Anlam Kazanmak ve Kazandırmak

Çiçekler, baharın habercisi! Bahar, yaşamın, dirilişin ve umutların yeniden filizlenmesidir. Çiçeklerin koparılmasıyla, baharın gelmesi engellenmeyecek ve şehitlerimiz olduğu sürece mücadelemiz kaybolmayacaktır. Şehidin ruhu göklere yükselirken, geride bıraktığı tertemiz yürekler kulakların duymaya cesaret edemeyeceği bir tonla ‘Ah Şehadet’ diyeceklerdir.
Kelime-i şehadet getirerek, şahit oluyorsun (Allah’a ve Rasulüne). Yaşadığın dünyada da her an bir şeylere şahit oluyorsun. Hem de bütün benliğinle, farkında mısın? İnanmak, gerçekte uğruna ateşlere atılacağımız/atılabileceğimiz sevdaların sahibi olmak değil midir? Eğer vicdan taşıyorsak, mazlumlara karşı sorumluluklarımız olduğunu hissederiz.
Şimdilerde cihad, şehadet, mücahit kavramlarını nasıl dillendiriyoruz ki! Unutulan, unutturulan kavramlarımız. Son zamanlarda yeni bir moda aşılanıyor, televizyon ekranlarında. Kadınlar erkekleri yönetiyor, tokatlıyor… Her şeyi bitirdik şimdi de kadınları erkekleştiriyoruz. Böyle olmamalıydık. Aksine, La ilahe illallah sancağıyla bir cihat yürüyüşünün şanlı mücahitleri olmalıydık.
Allah Teâlâ, Büruc suresinde Hendek Ashabı’ndan bahseder. Şahit olalım iman uğrunda hendeklerde yananlara ve etrafımızda (Suriye, Filistin, Mısır, Arakan ve …) yananlara ve bir türlü anlam veremediğimiz yangınlara. Rasulullah aleyhisselam Hendek Ashabı hakkında şöyle buyurmuştur:
“Sizden evvelkiler içinde bir kral ve onun kâhini vardı. Bu kâhin ihtiyarlayınca Kral’a:
– ‘Ben ihtiyarladım, bana bir kimse gönder ki ona kâhinlik öğreteyim’ dedi. Kral da ona bir delikanlı gönderdi. Kâhinin yolunun üzerinde bir rahip vardı. Delikanlı, rahibin yanında oturdu ve sözlerini dinledi. Bu sözler delikanlının hoşuna gitti. Sonra kâhine her gidişinde rahibe uğrar ve onun yanında otururdu. Kâhinin yanına ulaştığında -geç kaldın diye- kâhin delikanlıyı döverdi. Delikanlı bu hali rahibe söyleyince, rahip ona şöyle dedi:
-Kâhinden korktuğunda: ‘Evde alıkoydular’, ailenden korktuğunda da ‘Kâhin alıkoydu’ de. Durum böyle devam edip giderken, delikanlı günün birinde insanların yolunu kesen büyük bir hayvana rastladı ve bunun üzerine ‘Kâhinin mi yoksa rahibin mi daha faziletli olduğunu bugün öğreneceğim’ diye eline bir taş aldı ve:
– ‘Allah’ım! Eğer rahibin işlerini, kâhinin işlerinden fazla seviyorsan hayvanı öldür ki, insanlar geçsin’ dedi ve taşını hayvana attı ve onu öldürdü. Halk da yollarına devam ettiler. Sonra delikanlı rahibin yanına geldi vakıayı ona anlattı. Rahip ona:
– ‘Yavrucuğum! Bugün sen benden daha faziletlisin. Senin şanın gördüğüm dereceye ermiş. Sen yakında muhakkak bir belaya uğrayacaksın. Eğer başına bir bela gelirse, benim bulunduğum yeri söyleme’ dedi.
Kendisini Rabb kabul eden kral, onu –delikanlıyı- yakalattı ve devamlı surette işkence etti. Sonunda delikanlı rahibin yerini söyledi. Hemen rahip getirildi ve ‘dininden dön’ denildi. Lakin rahip dinlemedi. Bunun üzerine kral testere istedi ve rahibin başının tam orta yerine koyarak rahibi ikiye ayırdı. Rahibin her bir parçası iki yana düştü. Sonra delikanlı getirildi ve ‘dininden dön’ denildi. Fakat delikanlı dinlemedi. Kral onu kendi adamlarından bir topluluğa teslim etti ve onlara şöyle söyledi:
– ‘Bunu filan dağa götürün ve dağa çıkarın. Dağın tepesine vardığınızda dininden dönerse ne ala, dönmezse onu dağın tepesinden atın’. Bunun üzerine onu götürdüler ve dağa çıkardılar.
– Delikanlı; ‘Allah’ım! Bunların hakkından gel’ dedi. Bunun üzerine dağ sarsıldı. Onlar da yuvarlandılar. Delikanlı yürüyerek kralın yanına geldi.
– Kral, delikanlıya: ‘Arkadaşlarına ne oldu?’ dedi.
– Delikanlı; ‘Allah beni onlardan kurtardı. Benim emredeceğim işi yapmadıkça sen beni öldüremezsin’ dedi. Kral ‘nedir o?’ diye sordu.
– Delikanlı şöyle dedi; Halkı geniş bir meydana topla. Beni de hurma kütüğüne bağla. Sonra okluğumdan bir ok al, onu yayın tam ortasına yerleştir. Sonra da ‘Âlemlerin rabbi Allah’ın adı ile –Bismillah’ deyip oku at. Eğer bunu yaparsan beni öldürürsün, dedi. Kral delikanlının dediklerini yaptı. Ok delikanlının şakağına saplandı. Delikanlı elini şakağına koydu ve öldü.
– Bunun üzerine halk; ‘Delikanlının Rabbine iman ettik’ dediler. (Zeki Soyak, Kıssalar Hisseler, 2. cilt)
Genç Adam! Bilesin ki şehadet; bir cesedin nefes alışverişini sonlandırması değildir! Aksine, ölü toprağı serpilmiş ruhlara hayat vermektir. Onların önünde bir kandil gibi En Kutlu Yolculuk’a yürümektir. Ağlayan çocukların gözlerine ışık, çaresizlerin kalbinden yükselen dua olmaktır. Kardeşim, Şehadet; anlam kazanmak ve anlam kazandırmaktır.