Ağaç Olabilmek

Ağaç Olabilmek

“Allah’a ibadet edin ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa Suresi, 36)

Bu ayeti kerimede ana babadan sonra gelen akraba hakkının ne kadar önemli olduğunu Allah Teâlâ bize bildirmiş ve onlara iyi davranmamızı emretmiştir.

Bir ağaç ancak dallarıyla, yapraklarıyla, meyveleriyle ağaçtır. Dalları olmayan, meyvesi olmayan, yaprakları olmayan ağaç, ağaç değildir. Belki kesilmeye mahkûm, yanmaya layık bir kütüktür, odundur.

Konumuzun başında okuduğumuz ayette; Allah’a ibadet, ana-babaya itaatten sonra akrabaya iyilik etmek geliyor. Akrabalarımız, aramızda kan veya sıhrî (evlilik gibi kanuni yollarla meydana gelen) bağlar bulunan kimselerdir. Hepimiz cemiyet içinde büyük bir aileyi meydana getiririz. Birlikte düşer, birlikte kalkarız; beraber seviniriz, beraber ağlarız. Birimizin derdi hepimizin derdi, birimizin sevinci hepimizin sevincidir. Bunun içindir ki Allah, pek çok ayetlerinde öncelikle ihtiyaç sahibi olan yakın akrabalarımıza ihsanda bulunmamızı emretmektedir. Böylece dünyevi menfaatler uğruna aradaki akrabalık bağlarının kopmasını istemeyiz, kopmasını önleriz.

İnşallah bizlerin de akrabalık bağları yukarıda yazdığımız gibi olur. Birde bunun tersi olursa birbirimizden uzak, akrabamızın sevinciyle sevinmeyen, üzüntüsü ile üzülmeyen bir halde oluruz ki bu halimiz Allah’ın rızasına aykırı hareket etmemize sebep olur.

Akrabalar arasında laf taşımak, arkalarından gıybetlerini yapmak Müslüman’a yakışmaz.

Gıybet ve İftira haram olduğu gibi bunları dinlemek de haramdır. Bunları dinleyenler de (gıybet) günahına ortak olurlar.

Birisi, bir adama gelip “dün akşam falan kimse ile beraberdim, senin hakkında şunları şunları söyledi.” diyerek, bir çok hoşa gitmeyecek laf aktardı. Kendisine laf aktarılan adam: “O kimsenin evine niçin gitmiştin?” diye sordu. O kişi de “beni yemeğe davet etmişti.” dedi. Bunun üzerine o kişiye “o kadar yemeği miden de tuttun da, bir çift lafı mı tutamadın.”diyerek dersini verdi.

Bizler de ne laf taşıyalım ne de taşıyıp ortalığı karıştırmak isteyenlere fırsat verelim. Akrabalık bağlarımıza zarar vermek isteyenlere de böylece ders vermiş olalım.

Peygamber efendimiz aleyhisselam buyuruyor ki:

“Sıla-i rahmi terk eden cennete giremez.”

Sıla-i rahmin terk edilmesi, akrabalık bağlarını kesmek, büyüklere hürmet ve itaati terk etmek olur. Hürmet ve saygı terk edilince de cemiyetin düzeni bozulur. Büyük belirsiz, küçük belirsiz olur. Büyüğünü bilmeyenler Allah’ı da bilemezler, tanıyamazlar ve itaat edemezler.

Allah’ım bizleri rızana uygun yaşat, gazabına sebep olacak hallerden muhafaza eyle.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.