Mart 2023 Mahmut AVEDER A- A+
A- A+

HADİS İKLİMİ-Diğerkâmlık

İbn Münkedir'in işittiğine göre, Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: "Resulullah (sav) kendisinden bir şey istendiğinde asla 'hayır' demezdi." (Müslim)

Bir gün Allah Resulüne (sav) gelen bir adam ihtiyacı olduğunu söyleyerek O’ndan yardım istedi. Sevgili Peygamberimiz, "Belki yiyecek bir şeyler vardır." düşüncesiyle hanımlarından birine haber gönderdi. Fakat hanımı, "Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin olsun ki, evimde sudan başka bir şey yok." diye cevap verdi. Bunun üzerine diğer hanımlarına danışan Rahmet Elçisi onlardan da aynı cevabı alınca, kendi imkânlarıyla ihtiyacını gideremediği bu Müslüman için sahabeden yardım istemeye karar verdi ve "Bu şahsı bu gece (evinde) kim misafir ederse Allah ona rahmet etsin." dedi. Allah Resulünün bu duasına mescitte bulunanların tamamı nail olmak isterdi, ancak sahabilerin çoğunun maddi durumu iyi değildi. Zira birçoğu mallarının neredeyse tamamını Mekke'de bırakarak Medine'ye hicret etmişler, Medineli sahabeler ise evlerini ve yiyeceklerini muhacir kardeşleriyle paylaşmışlardı. Buna rağmen Medineli Müslümanlardan Ebu Talha isimli bir sahabi ayağa kalkarak zor durumda kalan bu şahsı ağırlayabileceğini söyledi ve onu evine götürdü.

Evde yalnızca çocuklara yetecek kadar yiyecek olduğunu öğrenen sahabi, Allah Resulünün konuğunu ağırlama gayretiyle hanımına, çocukları uyutup yiyecekleri misafire getirmesini tembihledi. Hanımı da eşinin isteği doğrultusunda çocukları uyutarak evdeki bir parça yemeği misafir için hazırlayıp sofraya koydu. Ev sahipleri adamla birlikte sofraya oturduktan sonra, evin hanımı düzeltir gibi yaparak kandili söndürdü. Böylece misafir karanlıkta, yemek yiyormuş gibi davranan ev sahiplerinin aslında yemediklerini fark etmeden karnını doyurdu. Zira sofrada yalnızca bir kişiye yetecek kadar yemek vardı. Sofradan kalkan çift, o geceyi çocuklarıyla birlikte aç geçirdiler. Fakat gönülleri huzurla doluydu. Çünkü Allah Resulünün misafirini büyük bir hassasiyetle ağırlamış ve böylece O’nun duasına mazhar olmuşlardı.

Ertesi sabah Sevgili Peygamberimiz bu asil davranışı sergileyen sahabeyi görünce, "Bu gece sizin misafirinize karşı davranışınızdan Allah Teâla çok hoşnut oldu." diyerek haklarında şu ayetlerin indirildiğini bildirdi: "Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (mümin kardeşlerini) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (Buhari; Müslim)

Medineli aileye, Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu ve övgüsünü kazandıran bu özverili davranış, isarın en güzel örneklerinden biridir. Bir şeyi veya bir kimseyi diğerine tercih etme anlamına gelen "isar", kişinin, başkalarının çıkarlarını ve ihtiyaçlarını kendi nefsine öncelemesi, kendisi muhtaç durumda olsa da imkânı nispetinde öncelikle başkasının ihtiyacını karşılama gayretinde olması anlamına gelen bir ahlak terimidir. İsara giden yolun başında ise fedakârlık, yani özveride bulunma vardır. Fedakârlık, insanın sahip olduğu şeylerden bir başkası için vazgeçmesidir. Kimi zaman malından, kimi zaman rahatlığından, kimi zaman da canından vazgeçmektir.

Yalnızca Rabbin rızasını kazanma arzusu, kişinin din kardeşine sevgi ve merhametle bakmasını sağlayıp, ihtiyaç duyduğu bir şeyi karşılık beklemeden daha çok ihtiyaç duyan bir başkasına vermesini kolaylaştırırken, fedakârlık ve isar duyguları da Allah'a olan inancı kuvvetlendirir. Allah Teâlâ’nın, "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz." (Âl-i İmran, 92) sözü de Allah'a duyulan sevgi ve iman ile isar arasındaki bu ilişkiyi ortaya koymaktadır.

Resulullah, Medine'ye geldiğinde sevgi, saygı ve dayanışmaya dayalı bir toplumun temelini atmak üzere muhacirler ve ensar arasında bir kardeşlik anlaşması yapmıştı. Gönüllülük esasına dayalı bu anlaşma gereğince Medineli her bir Müslüman, Mekke'den hicret eden bir kardeşini evi yapılıncaya kadar kendi evinde misafir etti. Bunun dünya tarihinde örneğine pek rastlanmaz. Ancak İslam kardeşliğine sahip insan bu diğerkâmlığı gösterebilir.

Bütün insanlar için örnek teşkil edecek bir toplum oluşturmayı hedefleyen İslam Dini, bireylerin sevgi ve kardeşlik temeline dayalı sağlam ilişkiler kurmasını öngörür.

Bizler de bu hassasiyeti benimsemiş bir milletiz elhamdülillah. Tarihin hangi dönemine baksak hep mazlumun yanında olduğumuzu, ona hep kucak açtığımızı görürüz. Dün Suriyeli mazlum din kardeşlerimize nasıl destek olduysak, bugün de büyük bir deprem yaşayan kardeşlerimize ensar olma vakti. Kim ne yaparsa kendine yapacaktır. Depremden kaçarken canı dışında neredeyse hiçbir şeyini yanına alamadan kendini dışarı atan insan, her şeyini enkaz altında bıraktı. Dünyadan göçüşümüz de böyle olmayacak mı? Yanımıza hiçbir şeyi alamadan, sadece önden iyilik olarak ne gönderebilirsek bize o kalacak. İşte şimdi o iyilikleri önden gönderme vakti.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr