Kasım 2016 Salim ÇELİK A- A+
A- A+

Bin Mü’min Gönülden Alınan Anzer Balı: İstişare

İslam nizamı sahibi Allah celle celaluhu olan mükemmel bir nizamdır. Hayatın ve insanın hiçbir alanını boş bırakması da düşünülemez. Kaynakları Kur’an ve Sünnet olan, sınırları ise helal ve haramlar olarak belirlenen bu mükemmel nizam, âlemi ve insanı kuşatmış ve şeriat sınırları içinde kalmak şartıyla da çok geniş özgürlük alanı bırakmıştır.

İslami hayat tarzını yaşamanın en zor şekli, düz ve sade, helaller ve haramlar çerçevesinde yaşamaktır. Çünkü bu şekildeki yaşam tarzı sabır ister, azim ister. Gösterişsizdir. İçine nefis ve şeytan fısıltıları zor karışır. Suret-i haktan görünen hayaller yer bulamaz bu hayat tarzında. Gerçekçidir bu hayat tarzı. Olağanüstülüklerden beslenmez. Çünkü bu hayat tarzını yaşayanlar ne meseleleri olsa Kur’an ve Sünnet’e götürür. Hangi hareketi yapsalar ya da söyleseler helal mi haram mı diye sorarlar. Elhasılı İslam’ı düz ve sade yaşamak sanıldığı kadar kolay değildir.

İslam’a göre hayatını tanzim eden kişi istişare eder, her işini Kur’an’a sorar, Sünnet’e sorar.

Müslümanların ortak aklıdır istişare. Bin çiçekten, bin mü’min yüreğinden süzülmüş anzer balıdır Müslüman için istişare.

İstişare doğruyu her zaman bulamasa da doğruyu arama niyetidir aslında. Çünkü Hz. Muhammed aleyhisselam’ın ümmeti dalalet ve sapıklık üzerinde ittifak etmez.

İstişare değer vermektir. Önce Kur’an ve Sünnet’e sonra helal ve harama, sonra ise mü’minin kalbine, görüşüne ve düşüncesine. O yüzden Rabbimiz vahiyle beslediği peygamberine “İş hususunda onlarla istişare et.” onlara değer ver buyurur ayet-i kerimesinde.

Hz. Peygamber efendimiz “Emirleriniz hayırlılarınız, zenginleriniz cömertleriniz ve işleriniz de aranızda istişare ile olduğu zaman sizin için yerin üstü, yerin altından daha hayırlıdır. …” buyurmuşlardır. Çünkü istişare berekettir, rahmettir. İstişare her duvara kapı açabilecek bir güçtür. Hendek savaşında savunmanın nasıl yapılacağı konuşulurken Arap yarımadasında daha önce hiç görülmemiş bir usulü getirir Müslümanların önüne istişare. Hem de Acemli Selman’ın dilinden.

Allah’ın emri olan istişare ciddi bir iştir. Müslümanlar bir işe istişare edip danışıp karar verdi mi lafı uzatmazlar. Nefislerinin hoşuna gitmese de Müslüman itaat eder aldığı kararlara. Peygamber efendimiz bile kendi görüşü hilafına çıkan Uhud savaşıyla ilgili karara: “Ya Rasulullah isterseniz sizin dediğiniz gibi şehirde kalalım.” diyenlere “Zırhını giyen bir peygamber bir daha savaşmadan çıkarmaz” diyerek istişareye verdiği değeri göstermiştir.

İstişareler sadece beyin fırtınası yapılan, uzun uzun konuşulan ama sonuç olarak ortaya somut ve net sonuçlar çıkmayan yerler değildir. İstişare ortamından çıkan mü’minin gönlü ferahtır. Herkes ne yapacağını bilir. Kalbi huzurludur. Çünkü oradan İslam’a muhalif bir karar çıkamaz. Yanlış kararlar verilse bile yine Rabbimizin rahmeti istişarenin üzerindedir, mü’min bunu bilir.

