yardımcı olmaya gayret ettik.

Bugünlerde durumun daha da belirginleşmeye başlaması ile kafalarda soru işaretleri artmakla birlikte psikolojik desteğin de öneminin belirdiği dönemlere girmekteyiz. Bu desteği yaparken dikkat etmemiz gereken şeylerden belki de en önemlisi bu insanlara bilmeden de olsa kıracak şeyler söylememek, onların acılarını anlayamamak ya da önemsememek gibi durumlarla depremzede bireylere zarar vermemeye dikkat etmektir. Onlar bir şeyler anlatmak istediğinde sonuna kadar dinlemek, istemediklerinde zorlamamak; sorularımızı muhabir şeklinde meraktan değil, yardımcı olabileceğimiz bir şey olabilir mi acaba şeklinde planlamak psikolojik destek açısından önerilmektedir.

Depremden etkilenen kişilere her halükarda yanlarında olduğumuzu hissettirmek, onların kendilerini suçlu hissedecekleri şeyler söylememek özellikle önemlidir. Deprem gibi afetlerden sonra ve yaşanılan bütün travmalardan sonra suçluluk, karamsarlık, yetersizlik, değersizlik düşünceleri görmeyi beklediğimiz düşüncelerdendir. Bu noktada depremzedelerin bu suçluluk düşüncelerini olabildiğince azaltmaya çalışmalı, bunun bir imtihan vesilesi olduğunu bilmeli, Allah'a yakın kimselerin büyük imtihanlarla sınandığını hatırlamalı ve hatırlatmalı, hakkı ve sabrı tavsiye etmeliyiz.

Allah Teala ayet-i kerimede “And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 115) buyurmaktadır. Biz de bu ayeti aklımızda tutarak bu durumun karşısında isyan veya tevekkül tercihlerimiz olduğunu bilerek hayatımıza devam etmeli ve gerektiği yerde bunu birbirimize hatırlatmalıyız.

Devam eden süreçte kişilerin deprem sonucunda yaşadıkları kayıpları samimi bir şekilde konuşmalı, hayatın devam ettiğini onlara hatırlatmalı, eski rutinlerine dönmelerini sağlamaya çalışmalıyız. Depremden birincil olarak etkilenmesek de üzerimize düşen çokça görev olduğunu bilmeli, depremden etkilenen kişilere maddi-manevi her türlü yardıma hazır olduğumuzu göstermeli, bunun da bizim imtihanımız olduğunu anlamalıyız.

Bir dipnot olarak da çocukların böyle afetlerde daha hassas olabildiklerini fakat daha hızlı bir şekilde toparlayabildiklerini akılda tutmalıyız. Hayatı durdurup bütün güncel meseleleri deprem üzerine yoğunlaştırmak, basın araçlarından sürekli depremlerle ilgili haberleri dinlemek bizleri ve çocuklarımızı olumsuz etkileyecektir. Bu süreçte hayatımıza olabildiğince eski rutinlerimizi tekrar kazandırmalı, depremle ilgili konuşma ihtiyacı hissedildiğinde mutlaka bu konu üzerine duygu ve düşüncelerimizi konuşmalı fakat hayatın depremden ibaret olmadığının bilincinde olmalıyız.

Afet üzerinden bir ay geçtiği halde hala uyku bozuklukları, olumsuz duygusal tepkiler, küçük seslere karşı tetikte olma, deprem anını sürekli yaşıyormuş gibi şikayetleri olan kişileri de bir psikiyatri uzmanına yardım almak üzere yönlendirmek yerinde olacaktır.

Allah bizlere bu afetin de üstesinden hep beraber gelmeyi nasip etsin. Tekrar böyle büyük afetlerle karşı karşıya bırakmasın. Bizleri bu afetlerden ibret alanlardan ve hayatlarını buna göre dizayn edenlerden eylesin.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr