Ocak 2010 Zeki SOYAK A- A+
A- A+

Allah’ın Hükmüne Razı Olmak-2

 

Değerli mü’minler insanın Allah’ın (cc) hükmüne ram olması, takva ve züht üzerine yaşayabilmesi için dikkat etmesi gereken şeylerden üçüncüsü ölüm için hazırlıklı olmaktır. Evet, ölüm her insanın uğrak vereceği bir menzildir. Mü’minler için yeni bir hayatın başlangıcı, kâfirler için ebedi azabın başlangıcıdır. Kâfirlere kabirle başlayan azap, kıyametteki o dehşetli anlardan sonra sonsuza dek devam eden cehennem ateşi ile sürecek. Müminler için ölüm ise yeni bir hayat, ebedi hayattır. Dünyanın bütün sıkıntılarından kurtulup gerçek saadete kavuşmak, vasıl ilallah olmak yani Allah’a (cc) vasıl olmaktır ki bu ne büyük bir bahtiyarlıktır. Kişinin İslam üzere yaşayıp müslüman olarak ölmesi ve müslüman olarak dirilip cennete dâhil olması, cennetten cemalullahı temaşa etmesi ne büyük saadettir değerli mü’minler. Onun için bir müslüman o ölüm ve ölümden sonrası hayat için hazırlıklı olmalıdır. Çünkü Allah (cc) Al-i imran 185 ve bazı diğer ayetlerde:

Her nefis ölümü tadacaktır.” buyuruyor.

Evet, her nefis ölümü tadacaktır. Ondan hiç kimsenin kurtuluşu yoktur. Onun için ölümü tefekkür tefekkürlerin en güzelidir. İnsan ‘tefekkürü mevt’ yapa yapa yani ölümü, ölüm sonrası hayatı düşüne düşüne kendisine çeki düzen verecektir. Ölüme her an yaklaştığını hissede hissede, her attığı adımla ölüme doğru yürüdüğünü, mezara doğru yürüdüğünü bile bile hareket edecektir. Çünkü bu dünya fanidir, ebedi olan öbür âlemdir. Öbür âlemde gerçek saadete erebilmenin yolu şu dünya hayatını bir manevi mamure haline getirmek, kur’ani, sünneti bir hayatı yaşayabilmektir. Nice gafiller ölümü bile bile ölüme hazırlanmazlar, ölüm ötesi hayatı inkâr ederler. Onlar mezara girdikleri zaman uyanacaklar fakat mezardaki uyanıklık kişiye hiçbir fayda vermeyecektir. Fayda dünyada iken, hayatta iken uyanabilmek, tövbe etmek, iman ile yaşamak ve iman ile göçmenin yollarını aramak yani Allah’ın (cc) hükmüne razı olmaktadır.

Züht ve takva üzerine yaşamanın Allah’ın (cc) hükmüne razı olabilecek bir hayat çizgisi üzerinde yürümenin dördüncü şartı da Allah (cc) için sevip, Allah (cc) için buğzetmektir. Bir insan Allah (cc) için sevmiyorsa, Allah (cc) için buğzetmiyorsa o insanda hayır yoktur. Allah’ın (cc) düşmanlarına sevgi besleyen, Allah’ın (cc) dostlarına buğzeden insanlar dünyasını da ahiretini de berbat etmiş demektir. Allah (cc) Mücadele suresi ayet 22’de mealen şöyle buyuruyor: 

“Allah’a (cc) ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile, Allah’a (cc) ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah (cc) onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah (cc) onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan (cc) razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın (cc) tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın (cc) tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”

Evet, Allah (cc) işte gerçek mü’minlerin, Allah’ın (cc) hükmüne razı olan müminlerin durumunu bize böyle beyan ediyor. Üç günlük dünya çıkarları ve menfaatleri için dininden yırtıp küfre yama yapan, dünyaya yama yapanlar, üç günlük koltuk için, makam mevki için para pul için İslami kimliğini terk edip nifak içine dalanlar, Allah (cc) için değil geçici menfaat ve çıkarlar için insanları seven, Allah (cc) için buğz değil nefsine zarar gördüğü veya çıkarlarına engel gördüğü kişilere buğz edenlerin akıbetleri hüsrandır değerli mü’minler. Onun için Allah’ın (cc) hükmüne razı olan mü’minler kendilerine görünürde çeşitli maddi yönlerden, dünyevi yönlerden zarar da verse sevmesi gerekenleri severler. Allah (cc) için buğzetmemiz gerekenlere buğzetmemiz bize zararlar verse de ona buğzedecek, sevmemiz gerekeni de seveceğiz. Bize dünyevi birçok menfaatler sağlasa, makamlar, mevkiler sağlasa, para pul sağlasa, insanlar arasında geçici bir şöhret de kazandırsa eğer Allah (cc) için sevmiyorsak, Allah (cc) için buğz etmiyorsak o sevgi bizim hüsranımız, o buğz bizim hüsranımız demektir. Öyleyse değerli mü’minler sevdiklerimizi Allah (cc) için sevelim,  buğzettiklerimize de Allah (cc) için buğzedelim.

Allah’ın hükmüne razı olanlar takva ve züht üzerine yaşayanlar beşinci olarak iyiliği emrederler ve kötülüğü yasaklarlar. İyiliği emretmek, kötülükten men etmek onlara dünyada birçok zararlar açsa da onlar bu zararlara göğüs gererler ve Allah’ın (cc) razı olduğu şeyi yani iyiliği emretmek kötülükten men etmek vazifesini yerine getirirler. Lokman suresi ayet 17 de Rabbimiz Hz Lokman’ın oğluna tavsiyesini bize aktarıyor:

“Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.”

Değerli müminler Allah’ın (cc) emri, hükmü budur. Bu hükme uymak bu emre uymak ise müslümanın vazifesidir.

Bir altıncı husus da tefekkür etmektir. İnsan kendi yaratılışını tefekkür etmeli, yeryüzünü tefekkür etmeli, gökyüzünü tefekkür etmeli, şu âlemde var olan her şeye bakarak tefekkür etmelidir. Güz mevsiminde bir ayrı tefekkür, baharda, yazda, kışta ayrı ayrı tefekkür etmelidir. Göğe bakıyorsunuz, yeryüzüne bakıyorsunuz ayrı tefekkürler. Kendinize dönüyorsunuz ne muazzam, ne mükemmel bir varlık olarak yaratılmış insanoğlu. İşte bu güzel tefekkürler Allah’a (cc) kullukta bize yardımcıdır. İhlâsımızı artırır, takvamızı artırır. Azim ve gayretimizi, sabrımızı, sebatımızı, şükrümüzü artırır. Böylece bu tefekkürler bize Allah’ın (cc) hükmüne razı olma yolunda yardımcı olur. Birçok ayeti kerimelerde Allah (cc)  bizlere düşünmemizi, akletmemizi, tefekkür etmemizi emretmektedir. Haşr suresi ikinci ayetin sonunda Rabbimiz:

 “Ey basiret sahipleri düşünün, ibret alın.” buyuruyor.

Değerli müminler ‘kalb’in kelime manası değişkenliktir.  ‘Kalp’, değişken, halden hale giren bir şeydir. Öyleyse bu değişken olan kalbe Allah’ın (cc) razı olmadığı, rızası olmayan bir şeyin girmesine mani olmak, kötü düşüncelere,  kötü niyetlere, kötü plan ve programlara karşı korumak, kalbimizi, zihnimizi masivadan, kötü düşüncelerden, kötü ahlaklardan temizlemek ve böylece kalbimizi muhafaza altına almak zorundayız. Çünkü insan her şeyinden sorulacaktır. İsra suresi ayet 36 da Rabbimiz:

“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” buyuruyor.

Kulak, göz ve kalbin her birinden sorulacaktır. Kalpten bir anda gelip geçen duygu ve hislerden sorulmayacak fakat kalbe yer etmiş, sürekli kalbi meşgul eden, sürekli düşüncemize sirayet eden, fırsat bulduğumuz zaman da amele dönüşecek şekilde kararlılık gösteren düşünceler, fikirler, kötü niyetler, kötü ahlaklardan elbette sual olunacaktır. Tövbe etmeden huzura varırsak ve Allah da (cc) bizi affetmezse muhakkak karşılığı olan cezayı göreceğiz.

Değerli mü’minler, Allah’ın hükümüne razı olanlar yedinci olarak Allah’ın (cc) mekrinden emin olamazlar. Ne kadar amel işlerlerse işlesinler, ne kadar Allah (cc) yolunda hizmet ederlerse etsinler hatta zahirde hiçbir günah da işlemeseler asla ve asla onlar bu amellerine güvenmezler ve onlar mutlak korku ile ümit arasında yaşarlar. Allah’ın (cc) rahmetinden asla ümitlerini kesemezken Allah’ın (cc) azabından, gazabından da her an endişe içerisindedirler. Onlar yeryüzünde “bir insan cehenneme girecek, diğerlerinin hepsi cennetlik” denilse “acaba cehenneme girecek o bir kişi ben miyim?” korkusunu yaşarlar. Fakat “herkes cehenneme, bir kişi cennete girecek” deseler “o acaba ben miyim?”  diye de bu ümidi yaşayacaklar. İşte bu korkuyla ümit arasında ki med cezir olayı insanın İslami yaşantısını, İslami heyecanını muhafaza edecek ve İslam dışı yaşantıdan kişiyi koruyacaktır.

Sekizinci olarak mü’minler Allah’ın (cc) verdiği dünya malına karşı aşırı sevinmezler, ellerinden çıkana da üzülmezler. Onların dünya malları, nimetleri karşısındaki tutumları budur. Allah (cc)  insana bazen zenginlik verir, bazen fakirlik verir. Bakarsınız fakirler zengin olur, zenginler fakir olur. Bu insan “ben çalıştım da kazandım” diye düşünürse işte o insan iman tadını almamıştır. Rabbine tam bir iman ile bağlanmamıştır. Veya bilgisizliğinin cehaletinin kurbanı olmuştur. Evet, çalışacağız, gayret edeceğiz, helal yollardan kazanç elde edeceğiz ama bilelim ki çalışmamızın karşılığı değildir bu kazançlarımız. Allah (cc)  vermektedir. Bir insan çalışacak, gayret edecek ama Allah’ın (cc) verdiği nimetleri kendi çalışmasına bağlamayacak, “ben çalıştım ve kazandım” demeyecek, “ben çalıştım Rabbim ihsan etti, ikram etti.” diyecek.

Değerli mü’minler, mü’min o kimsedir ki sıkıntıda da genişlikte de aynı hali muhafaza eder. Yani darlık halinde de, genişlik halinde de Allah’a (cc) kulluğunu, ihlâsını muhafaza eder. Zenginlik halinde de kendi konumunu korur. Fakir olan insan fakirliğinden dolayı Rabbine hâşâ darılmaz, başkalarına haset etmez. “Ben çalışıyorum hatta başkalarından daha da çok çalışıyorum fakat niye zengin değil de fakirim?” diye bir düşünceyle isyana, tuğyana sapmaz. Bir insan da zengin olunca şımarmaz. Büyüklük taslamaz. Allah’ın verdiği nimetleri kendi aklına, çalışmasına, zekâsına bağlamaz. Tekrar edeyim “ben çalıştım, Rabbim verdi” der. “Ben çalıştım ben kazandım” demez mü’min. Demek ki bütün hallerde, fakir, zengin, hasta, sıhhatli, amir, memur hangi konumda olursa olsun mü’min, imanının gereği olan yaşantıları yaşamalı ve halini muhafaza etmelidir.

Rabbimiz (cc)  bizleri her halükarda mümin olarak halini muhafaza edenlerden eylesin. Her gün namazla miraç etmeli, Rabbimize yükselmeli, kötü ahlaklardan, kötü huylardan sıyrılmalı ve kâinatın efendisi, sultanı, Allah’ın sevgilisi, habibi Rasulullaha sallallahu aleyhi ve sellem ümmet olma şerefini muhafaza etmeye gayret etmeliyiz. Bu şerefin üzerinde başka şerefler bilmemeli, basit dünya menfaatleri için imanına, islamına zarar verecek kötülüklerden sarfu nazar etmeliyiz.

Değerli mü’minler, Rabbimiz (cc) bizleri İslam âleminin yeniden uyanmasına, dirilmesine vesile, vasıta kılsın. Nerede, hangi beldede İslam düşmanı, kur’an düşmanı varsa Allah (cc) onları da eğer ıslah olmazlarsa kahru helak eylesin. Rabbim biz müslümanlara da basiret, firaset, kemal-i iman nasip etsin. Bizlere Allah (cc) yolunda fedakârlık ruhu, şuuru versin. Nasıl bir kul olmamızı istiyorsa bizi öylece kul etsin. Amin.

Yazımızı paylaşın..

Facebook Twitter Whatsapp’ta Paylaş Google Email Print LinkedIn Pinterest Tumblr