Mü’minin istişareden amacı iyiyi, doğruyu, faydalıyı bulmaktır. Yoksa kendi görüş ve düşüncelerini, plan ve projelerini herkese kabul ettirmenin adı istişare değildir. Müslümanların danışmaları bu hale dönüşürse nefisler vuruşur, rahmet ortadan kalkar, küsler çoğalır. Somut kararların çıkmadığı toplantılara istek ve güven ortadan kalkar. İstişareler alışkanlığa dönüşür. Dinamik ve yeni fikirler ortaya çıkmaz. İslam ümmetinin ufku daralır. İstişarelerde çözülmeyen konular kulislerde konuşulur. Bunun sonu dedikodu, fitne, parçalanma olur. Allah muhafaza.

Müslümanlar işlerini emin, takva ve ehil kişilerle istişare ederler. Ehliyetsiz, laf cambazı, sır ve emanet sahibi olmayanlar danışılacak insanlar değildir. Hiç kimse ve hiçbir iş istişareden müstağni değildir. Hele mesele ümmeti Muhammed’i ilgilendiren bir konu ise o çok daha önemlidir. Bu konuda İbni Atiyye “Şura bir şeriat ve kesin bir hükümdür. Ehli din ve ehli ilimle istişare etmeyen emir’in azli vaciptir” demiştir.

İstişareden maksat Kur’an ve Sünnet’e en uygun görüşü tespit etmek ve karara bağlamaktır. İstişare münazara ve tartışma mekânı değildir. İmamı Azam hazretleri oğlu Hammad’a münakaşayı yasaklamıştı. Oğlu:

“Babacığım görüyorum ki siz diğer âlimlerle sık sık münakaşa ve münazara ediyorsunuz. Bana ise yasaklıyorsunuz.” dedi. İmamı Azam bunun üzerine:

“Evladım, bizler münazara ve münakaşa yaparken başımıza kuş konmuş gibi davranıyoruz. Hakikatin bir an önce açığa çıkması için gayret ediyoruz. İlla ki hakikat benden zuhur etsin, benim görüşüm kabul edilsin diye bir düşüncemiz yok. Sizler ise bu hususa dikkat etmiyorsunuz. Hakikatin ortaya çıkmasından ziyade kendi görüşünüzün kabul edilmesi için ısrar ediyorsunuz. Bu durum kişinin imanına zarar verir.” demiştir.

Müslümanlar istişarelerdeki görüş ayrılıklarını nefislerine, gruplarına, cemaatlerine değil Kur’an’a götürürler. Ayet-i kerimede Rabbimiz “Ey iman edenler Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz –Allah ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Resulüne götürün. Bu hem hayırlı hem de sonuç bakımından daha iyidir.” buyurmuştur.

Hakkında nass bulunmayan, şeriat duvarından taş düşürmeyen eften püften meseleler yüzünden Müslüman istişareyi terk etmez.

Müslüman insan her meselesini istişare ile yapmalıdır. Evlilik, iş, eğitim, ticaret, siyaset, manevi hastalıklar, hizmet sorumlulukları gibi konular asla istişaresiz yapılmamalıdır. Hem de daha o işlere başlamadan önce istişaresi yapılmalıdır. Önce istişare yapmayıp sonra sitem etmek ya da istişarenin gereğini yapmamak Müslümana yakışmaz. En önemsiz meselelere danışıp, helal ve haramlara taalluk eden konularda istişareden uzak durmak, mazeret olarak da “istişare etmedim ama istihare ettim” gibi savunmalar yapmak doğru bir davranış değildir. Esas olan istihare değil istişaredir. Mü’min önce danışır sonra istiharesini yapar.

Günümüz Müslümanları yaşadıkları savrulmalardan, ölçüsüzlüklerden, yanlış itaat anlayışlarından kurtulmak, hem kendi hayatlarında hem de ümmet bazında ufuklarını genişletecek, Allah’ın rahmetine mazhar olacak kararlar almak ve işler yapmak istiyorlarsa ellerindeki en kıymetli ölçünün istişare olduğunu, Müslümanların birbirlerine ve ümmete sunacakları birçok fikir ve düşüncenin bulunduğunu unutmamalıdırlar. Bu fikir ve düşünceler ancak Kur’an ve Sünnet kaynaklı istişareler sayesinde ve Rabbimizin lütfuyla ortaya çıkabilir. Vesselam.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr