İMBİK-Ekran Adamlar
Temmuz 2018 Nuri ERCAN A- A+ Sesli Dinle    |  
Sesli Dinle    A- A+

İMBİK-Ekran Adamlar

Yeni teknolojilerin üretiliş sebepleri arasında, teknolojiye sahip olanların medeniyetini ve kültür ögelerini yansıtmak belki ilk sırada yer alır. Ne yazık ki biz teknolojiyi kullananlar bu gerçeği pek bilmeyiz. Neticede kullanıma sunulan icatlar, kullanıldıktan sonra toplumlara günlük hayatta alışık olunmayan normlar hediye eder. Bu normlar, yerleşik ahlaki değerlerle bir süre sonra içli dışlı olmaktan geri kalmaz. Dolayısıyla ahlaki değerler de değişmiş olur.

Ülkemize giren her bir teknoloji, bütün imkânları faydaları ya da getireceği kolaylıklara rağmen aslında başka bir âdetin, geleneğin, kullanımın yerini zapt etmiş anlamına gelir.

Teknoloji, Modernizmin en önemli yardakçısıdır. Bütün dünyanın gözünü kamaştıran her alandaki yaygın teknoloji olmasa idi Modernizm bütün insanlığa bu denli güçlü bir şekilde hâkim olamazdı. Modernizmin en önemli sacayağı olan Bireysellik de ancak teknolojinin iğvası ile insanların zihninde hükümran olabilmiştir. Bugün karşımıza çıkan ve nefsin en büyük besleyicisi durumunda olan şov yapma dürtüsü de ekran denilen teknolojinin bir yansıması olarak canavarlaşmıştır.

Bizim, okuyucunun calib-i dikkatine arz edeceğimiz mesele de ekran kültürünün, ekran gibi insanlar meydana getirdiğidir. Yani örneğin televizyon; bireysellik, şov merakı, dünyevileşme ile yaptığı işbirliği sonucunda televizyon gibi tek taraflı insanlar türetmektedir.

Mümtaz bir topluluk arasındasınız. İnsanlar bir mevzuda aydınlanmak, bir şeyler dinlemek üzere gelmişler. Ele alınan konu, bir takım toplum problemleri olabilir. Topluluktan birisi size bilgi sunmaktadır. Dikkat ediniz, bu kişi büyük oranda bir ekran gibidir. Öncelikle tek taraflı bir iletişim içindedir. Daha ziyade kendini, kazanımlarını donanımlarını öne çıkartmaya gayret eder. Konusunu aktarıp gitmekten başka bir düşüncesi yoktur. Kendisine müdahale edilmesini hiç istemez. Mevzuları aynen bir ekran gibi düzenli tertipli sunmaya devam eder. Bir soru sorulduğunda elektriği kesilmiş ekran gibi suratını asar. Soruya istemeyerek cevap verir. Lakin ansızın gelişen bu ekran farklılığı adeta fiyakasını bozmuştur.

Yeni tanıştığınız iki arkadaşınızla bir çay ocağında sohbet ediyorsunuz. Arkadaşınızın birine onu iyice tanımak maksadıyla sorular soruyorsunuz. Nereli olduğunu, mesleğinin ne olduğunu, hangi okul mezunu olduğunu, kaç yıldır bir işte çalıştığını, kaç çocuğu olduğunu, hangi takımı tuttuğunu hatta zevklerinin ne olduğunu... Sorulara bir bir cevap veren arkadaşınızın aklına size tek bir soru sormak gelmemiştir. Biliniz ki bu arkadaşınız da iyi bir ekran konumundadır. Bilmeden kendini ekran fenomenleri yerine koymaktadır. Bireyselliğini şov yaparak desteklemektedir.

Yoğun olarak tek bir mesleğin mensupları arasındasınız. Size hasredilen bir mekânda dertleşiyorsunuz. Konu ne olursa olsun konuşanların konuşmalarını bir saat sonra gözden geçirdiğinizde anlıyorsunuz ki, bu dostlarınız da birer ekran olup çıkmışlar. Çünkü konuşmalar ben, bence, bana göre gibi kelimelerle başlıyor. Sadece kendini anlatmanın ön planda olduğu cümlelerle devam ediyor. Yıllardır birlikte olduğunuz dostunuz bile benliğini şova dönüştürerek sizi şaşırtmış. Hala süslü cümlelerin satır aralarında kendiyle ilgili tonlamaları kullanarak, özelliklerini süsleyerek sunmaya gayret ediyor. İnanın ki dostlarınız ekran adamlardan meydana gelmektedir.

Evinizdesiniz, nasıl oldu ise aile fertleri ellerinde kürek gibi telefonlarla bir kahvaltı sofrasında bir araya gelebilmiş. Şükrediyorsunuz. Derken, kısa cümlelerle aile fertlerini sohbete yönlendiriyorsunuz. Oğlunuz konuşuyor. Önce kendinden; üniversite hayatından, derslerden, not başarılarından bahsediyor ve bunu hangi fedakârlıkları ile elde ettiğini ifade ediyor. Güzel şeylerin kendi çabasının bir sonucu olduğunu hissettirdikten sonra, bir anda eksiklerini hatırlayıp baba olarak sizi suçlamaya başlıyor. Bu arada kızınız hemen söz alarak esas kendisinin ne kadar sıkıntı çektiğini, kimsenin kendisi ile ilgilenmediğini, böyle giderse üniversite sınavında başarılı olamayacağını sert ve ağlamaklı bir sesle deklare ediyor.

Eşiniz durur mu? O da sizin eve olan, kendisine olan ilgisizliğinizden bahisle sizi çocuklarınızın yanında rezil, rüsva etmeye gayret ediyor. Siz de halinizin hatırınızın sorulmasını beyhude bekliyorsunuz. Böylece ailenizin aslında ekranlaşma serüvenini tamamlamak üzere olduğunu idrak etmiş oluyorsunuz.

Her bir aile ferdi aslında sadece sunumla meşguldür. Kendini sunmaktadır. Lakin tek taraflı bir iletişimle karşıdakine ses ve görüntü akıtmayı, günlük ibadetlerinden kat kat fazla bir sürede karşısında durduğu ekrandan öğrendiğinin bilincinde değildir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr