BAŞYAZI-Akıl Sahipleri
Haziran 2019 Nureddin SOYAK A- A+
A- A+

BAŞYAZI-Akıl Sahipleri

Günümüz insanının hafızasındaki bilgilerin bir dökümünü yapsak, din konusunda, İslâm konusunda sahih bilgiler elde edemeyeceğimiz kesin gibidir. Büyük bir ihtimalle dini tanımlayacak doğru dürüst tarife bile rastlayamayız. Yani insanımızın kahir ekseriyeti din konusunda yeterli doğru bilgiye ulaşamamaktadır. Maalesef diğer mevzularda olduğu gibi, din konusunda da insanımızın kafası hayli karışıktır. Ayrı bir yazı konusu olabileceğinden, bu karışıklığın sebeplerine şimdilik değinmeyeceğiz.

Yukarıdaki iddialı yargıya nereden ulaştığımı merak edecek olursanız, medyadaki bir günlük haber bültenlerini ibretle gözden geçirdiğinizde, bütün o Müslümanlığa uymayan, vahşice cinayetler, adi hırsızlıklar, ahlaksızlıklar ve bu cürümleri işleyen, neredeyse hayvandan daha aşağı seviyelere düşmüş, fakat adını değiştirememiş Ahmetler, Ayşeler sizi de benim kanaatime götürecektir. Ana-baba Müslüman, kendi Müslüman, çevre Müslüman ama yaptığı iş bırakın Müslümanlığı, insanlığa bile sığmaz.

Hiç şüphe yok ki dinin sebebi insandır. Diğer bir söyleyişle dinin kaynağı insandır. Evet, şaşırmayınız, bu böyledir. Dinin ana mecrası da insan zihnidir. İnsan olamasa din olmayacaktı. Dinin insandaki ön şartı da akıldır. Aklı olmayanın dini de olmaz. Her doğan insan dindar olma özelliği ile dünyaya gelir. Yapısı temizdir. Bütün donanımları dine, yani ilahi dinlere ayarlanmıştır.

Başka bir söyleyişle din, insanın hayatı boyunca kendini kullanma kılavuzudur. İnsanın tam olarak kendini kullanmaya başlaması çevresinin o kişiye vereceği enerji ile gerçekleşir. Bu noktada her çevre, her ana-baba farklı enerjilerle kişinin dininin adını koyabilir. Böylece çevre kişiye din seçme konusunda etkili olmaktadır. Yahudi bir anne-baba çocuğuna vereceği telkinlerle, onun dininin Yahudilik olmasını sağlarlar. Müslüman bir aile de, kendi çocuklarına kendi dinleri olan İslâm’ı sunacaklardır. Burada önemli olan şey, yeni nesillere katıksız, saf ve mükemmel bir din anlayışını aktarabilmektir. Atalar, yeni nesillere din adına kendi yanlışlarını aktardıkları sürece, dinin kaynağı olan insan beyninin gerçek din ile buluşmasını engellemiş olacaklardır.

Bütün dinler aslında insanın hayatını düzenleme iddiasındadırlar. Dinsizlik de bu bakımdan bir sahte dindir. Çünkü onun da insan hayatını yanlışlarla düzenleme iddiası vardır. İlahi kaynaklı dinler bütün yaşananlara anlam yüklerler. Gayesizliği reddederler. Kişilere azim verir, topluma moral aşılarlar. Yardımlaşma, paylaşma, karşılıksız verebilme hep ilahi kaynaklı dinlere mahsus meziyetlerdir. İlahi dinlerin diğer dinlerden ayrıldığı birçok noktanın yanında ahiret anlayışı önemli bir yer tutar.

Hakiki din olan İslâm’ın ilke ve prensipleri insan tabiatına uygundur. Bu sebeple haramlar ve helaller insanın zararına olan yasaklamalar ya da serbest bırakmalar değil; insana ölçü getiren ve insanın her bakımdan lehine ya da aleyhine olabilecek uygulamalardır.

Bugün, insanımızı perişan eden anlayışlardan biri de haramların dikkate alınmayışıdır. Haramları sıradan yasaklar olarak gören ve çiğnemekte sakınca görmeyen kimi aklı evveller, toplumumuzdaki olumsuzlukların ve ahlaksızlık girdabında yok olmaya doğru gidişin sebepleri konusunda dut yemiş bülbül konumunda olduklarının farkında bile değildirler.

İnsanı yaratan Yaratıcı neden din göndermektedir? Tabiî ki, Sahip olarak insanı başıboş bırakmadığını, insanı, insanın nefsine terk etmeyeceğini, insanın üreticisinin onu en iyi bildiğini yine insana göstermek için; dahası bizlerin bir hiç olduğumuzu, kendi aklımızın bize yetmeyeceğini, O’nun fikirleri olmadan şu kâinatta perişan olacağımızı bize de öğretmek için din göndermiştir.

Diğer taraftan yaratılış gereği, düzene, tertibe en yatkın olan varlık insandır. İnsan prensiplere, hükümlere ve adetlere göre yaşayabilen en mükemmel varlıktır. Hele hele aciz kaldığı durumlarda yüce kabul ettiği varlıklara aklen ve bedenen teslim olabilme iradesini gösterebilmek insana mahsus bir olgudur. İşte din, insanoğlunun bu gibi ihtiyaçlarını gideren en birinci faktördür.

Dinin göndericisi Rabbimiz, dinin anlaşılması, öğrenilmesi, örneklendirilmesi konusunda insanların arasından seçtiği kişileri, peygamber olarak göndererek bizim işimizi kolaylaştırmıştır. Ayrıca bizlere, her an elimizde olabilecek, tazeliğini ve canlılığını hiç kaybetmeyen bir yazılı vesika tevdi edip; kafamıza takılan konularda bu vesikaya başvurmamızı emrederek kafa karışıklığını engellemek istemiştir.

Sonuç olarak insan, din ile bütünleştiği zaman mükemmel bir insan olabilmektedir. Ancak Yaratıcısının gönderdiği din insana en uygun dindir. Önemli olan doğru din ile doğru metotlarla insan aklının ve gönlünün buluşabilmesidir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr