HADİS İKLİMİ- Rasulullah’a Salavât
Ebu Hureyre'nin naklettiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "... Bana salavat getirin. Çünkü nerede olursanız olun, salavatınız bana ulaşır." (Ebu Davud)
Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah'ın müminlere salavatından bahsedilmektedir. Aynı şekilde Resulullah'ın salavatından da söz edilmekte ve ondan müminlere salat getirmesi istenmektedir. "Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin." buyrulmaktadır. (Tevbe, 103)
Allah'ın, Peygamberine salat getirmesi, onu övme, tebrik etme, arındırma, destekleme, rahmet ve mağfiret etme; meleklerin salat getirmesi, dua ve istiğfar dileme; müminlerin salavat getirmeleri ise dua etme, sevme, tebrik etme, onun için rahmet, bereket ve merhamet dileme anlamlarına gelmektedir. Kur'an’da açıkça belirtildiği gibi, Hz. Peygamber, ümmetine çok düşkün, son derece şefkatli ve merhametlidir. Onun duası, müminler için sükunet ve huzur kaynağıdır. Zira insanların hidayet bulması için kendini harap edecek kadar çalışıp çabalayan Allah Resulü, müminlere kendi canlarından daha yakındır.
Hz. Peygamber, ashabına salavat getirme şekillerini öğrettiği gibi nerelerde ve nasıl salavat getireceklerini de öğretmiştir. Özellikle ibadetlerin en faziletlisi olan namazın sonunda tahiyyatın ardından salatü selam getirilmesini istemiştir. Allah Resulü; "Müezzini duyduğunuz zaman onun söylediklerini siz de söyleyin. Sonra bana salavat getirin. Çünkü kim bana bir kere salavat getirirse Allah ona on defa salavat getirir (merhamet eder). Sonra benim için Allah'tan 'vesile' isteyin. Çünkü vesile cennette öyle bir derecedir ki Allah'ın kulları arasından sadece bir kimseye nasip olur. Umarım ki o ben olurum. Benim için vesile dileyen kimseye şefaatim vacip olur." buyurmuştur.
Yine mescide girerken ve çıkarken salavat getirerek "Rabbim günahlarımı bağışla, bana rahmet kapılarını aç." diye dua etmiş, böylece ümmetine örnek olmuştur. Hz. Peygamber cuma günlerinden söz ederken; " ... O günde bana çok salavat getirin, çünkü sizin salavatınız bana arz olunur." buyurmuştur.
Salatü selam getiren kişi Hz. Peygamber'i andığı gibi Allah'ı da hatırlar, kendilerine böyle yüce bir Peygamber gönderdiği için O'na şükreder. Bu şekilde Allah'ın emrini yerine getirerek Allah ve Resulü ile iletişim halinde olur. Onları hatırlamanın mutluluğunu yaşar. Resulullah (sav), "Bana salat ve selam getirin. Çünkü bu sizin için bir arınmadır. " buyururken de salatü selamın bir arınma vesilesi olduğuna işaret etmiştir. Bu şekilde, zekatı verilen malın temizlenip arındığı gibi Allah'ı ve Resulü'nü anan, zikreden kişinin de günahlardan temizlenme imkanı bulacağını belirtmiştir.
Hz. Peygamber'e salavat getirmek, bir bakıma ona şükran borcumuzu yerine getirmek anlamına da gelir. Çünkü o, insanların hidayete erişmeleri için büyük çaba sarf etmiş ve sahabeden itibaren tüm müminler ondan öğrendikleriyle bu bahtiyarlığa erişmiştir. Bu yüzdendir ki müminler, salavat getirirken Kutlu Nebi'nin ümmeti olduğunun farkında olurlar. Ona bağlı olmaktan, ona bağlılıklarını ve şükranlarını sunmaktan büyük haz ve mutluluk duyarlar.
"Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salavat getirendir." hadisinden de ümmetinin kendisi ile kurduğu sıkı bağ anlaşılmalıdır. Şüphesiz onun sünnetini en çok rehber edinenler, önderliğine en iyi şekilde teslim olanlar, hayatları boyunca O’nun öğretilerine destek olan ve insanlara anlatmaya çalışan kişiler, ona en çok salavat getiren yani aradaki iman ve gönül bağını en samimi şekilde kuranlardır.
Sonuç olarak salavat, Allah Resulü'ne karşı görevlerin hatırlanması için bir fırsat olduğu gibi ahirette onun şefaatini kazanmaya da bir vesiledir. Allah, risalet görevini en iyi şekilde yerine getirdiği için Resulü'ne övgü, tazim, lütuf ve ihsanda bulunmak için salat getirir. Melekler ona rahmet dilemek, onun şanını yüceltmek ve Allah'tan ona olan nimetini artırması için niyazda bulunmak üzere salavat getirirler. Müminler ise Son Peygamber'e sevgi ve bağlılıklarını arz etmek, O’na saygı ve hürmetlerini ifade etmek ve kendisini model olarak benimsediklerini beyan etmek üzere salavat getirirler:
“es-Salatü ve's-selamü aleyke ya Resulallah..."