Kasım 2022 Nureddin SOYAK A- A+
A- A+

BAŞYAZI- Aklın Korunması

İnsanlara bahşedilen en büyük nimetlerden biri de akıldır. İnsan, aklı sayesinde ilahi vahye muhatap olmaktadır. Akılları olgunlaşmayan çocuklar ve akıl yoksunu deliler, ilahi teklife muhatap değillerdir. Aklen ve bedenen olgunlaşan müminler mükelleftir, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmek zorundadır. Gözleri gördüğü, kulakları işittiği halde gerçekler üzerinde düşünmeyen, akıl yormayan kişiler, sağır, dilsiz ve akılsız olan hayvanların durumuna benzetilmiştir.

“Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir.” (Enfâl, 22)

Akıllı insan aklını örtmez, aklını örten şeylere fırsat vermez. Aklı örten maddi ve manevi şeyler vardır. Bunlar akıl tutulmasına sebep olur. Akıl tutulması da aynen güneş ve ay tutulması gibidir. Tutulma güneş ve ayın ışığına engel olduğu gibi, akıl tutulması da aklın sağlıklı düşünmesine engel olur. Aklın selim akıl olabilmesi, aklı devre dışı bırakacak virüslerin ona bulaşmaması için vahye tabi olması gerekir. Yoksa akıl tutulur ve fonksiyonlarını icra edemez olur.

“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumarla, ancak aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (Maide, 90-91)

“Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.” (Mearic, 19)

“Kendi nefsinin arzusunu ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?” (Furkan, 43)

“Allah sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar.” (Nisa, 27)

“Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmran, 134)

Akıl sahibi bir insan, nasıl kendi eliyle yonttuğu taştan, ağaçtan putlara tapınır? Akıl sahibi bir insan, nasıl kendi hizmetine verilen hayvanlara tapınır? Akıl sahibi bir insan, nasıl kendi heva ve hevesini ilah edinir? İçki, kumar, şans oyunları aklı devre dışı bıraktığı için haram kılınmıştır. Şehevi duyguların, öfkenin, şöhret, riyaset ve mal edinme hırsının da aklı örten şeyler olduğu aşikârdır. Aşırı sevinme ve aşırı üzülmenin de akıl sağlığına zarar vereceği Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından haber verilmiştir.

Enes bin malik radıyallahu anh anlatıyor;

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bir adam övüldü. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de: Onun aklı nasıldır, diye sordu.

Ashab: Ya Rasulullah, onun ibadeti, ahlakı, fazileti, edebi şöyle şöyledir (diyerek adamı övmeye devam ettiler)…

Allah Resulü yine: Onun aklı nasıldır, diye ilk sorusunu tekrarladı.

Hz. Enes de: Ey Allah’ın Resulü, biz bu adamın ibadetlerinden, faziletlerinden ve çeşitli hayırlarından bahsediyoruz, siz ise aklından soruyorsunuz deyince, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem cevaben: Ahmak olan abid, cehli sebebi ile günahkâr olan kimsenin günahından daha büyük musibete maruz kalır. İnsanların Allah’a yakınlıkları ancak akılları kadardır.” buyurdular. (Kenzü’l-Ummal)

İnsan, kendine yöneltilen teklifi değerlendirirken ya aklına ya da heva ve hevesine uyar. Aklına uyanlar, kendine yöneltilen davetin doğruluğu üzerinde düşünür, ya kabul ya da reddeder. Heva ve heveslerine uyanlar ise sadece bedensel hazlarını ve adi menfaatlerini dikkate alarak değerlendirirler. Rabbimizin en mükemmel şekilde yarattığı insanların çoğu sapmakta, yoldan çıkmaktadır. Mümin sürekli hayatını denetim altında tutmalı, en ufak sapmalarda bile kendini hesaba çekmelidir. Aksi halde her geçen gün sapmalar artacaktır.

“Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.” (Furkan, 44)

Akıl sahipleri, aklın sahibine kulak verip öğüt alır ve insanlığın yararına işler yapmanın nihai anlamda kendileri için tek kurtuluş yolu olduğunu anlarlar.

“De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer, 9)

“Bu Kur'an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sâd, 29)

İmam-ı Azam talebelerine aklın ne işe yaradığını sorar; iyi ile kötüyü ayıt etmeye yarar derler.

Onu atlar da yapar, der. Kamçı ile yaklaşırsan huysuzlaşır, yemle yaklaşırsan munisleşir, der.

Akıl iki hayırdan hangisinin daha hayırlı olduğunu fark edendir, der.

“Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zümer, 18)

Fahreddin Razi, bu ayetten yola çıkarak, aklın en iyi ve en doğru olanı ayırt etme konusundaki yetkisini iman, ibadet ve hukuki uygulamalara kadar bütün konulara genellemiş; insanın her konuda akli delile, eleştirel düşünmeye ve mantıksal çıkarıma değer vermesi gerektiği yönünde geniş açıklamalar yapmıştır. Razi’ye göre bir insan akıllı ve kavrayışı güçlü değilse belirtilen gerçek bilgileri zihninde toplaması da mümkün değildir.

Aslında imansızlık da bir akıl tutulmasıdır. Allah’a karşı gelmekten sakınmak da ancak iman etmiş akıl sahiplerine teklif edilmektedir. İman etmiş akıl sahipleri de Allah’a karşı gelmekten sakınmıyorlarsa, bu da aklın ve imanın zafiyetine işarettir. İman nasip olmuş kimsenin sürekli Allah’a karşı gelmesi mümkün değildir. Hata edebilir, günah da işleyebilir fakat sürekli Allah’a karşı gelemez.

“Onlara, ‘İnsanların inandıkları gibi siz de inanın’ denildiğinde ise ‘Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?’ derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.” (Bakara,13)

“O hâlde, ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah'a karşı gelmekten sakının!” (Talâk, 10)

Aklını doğru kullanabilenler dünya ve ahiret dengesini kurabilirler. Dünya hayatının geçici bir oyun ve eğlence olduğunun farkına vararak mesailerinin çoğunu ahirete ayırırlar.

“Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (En'âm, 32)

İnsanın sorumluluklarının ifasının, akıl nimetini yerli yerince kullanıp kullanmamasıyla alakalı olduğu açıkça belidir.

“Allah, azabı, akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.” (Yûnus, 100)

“And olsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır.” (Yûsuf, 111)

“Yurtlarında dolaşıp durdukları kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır.” (Tâ-Hâ, 128)

Akıldan en ileri seviyede yararlanabilmek için, akıl sahiplerinin düşünüp öğüt almaları maksadıyla ilahi bildiri olarak gönderilen Kur’an’dan öğüt alınmalıdır.

“Bu Kur'an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.” (İbrahim, 52)

Hikmet, öyle büyük bir nimettir ki insanın hayatının her safhasında itidal üzere olmasını sağlar. Hikmet ehli, ölçüleri sağlam olduğu için her halde dengeyi muhafaza eder. Hikmet ehlinin nerede ne yapacağı, hangi olay karşısında nasıl davranacağı bellidir.

“Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” (Bakara, 269)

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr