BAŞYAZI - Kaygılar ve Endişeler
Nisan 2020 Nureddin SOYAK A- A+
A- A+

BAŞYAZI - Kaygılar ve Endişeler

Bazı kaygı ve endişeler hayatın yaradılış amacına hizmet ederken, bazı kaygı ve endişeler de hayatı yaşanılmaz hale getirir. Biz bunlara gerekli ve gereksiz kaygı ve endişeler de diyebiliriz. İnsanları kaygıya en çok sevk eden şeylerin başında ecel ve rızık endişesi gelmektedir.

Bazı semavi ve arazi felaket durumlarında ise bu kaygı ve endişeler tavan yapmaktadır. Savaşlar, deprem ve sel felaketleri, bulaşıcı hastalıklar vb. gereksiz kaygı ve endişeler ins ve cin şeytanlarının ekmeğine yağ sürer. İns ve cin şeytanları gereksiz kaygı ve endişelerle insanları haramlara dolayısıyla en büyük felaketlere sürükler.

Rabbimiz: “Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü.” (Âl-i-İmran, 154) buyurmaktadır.

Canların kaygısına düşmeye gerek var mı? “Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.” (Âl-i-İmran, 185)

Her canlı ölümü tadacağına göre, ölüm kaygısı gereksiz. Onun için, ne denilmiş: “Korkunun ecele faydası yok. Kıyamet günü dünyada yaptıklarımızın karşılığı tastamam verileceğine göre, dünya hayatını yaradılış gayesine uygun yaşayanların ölümden korkmasına gerek yoktur. Dünya hayatını, heva ve heveslerini ilah edinerek yaşayanlar korksun, hem de çok korksunlar. Çünkü ölümden kaçış yok.

“Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacak.” (Nisa, 78)

Ölüm, hayattan daha gerçektir. Âdem aleyhisselam’dan günümüze yaşayıp ölenler için ölüm mü, hayat mı daha gerçektir? Hayatta kaldıkları süre, mezardaki süreleri yanında bir an gibidir. Ölümün nerede, nasıl ve ne şekilde gerçekleşeceği çok mu önemli?

“Canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” (Yusuf, 101)

Ölümün niçin olduğu çok önemlidir. Niçin yaşayıp niçin öldük? Önemli olan mümin olarak yaşayıp mümin olarak ölebilmektir. Çünkü ölümün niçin’i bizi ya nâra götürecek ya da nura götürecek. Ya cennet bahçelerine ya da cehennem çukurlarına götürecek. Hak yolunda ölenler cennete giderken, batıl yolunda ölenler cehenneme gidecek.

“Ecelleri geldiği zaman ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (Nahl, 61) Müminlerin bırakın ölümden kaçmalarını, ölüme koşmaları teşvik edilmektedir.

“Allah, müminlerden canları ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır.” (Tevbe, 111) Tarihte, has müminleri cihan hâkimiyetine götüren bu heyecandır. Ne zaman ki müminler bu heyecanı kaybettiler, işte o zaman yegâne gayeleri dünya ve nimetleri olmuştur. Ecel korkusu, rızık endişesi, hastalık kaygısı onları çepeçevre kuşattı da kendilerine bile hâkim olamaz oldular.

Rızık endişesi müminlere yakışmaz. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin.” (Araf, 160)

Mümin, rızkın helal ve temizini elde etmeye çalışır. Helal ve temiz olmayan rızıktan hayır gelmez. Helal ve temizlerle beslenmeyen beden, her türlü belaya müptela olur. Maddi ve manevi hastalıkların kaynağı pis yiyecek ve içeceklerdir.

“Nice canlılar vardır ki rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler), onları da sizi de Allah rızıklandırır.” (Ankebut, 60) Rızık konusunda hayvanlar kadar tevekkülü olmayan insan neye yarar? Kuşlar her sabah yuvalarından kursakları boş olarak çıkarlar, kursakları dolu olarak dönerler. Rızkı sırf kendi gayret ve çabalarından bilenler bu hakikatleri kavrayamazlar.

“Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız.” (Enam, 151)

Haram helal kaygısı bitince, virüsler öğretiyor iyiyi kötüyü, temizi pisi maalesef.

“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, 32)

Zina kaynaklı hastalıklar başını alıp gittiği halde bu durum kimsenin umurunda değil. Birleşmiş milletler AIDS programı (UNAIDS), 2018 yılında dünya genelinde AIDS hastası 770 bin kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Türkiye’de 18 bin resmi AIDS vakası var. Türkiye’de bu hastalık on yılda on kat artmış. Türkiye vakanın en çok görüldüğü üç ülkeden biridir.

Bu hastalık lise çağına kadar inmiş, 15-19 yaş gurubunda da HIV virüsü ile AIDS görülmeye başlamış. Kimin umurunda? Bu gerçekler ortadayken, bir yandan evlilik dışı ilişkiler teşvik edilmekte, diğer yandan erken evliliği teşvik edenler linç edilmektedir. Gerçekten insanlar ne yaptıklarının farkındalar mı?

Bedenî hastalıklarımızdan korktuğumuz kadar ruhi hastalıklarımızdan korkuyor muyuz? Maddi hastalıklar insanı ölüme götürürken manevi hastalıklar cehenneme götürür. İnsan, ruh ve bedeni ile insandır. Ruhi hastalıklar aynı zamanda bedeni de tahrip eder. Bencillik, kibir, kıskançlık haset gibi ruhi hastalıklardan kurtulmadan bedenin de sıhhat bulması mümkün olmaz. Hâlbuki hangi hastalık olursa olsun neticesi illaki de ölüm demek değildir. Tedavi olmak gerekir.

“Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın.” (Âl-i İmran, 27)

“Biz Kur’an’dan, müminler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz.” (İsra, 82)

“Hastalandığımda da O bana şifa verir.” (Şuara, 80)

“Kalplerinde hastalık vardır, Allah da hastalıklarını artırmıştır.” (Bakara, 10)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şu duayı okurdu: “Allah’ım cüzzamdan, barastan, delilikten ve hastalıkların kötüsünden sana sığınırım.” (Ebu Davud; Nesai)

Stresin, bağışıklık sistemini çökerttiği söyleniyor. Stres nedir? Şöyle tarif ediliyor; Kişinin algıladığı herhangi bir tehdit ile fiziksel ve duygusal olarak başa çıkamaması nedeniyle oluşan ve günlük hayatını genellikle olumsuz etkileyen gerilimli bir süreçtir. Anlaşıldığı kadarıyla stres, kişinin başa çıkamadığı maddi ve manevi kaygı ve endişeleri, bir diğer ifadesiyle korkularıdır. Bunlardan kurtulmanın tekbir yolu vardır. O da Allah’a katıksız teslimiyettir.

“And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 155)

Rabbimiz, kitabının neresin de “korkmayın” buyurmuşsa, korkulmaya layık olanın ancak “kendisi” olduğunu ifade etmiştir.

“O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz, benden korkun.” (Âl-i İmran, 175)

Velhasılı kelam; kadere iman eden kederden emin olur.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr