Nisan 2016 İbrahim ÇİFTÇİ A- A+
A- A+

İlk Meclis Üzerine Bazı Tespitler

11 Eylül 1919 tarihinde toplanan Sivas Kongresi’nden sonra, Mustafa Kemal yönetimindeki Heyet-i Temsiliye Anadolu’da idareyi fiilen ele almıştı. Osmanlı hükümeti, Heyet-i Temsiliye’nin talebi doğrultusunda, Mebusan Meclisi’nde seçim kararı aldı. Seçilen mebuslar Anadolu’ya çağrılarak kendilerine Heyet-i Temsiliye’nin görüşleri tebliğ edildi.

Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı. Ancak 140 küsur mebusun üçte bir kadarı, çeşitli nedenlerle Meclis’e katılmadılar. Büyük çoğunluğu Milli Mücadele taraftarlarından oluşan meclis, Misak-ı Milli beyannamesini kabul etti. Mart ayında ana hatları belli olan Sevr projesine karşı keskin bir muhalefet tavrını benimsedi. Bunun üzerine 16 Mart 1920’de bir İngiliz askeri birliği Meclis’i basarak, Rauf bey başta olmak üzere bazı mebusları tutukladı. Ardından 18 Mart’ta toplanan mebuslar, yasama dokunulmazlığının ortadan kalktığı gerekçesiyle meclisi süresiz tatil etme ve Ankara’da toplanma kararı verdi.

19 Mart 1920’te gönderdiği bir genelge ile durumu yetkililere izah eden M. Kemal, Ankara’da her livadan seçilen beşer temsilciyle bir kurucu meclis oluşturulacağını açıklamıştır.

 Bu genelgenin yayınlanmasından sonra seçimlere başlanmış ve seçilen üyeler Ankara’ya ulaşmaya çalışmışlardır. M. Kemal 21 Nisan’da ikinci bir genelge daha yayınlayarak, meclisin 23 Nisan 1920’de çalışmalara başlayacağını açıklamıştır. Ankara’ya ulaşabilen üyelerin katılımı ile 23 Nisan  Cuma günü Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma namazının ardından dualar ile ilk BMM resmen açılmıştır. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Meclis-i Mebusan üyelerinden oluşan 324 milletvekili ile kurulan meclis, zorluklar nedeniyle 115 milletvekili ile açıldı. Aynı gün gerçekleşen toplantıda meclisin adının “Türkiye Büyük Millet Meclisi” olmasına karar verildi.

I. Meşrutiyet meclisinde 130 üyenin 50’si gayrimüslimdir. Bunlar bu konumlarını kullanarak ayrılıkçı emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır. II. Abdülhamid o meclisi feshederek, memleketin meclis aracılığı ile parçalanmasını engellemiştir. II. Meşrutiyet meclisinde de durum bundan farklı olmamıştır. Ama  ilk TBMM’de gayrimüslim milletvekili yer almamıştır.

İlk TBMM çok zor şartlar altında demokratik kurallar ile yapılan bir seçim sonunda kurulmuştur. Halkın sosyal yapısı göz önünde bulundurulduğunda hemen her kesimden, her tabakadan üye, meclis çatısı altında görev almıştır. Bu üyeler farklı kanaat ve görüşe sahiplerdir. Ancak tüm üyelerin birleştiği tek nokta memleketin kurtarılması, bağımsızlığına kavuşturulmasıdır. Nitekim zaman içerisinde bu görüş ayrılıkları üyelerin kişisel ve fikri konumlarına göre, kabaca 3 temel grubu oluşturur. Kalpaklılar, yeni bir devlet ve hükümet kurma düşüncesi içinde olanlar; Sarıklılar, şeriat hükümlerinin idareye hâkim olması düşüncesi içinde olanlar; Fesliler, Osmanlı hukukunun korunması düşüncesi içinde olanlar.

İlk meclis yasama, yürütme, yargı yetkilerini ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü şartlar nedeniyle kendi bünyesinde toplamıştır.

İlk meclisin vekilleri yokluklar içerisinde var olmaya çalışan bir milletin temsilcileridirler. Milletvekilleri Ankara’ya bin bir güçlükle gelebilmişlerdir. Çoğunun yatacak yeri yoktur. Mesela Taceddin Dergâhı kalınan yerlerden biridir. (M. Akif Milli Marşı burada yazmıştır.) Meclis Başkanının kullandığı otomobilden başka motorlu araç bulunmamaktadır. Sekiz ay maaşsız çalışan milletvekilleri, bir yıl sonra 100 lira olan maaşlarının %20’sini bütçe açığını kapatmak için yine devlete vermişlerdir. Bu meclis, memleketin bağımsızlığına kavuşması için gerekirse ölümü göze alabilen vatansever ve kültür düzeyi yüksek milletvekillerinden oluşmuştur. Milletvekillerinin yaş ortalaması gençlerin ağırlıkta olduğunu gösterir. Yabancı dil bilenlerin oranının yüksekliği meclisin seviyesini ifade eder. İlk TBMM, kurucu bir meclistir. Vekillerin sıkça cepheye gitmesi, hatta bazılarının hep cephede olması da dikkat çeker. Eğitimli ve kültürel düzeylerinin yüksek olmasına rağmen halkla iç içedirler.

Az sayıda gelecek hesabı yapanların, menfi planların içinde olanların yanında, çoğunluğun niyeti hastır. Art niyet ve iç hesapları yoktur. Tek dertleri hilafetin ve ülkenin kurtulmasıdır. Hamdullah Suphi’nin “Meclisin milletin ruhuna tercüman olarak, hilafet ve saltanat hakkında düşündüklerini teyit ve tespit etmesi” beyannamesi hilafete bağlılığı ve onun kurtarılmasının ilk amaç olduğunu ortaya koyar. 5 Meclis geceli gündüzlü çalışarak hem savaşı sevk ve idare etmiş hem de ufak bir meseleyi bile en ince ayrıntısına kadar araştırmıştır. Bu yüzden çok sert tartışmalar yaşanmıştır. Herkes düşüncesini açık ve özgürce ifade etmiştir.

Bu meclisin en büyük özelliklerinden biri de kendi kendini feshetmesidir. Lozan görüşmeleri başlayınca Lozan Heyeti Başkanı İsmet İnönü, görüşmelerdeki olumsuzluklar sebebiyle çok sert dille eleştirilmiştir. Anlaşılan o ki bu meclisten Lozan Anlaşması mevcut haliyle geçmeyecektir. Lozan Anlaşması’nın onaylanmama ihtimali, bazı inkılâplar direnileceği ve İslami kaygılar sebebiyle meclisten planlanan düzenlemelerin geçemeyeceği endişesi M. Kemal ve arkadaşlarını harekete geçirir. “Bu meclisin görevini tamamladığını çünkü Kurtuluş Savaşı’nı başardığını, dini, vatanı, hilafeti, hilafet merkezini kurtardığını” söylemeye başladılar.”Böyle şerefli işleri gerçekleştiren vekillerin bu onurla yaşamalarını, diğer yapılacak işleri öteki meclise bırakmalarını, isteyenlerin tekrar seçileceğini de söylediler. Buna milletvekilleri de inanır ve 1 Nisan 1923 günü Seçim Yenileme Kanunu meclise sunulur. Hamasi, nefsi okşayan nutuklarla ve alkışlarla muhalifler kandırılır ve kanun kabul edilir. Ali Şükrü Bey’in muhalefetine rağmen meclis kendini fesheder. Seçim yenilenir ve M. Kemal’e muhalefet edecek bir milletvekili bile seçilmez. O hamasi nutukların sebebi anlaşılır. Böylece M. Kemal, Lozan’ı, inkılâpları, istediği kanun ve değişiklikleri rahatlıkla geçireceği bir meclis oluşturur: II. Meclis.

Böylece, samimi vekillerin başlangıçtaki bağlılık yalanlarıyla nasıl kandırıldığı, zor zamanlarda “Müslümanlar gelin, rahat zamanlarda gidin” denmesi ve hamasi nutuklarla aldatılma gibi oyunların ortaya çıktığı görülür. Müslüman ferasetinin ne kadar gerekli olduğu anlaşılır. 1 Nisan 1923’te seçim kabul edilmiş, II. Meclis de 23 Ağustos 1923’te Lozan Anlaşması’nı 14 ret, 213 kabul oyuyla kabul etmiştir. Şimdi soralım; en fedakâr, en çalışkan, en samimi, en seviyeli, en yetişmiş, temsil gücü en yüksek bu meclis niye feshedilmiştir ve birinci meclisin vekilleri yeni dönemde niçin tekrar seçilmemiştir? Sorunun cevabı: Müslümanlar, milletimiz oyunların figüranı olmayınız, ferasetinizi kaybetmeyiniz, her türlü düzeni fark ediniz.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr