Alimler Alem Adamdır

Alimler Alem Adamdır

Şehid Seyyid Kutub’un “Fî Zılali’l Kur‘ân” tefsirinde ‘Büyük Müslüman’ diyerek ismini andığı bir hayata dair iki bölümlük yazı dizisinin ilki.

“Kokuşmuş ve değersiz Batı medeniyetinin kültürel köleliğini kabule doğru giden güya bağımsız Müslüman toplulukların bu hareketlerini durdurabilir miyiz? Bu çağda bir İslam İnkılâbı mümkün müdür? Süreci, metodu ve tekniği nedir? Hangi zayıflık ve güçsüzlük bizi gerçek Müslüman olmaktan alıkoyuyor? Gelin bu dünyayı değiştirelim.” der, 1979’da vefat eden Mevdudi. Bu cümleler en az 35 yaşındadır.

Doğduğunda takvim yaşı sıfır olan Mevdudi hayata herkes gibi sıfırdan başladı. Yaratılalı dokuz ay kadar olmuştu. Dünyadaki ilk ses denemesi hıçkırıklarıydı. Ağlıyordu… Mü’mine zindan olan dünya kendisine karşı müşfik olmayacaktı.

İleride öğrenecekti ki yegâne müşfik olan ‘zat’ kendisini ağlatan dünyanın asıl sahibiydi. Sahip, tek sığınaktı. Hayatı boyunca okuyacağı bütün kitaplar, Sahip’in gönderdiği son kitabı daha iyi anlayabilmek için yazılmışlardı.

Batı Müfredatında Okumayan Biri

Her kitabı birkaç kez okurken Sahip’in son kitabı olan ‘er’ kitabı her daim okuyordu. Er kitapla süsleniyor, şeref kazanıyordu. İnsanları yokuşlardan düze çıkarabilmek için er kitabın nurundan faydalanıyordu. Okunan her harfine ayrı ayrı sevap verilen başka bir kitap daha yoktu.

Babası O’nu Batı kültürüne ait değerlerle öğretim yapan resmî eğitim kurumlarına göndermedi. Aile dostu olan, samimi ve halden anlayan öğretmenler tarafından yetiştirildi. Önce Arapça ve Farsça öğrenerek Doğu’yu, ardından da İngilizce öğrenerek Batı’yı bizzat tanıdı.

Yaşamının büyük kısmında rızık vesilesi görevini üstlenen ve hizmetlerine daha rahat devam edebileceğini düşündüğü, irşat ve bilgilendirme vasıtası olarak da gördüğü gazeteciliğe 17 yaşındayken “Müslim” gazetesinin yazı işleri müdürü olarak başladı.

İki yıl sonra gazetenin kapatılmasının ardından bir başka yayın organı olan “el-Cemiyet” gazetesine geçti. Mezkûr gazetelerde yazacağı yazılar eşref vaktinde yayınlanacak etkili ve kaliteli kitaplarının müjdecisiydi.

24 Yaşında “İslam’da Cihad”ı Yazan Biri

Aynı coğrafyada birlikte yaşadığı, Müslümanların inançlarını hafife alan konuşmalar yapan ve münafıklıkta derece sahibi etkin bir şahıs suikast sonucu öldürülünce bölge basınında İslam aleyhinde büyük bir karalama kampanyası başlatıldı. Manşetlere göre suikastın sorumlusu Müslümanlardı. Halk da Müslümanlara karşı sözlü ve fiziksel saldırıya geçti.

Herkes -geçtiğimiz yıllarda papanın da iftira ettiği gibi- İslam’ın kılıçla yayıldığını ve şiddete dayalı bir din olduğunu homurdanmaya başlamıştı. Pasif direnişin sembolü olarak göklere çıkarıldığından çıplak ayakları yere basmayan Gandi bile uydum kalabalığa dercesine “Kılıç dini.” diyerek İslam’a dil uzattı.

Müslümanlar üzerinde bunaltıcı bir atmosferin oluşturulduğu bu dönemde 24 yaşında bir genç, âlim bir zatın duası üzerine ortaya atılarak bütün bu iftiralara karşı bir kitap hazırladı: “İslam’da Cihad.” Kitap, el-Cemiyet’te “İslam’da Savaş Hukuku” başlığı altında yayınlanan 22 makaleden oluşuyordu.

Hasan El Benna’nın Takip Ettiği Biri

Genç yazar bu çalışmasında, İslam’ın saldırılara hedef olan cihad mefhumuna karşı mantıklı/ikna edici izahlar geliştirdi. Altı ayda hazırlanan bu çalışma cihadı ve İslam hukukunu eski ve modern savaş prensipleriyle karşılaştırarak ayrıntılı bir şekilde anlatan kıymetli bir eserdi.

Kitap, Müslümanların fikrî ve siyasi çevrelerince büyük bir memnuniyetle karşılandı. Muhammed İkbal, kitabı; “İslam’ın cihad anlayışı, barış, savaş, hukuk ve gelenekleri hakkında yazılan en güzel kitaptır. Herkese bu eseri okumasını tavsiye ederim.” sözleriyle alkışladı.

Eserin Arapça tercümesini okuyan Hasan el Benna da bu kitaptan etkilendi ve kurucusu olduğu İhvân-ı Müslimîn/Müslüman Kardeşler üyelerinden bu kitabı mutlaka okumalarını istedi.

Amel Defterinde ‘İslam Devleti’ Olan Biri

Mevdudi, iftiralara cevap verip cihadı zihinlerde ve gönüllerde layık olduğu yere -Allah’ın izniyle- koyduktan sonra ilk iş olarak kalbinde imanlı bir şehir kurdu. Bu şehir, Rahmanî yapıya kavuşacak üç aşamalı bir nimetin ilk ve en önemli adımıydı. İkinci olarak, hizmete devam ettiği topraklarda bir İslam cemaati oluşturdu.

Son olarak da bu cemaatin önderliğinde hitap ettiği kesimi de arkasına alarak bir İslam devletinin temellerini attı. Kalbinde kurduğu şehirle başlattığı mücadeleyi sonlandırırken attığı üçüncü adımın tam karşısında, en büyük ameli olabilmeye aday bir çile ürünü vardı: yasaları Kur’an ve Sünnet’e göre hazırlanmış bir İslam devleti: Pakistan.

Arşın Gölgesine Aday Biri

Bu fikrî ve amelî çalışmalar hakiki dertlerle meşgul olduğuna dair birer hüccetti. Genç yaşta gösterdiği bu gayretlerle Sahip’in, mahşerde arşın gölgelendireceğini vaat ettiği yedi sınıf insandan biri olmaya niyetliydi.

“Arşın Gölgesindeki Genç”i oynuyordu. Rol yapmıyordu. Niyeti sahihti. Riya gibi vesveselere Euzubesmele ile mukabelede bulunuyordu. Kovuyordu, taşlanmış olanı.

Cevabı İkinci Yazıda Olan Bazı Sorular

– Bir müsteşrikin daha çok çalışabilmek için günde 6 saat uyuduğunu öğrenince ne yaptı?

– Amerikan uygarlığına hayran olarak büyüyen nesiller konusunda neye dikkat çekti?

– “Batı felsefesi, ahlakı ve kültürü karşısında yenilirsek eğer…” cümlesini kalbimize nasıl bağladı?

– Namaz hakkında sorulan bir soruya duvardaki saat örneği üzerinden nasıl cevap verdi?

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.