Aralık 2015 Selim ARMAĞAN A- A+
A- A+

And Olsun

“Saflar halinde dizilenlere, haykırıp sürükleyenlere, zikir okuyanlara and olsun” (Saffat, 1-3)

Saffât Suresi, Mekke Dönemi’nde nazil olmuştur. Sure-i celilenin giriş bölümü yeminlerle başlar. Kendisine yemin edilenlerin kimler olduğu hakkında çeşitli görüşler vardır. Elmalılı Hamdi Yazır bu konuyu şöyle özetler;

SÂFFÂT (Saflar halinde dizilenler): Saf yapanlar demektir. Ebu’s-Suud’a göre hem dizilip saf olanlar, hem saf dizenler manasına gelir. Saff, birçok şeyleri düz bir çizgi nizamı üzerinde sıra ile dizmektir. Dizilen sıraya da isim olarak “Saff” denilir. Namaz saffı, harb saffı ve düzeni gibi.

Allah’ın hükümranlığında çeşitli mertebelerde tam bir düzen ile dizilip vazife gören meleklere yemin ediliyor ki bunda İslam için istenen cemaat, cihad, ilim kuvvetleri gibi teşkilatın esaslarına da işaret vardır.
Bu durumda mana şu olur: Yemin ederim o meleklere, o kuvvetlere ki saflar yapıp dizilmişler. Bu saff, Allah’ın arşı etrafını donatmış olan meleklerden, ta dünya göğünü süsleyen gök cisimlerinde yer alarak vazife yapmak için Allah’ın emrine hazır bulunan meleklere kadar hepsini içine almaktadır. Esası beş vakit namazlarda bağlanan saflarla temsil edilen millet ve cemaate işareti de içermektedir.

ZACİRÂT (Haykırıp sürükleyenler): Aslında bir sataşma ile bağırıp azarlayarak bir şeyden uzaklaştırmaktır. Haylayıp sevk etmek ve bağırmaksızın men ve yasak etmek manalarına da kullanılır. Şu halde gerek bulutları sevk eden sürücü melekler gibi sevk edici ve gerek genel olarak men ve def eden uzaklaştırıcı kuvvetler bu zecir edicilerdendir. Bu şekilde bütün mücahid ordular buna dâhil olduğu gibi özellikle kumanda edip götürenler ve öğüt verip yürütenler de buna dâhildir.

TALİYAT (Zikir okuyanlar) Katade: “Bunlar Âdemoğullarıdır. Onlar Allah’ın indirilmiş kitabını, tesbihini ve tekbirini okurlar. Allah’ın ayetlerini başkasına öğretmek gibi bir maksatla okurlar.

Saffat ve Zacirat’tan maksat; Allah’ın dinini okuyup insanlara aktaran adil âlimler veya Allah yolunda savaş veya namaz için saf tutan kullar, insanları sözleri ve fiilleriyle Allah’a karşı günah işlemekten men eden kimseler ya da melekler de olabilir.” der. Bütün bu sıfatların bir insanda toplanması da mümkündür.

Bu ayetlerden öncelikle, mü’minlerin ancak canlarını feda etme tehlikesini göze aldıklarında Allah’ın rızasını kazanabilecekleri anlaşılmaktadır. Ayrıca Allah’ın katında şu vasıflara sahip olanların takdire şayan oldukları vurgulanmaktadır:

a) İmanlı ve Allah yolunda olduğunun şuuruna ermiş askerlerden müteşekkil,
b) Dağınık olmayıp disiplin içinde ve düzenli saflar halinde belli bir komuta merkezinden emir alan,
c) Düşmana kurşunla kaynatılmış duvarlar gibi sağlam ve sarsılmaz bir şekilde karşı koyan bir ordudur.
d) Allah’ı zikirden gafil olmayan, mücadele şiddetlendikçe zikri artıran,
e) Her haykırışı ve her çığlığı Allah için olanlardan oluşması özellikle bu ordunun dikkat çekici vasfıdır. Çünkü hiçbir ordu;

I. İnanç ve hedef bakımından mükemmel bir görüş birliği yani subaylar ve erler arasında mükemmel bir dayanışma olmadan,
II. Askerler birbirlerine samimi bir şekilde bağlı olmadan,
III. Gayeye ihlâsla sarılmadıkça ve ortada yüce gaye olmadıkça gerçekleşemez.
IV. Yüksek derecede ahlâk sahibi olmalıdır. Ahlâken zayıf kimseler, aralarında saygı ve sevgi olmayanlar kavga ve münakaşadan kurtulamazlar.

V. Mü’minler arasında gaye ve hedefe duyulan arzu ve onu elde etmek için gösterilen kararlılık, öyle bir etkileşim meydana getirir ki hiçbir güç onları yenemez ve onlar savaş meydanında kurşunla kaynatılmış duvarlar gibi sağlam, sarsılmaz bir şekilde çarpışırlar. İşte bu esaslar, Rasulullah aleyhisselam’ın liderliğinde muhteşem bir askeri güç meydana getirmiştir. Bu güce en büyük kuvvetler bile karşı koyamamış ve asırlarca tüm dünya onlarla baş edememiştir.

Müslim de “Esma ve Sıfat”da Beyhakî Ebu Zerr-i Gifarî radiyallahu anh’dan; o da Rasulullah aleyhisselam’dan; O da Cebrail aleyhisselam’dan; o da Allah Teâlâ’dan şu kudsi hadisi rivayet etmişlerdir: Allah Teâlâ buyurmuştur ki: “Ey kullarım! Haberiniz olsun ben zulmü kendime haram kıldım. Size de aranızda haram ettim. Binaenaleyh birbirinize zulmetmeyiniz. Ey kullarım: Sizler gece ve gündüz hatalar yaparsınız ben ise günahlarınızı mağfiretimle örterim, onlara ehemmiyet vermem. O halde benden bağışlanmanızı isteyiniz ki sizi affedeyim.

Ey kullarım! Sizler hep açsınızdır, ancak benim doyurduklarım müstesnadır. Onun için benden isteyiniz ki size yiyecek vereyim. Ey kullarım! Sizler hep çıplaksınızdır, ancak benim giydirdiklerim hariç. Onun için benden giyecek isteyin ki sizi giydireyim. Ey kullarım! Sizin evveliniz, ahiriniz, ins ve cinniniz içinizden en temiz kalpli bir adam gidişinde de olsa, o benim mülkümde bir şey artırmaz. Ey kullarım! Sizin evveliniz, ahiriniz, ins ve cinniniz içinizden en kötü kalpli bir adam gidişinde de olsa, o benim mülkümden bir şey eksiltemez.

Ey kullarım! Sizin evveliniz, ahiriniz, ins ve cinniniz hepiniz bir yere toplanıp benden isteseniz de ben sizden her isteyene istediğini versem o benim mülkümden yine bir şey eksiltmez. Denize bir iğneyi bir kere daldırmakla ne eksilir? Ey kullarım! Yalnız sizin amellerinizi size karşı korur, saklarım. Onun için hayır bulan hemen Allah’a hamd etsin, ondan başkasını bulan da kendisini kınasın.”

“Ey iman edenler!” Bey’attan sonra bütün mü’minlere bir nasihat olan bu ayet, surenin manasını özetlemekle beraber sonunu başına döndürmek, ümitsizlikten sakındırmakla ahiret ve gelecek için arzu ve ümidi takviye etmek ve aynı zamanda Saf Suresi’ndeki “kenetlenmiş yapı” manasını göstermek üzere bir hazırlıktır.

Dayanışma ruhu içinde imanları uğruna çarpışan mü’minlerden övgüyle söz etmiştir. “Allah katında en sevimli işin ne olduğunu bilsek de işlesek!” diyenlere (samimiyet ve kararlılıklarının göstergesi olarak) “Saf Suresi’nde” Allah yolunda söz birliği, güç birliği ve bundan da önemlisi gönül birliği ve dayanışma ruhu içerisinde bir topluluğun birlik ve düzeninin önemine dikkat çekmiştir.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr