CİHAD DERSLERİ- Hz. Peygamber’in Evinde Yetişen Üç Abdullah (II)

CİHAD DERSLERİ- Hz. Peygamber’in Evinde Yetişen Üç Abdullah (II)

 

2022 yılının Eylül ayında bu dergide yazdığım yazıda Hz. Peygamber efendimizin evinde yetişen üç Abdullah’ı konu edinmiş ve bunlardan Hz. Zübeyir’in oğlu Abdullah’ı anlatmıştım. Âlim, Mücâhid ve entelektüel bir Müslüman olan Abdullah’ın, Hz. Peygamber efendimizin eşi ve kendisinin de teyzesi olan Hz. Âişe annemiz tarafında yetiştirildiğine vurgu yapmıştım. Bu yazımda da yine Hâne-i saâdette yetişen iki Abdullah’tan söz edeceğim. Bunlarda biri Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, diğeri de Hz. Abbas’ın oğlu Abdullah’tır. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah ile söze başlıyorum.

2- Hz. Ömer’in oğlu Abdullah

Abdullah, Hz. Peygamber’e risâlet görevi verildikten bir veya iki yıl sonra dünyaya geldi. Peygamberliğin altıncı yılında babası Hz. Ömer, Müslüman olurken o beş yaşlarındaydı. Abdullah, bu yaştan îtibâren Müslüman olan bir âilenin içerisinde ve Ömer gibi bir babanın terbiyesinde yetişti. Babası ile birlikte hicret etti. Yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud savaşlarına katılamadı. Bedir savaşı sırasında on iki-on üç yaşlarında bir çocuktu. Hz. Peygamber, yolda orduyu kontrol etti ve Abdullah gibi yaşı küçük olanları Medîne’ye geri gönderdi. Bu duruma çok üzülen Abdullah, üzüntüsünü şöyle anlatır: “Bedir’e giderken Rasûlullah (s.a.v.)’e arz olunduk, beni küçük bulup geri gönderdi. Hayatımda bir daha o gece üzülüp ağladığım kadar ağlamadım.” On beş-on altı yaşlarına ulaştığında ilk defa Hendek savaşına katılan Abdullah, bundan sonra Hz. Peygamber’in katıldığı bütün savaşlara ve ilâve olarak Mûte savaşına katıldı.

Hz. Ömer’in kızı Hafsa, Huneys b. Huzâfe ile evliydi. Huneys, Bedir savaşında yaralandı ve Medine’ye dönerken yolda vefat etti. Dul kalan Hafsa ile kimse evlenmek istemedi. Hz. Ömer de bu duruma üzüldü. Onun bu üzüntüsünü gidermek isteyen Hz. Peygamber Efendimiz, Hafsa ile evlendi. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, o sıralarda on iki-on üç yaşlarındaydı. Kendisi Suffe’de kalıyordu. Ablası Hafsa, Hz. Peygamber’in hanımı olduktan sonra sık sık ablasının yanına gider ve zaman zaman da orada gecelerdi. Bir gece Suffe’de uyurken gördüğü rüyâyı ablası Hafsa’ya anlatmasını şöyle hikâye eder:

“Rasûlullah (s.a.v.)’in zamanında bir adam rüyâ gördü mü, rüyâsını ona anlatırdı. Ben de bir rüyâ görmeyi ve gördüğüm rüyâyı Rasûlullah (s.a.v.)’e anlatmayı temenni ettim. Ben o zamanlar genç ve bekâr bir delikanlıydım; geceleri suffede yatardım. Derken bir gece rüyâda iki meleğin beni alıp cehenneme götürdüklerini gördüm. Bir de baktım ki, cehennem kuyu çevresi gibi çevrilmiş, hem kuyu direği gibi iki direği var. İçinde de birtakım insanlar var ki, ben onları tanıdım. Hemen “Cehennemden Allah’a sığınırım! Cehennemden Allah’a sığınırım! Cehennemden Allah’a sığınırım!” demeye başladım. O sırada o iki meleği bir başka melek karşıladı ve bana: “Korkma!” dedi. Ben bu rüyâyı (ablam) Hafsa’ya anlattım. (Ablam) Hafsa da Rasûlullah (s.a.v.)’e anlattı. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Abdullah ne iyi çocuk, bir de gece namazı kılsa!” buyurdu.” Olayı Abdullah’tan dinleyen ve bize anlatan birinci râvi Sâlim der ki: “Abdullah, bundan sonra geceleri çok az uyurdu” (Müslim, Fedâil, 140).

Suffe’de kaldığı için ablasının evine sık sık uğrayan Abdullah, Hz. Peygamber’in özel ilgisine mahzar olmuş ve onun özel sohbetlerinden istifade etmiştir. Zamanımızın gençlerinin Abdullah’ı çok iyi tanımaları gerekir. Hz. Peygamber’in takdirini kazanan bu genç insan, Hz. Peygamber’den ve O’nun evinden öğrendiklerini öğrencisi Nâfi kanalıyla sonraki nesillere aktarmıştır.

3- Hz. Abbas’ın oğlu Abdullah

Hz. Abbas, Hz. Peygamber’in en küçük amcasıdır, peygamberden üç yaş büyüktür. Hz. Hamza da Abbas’tan bir yaş, peygamberden dört yaş büyüktür. Üçünün çocukluğu ve gençliği bir arada geçmiştir. Hz. Peygamber, altı yaşına gelip annesini kaybettiğinde dedesi Abdulmüttalip, O’nu yanına almıştı. Sekiz yaşına kadar dedesinin evinde kalan Hz. Peygamber, iki yılını bu amcaları ile aynı evde birlikte geçirdi. Kırk yaşına gelip peygamber olduğunda ilk önce yakınlarını İslâm’a dâvet edince, hayatta olan dört amcasından, hemen olmasa bile bir müddet sonra kendisine inanan bu iki amcası oldu. Hz. Peygamber’in Müslüman olan bu iki amcasından Hz. Hamza, Mekke’den Medîne’ye hicret etmiş; Hz. Abbas ise Mekke fethine kadar Mekke’de kalmış ve Müslümanlığını gizlemişti. Böyle olmasını Hz. Peygamber istemişti. O, Mekke’de olup bitenleri Hz. Peygamber efendimize haber vererek ona yardımcı olmuştu.

Hz. Peygamber’in en son evlendiği hanımı Hz. Meymûne ile Hz. Abbas’ın hanımı Lübâbe kız kardeştirler. Dolayısıyla Hz. Peygamber, amcası Hz. Abbas ile bacanaktır. Mekke fethinden sonra Medine’ye yerleşen Abbas ve Lübâbe çiftinin küçük oğlu Abdullah, hicretten üç yıl kadar önce Müslümanlar Mekke’de Kureyş’in muhâsarası altında iken doğdu. Doğar doğmaz, babası Abbas tarafından Hz. Peygamber’e götürüldü ve O’nun duâsına mahzar oldu. Çocukluğu anne-babasını yanında Mekke’de geçti ve onların telkiniyle Müslüman olarak büyüdü.

Hz. Peygamber tarafından görevli olarak Mekke’de bekletilen Hz. Abbas, fetihten hemen önce âile fertlerini de alarak Medîne’ye hicret ederken, yolda Mekke’yi fethetmeye gelen Hz. Peygamber ile karşılaştı. Büyük oğlu Fadl ile kendisi Hz. Peygamber’in ordusuna katılarak Mekke’ye geri dönerken hanımı Lübâbe ve diğer çocukları yola devam edip Medîne’ye vardılar. Abdullah, hicret ederken on bir yaşlarındaydı. Anne-babası ile birlikte Medîne’ye yerleşen Abdullah, zaman zaman teyzesi Meymûne’nin evinde misâfir olarak kalır ve Hz. Peygamber’e hizmet ederdi. O da diğer iki Abdullah gibi, Hz. Peygamber evinin mânevî havasını teneffüs ederek büyüdü. Teyzesi Meymûne’nin evinde kalırken Hz. Peygamber’in gece ibâdetlerini takip etti ve bu konuda rivâyetlerde bulundu. Peygamberimiz de ona “Allah’ım, ona kitabı öğret ve onu dinde derin bilgi sahibi kıl” diye duâ etti (Buhârî, İlim, 17).

Hz. Peygamber’in evinde annelerimiz, annelerimizin çocukları ve annelerimizin yakınları bulunurdu. Annelerimiz bu yakınlarının yetişmesi ve terbiyeleri ile meşgul olurdu, onları geleceğe hazırlardı. Hz. Peygamber efendimiz de kendi evinin bu devamlı misâfirleri ile yakından ilgilenirdi.

Hz. Peygamber’in evi bir mektep ve medrese gibiydi. Geleceğin büyük insanları bu evde yetişti. Hz. Peygamber’in hanımları da yakınlarının çocuklarına annelik yaptı ve büyük vazifeler icrâ ettiler. Çocuğu olmayan bu annelerimiz, oturup ağlamadılar; kadere rıza gösterdiler. Yakınlarının çocuklarına ve kimsesiz çocuklara annelik yaptılar. Özellikle Hz. Âişe annemiz bu konuda çok başarılıdır. Medine’deki kimsesiz çocukların, yetim ve öksüz kızların annesi odur. Böyle olan kızları toplar, onları yetiştirir, çeyizlerini hazırlar ve evlendirirdi.

Zamanımızdaki Müslüman kadınlar biraz boş işlerle meşgul oluyorlar gibime geliyor. İş hayatı ve devlet memurluğu onları boş yere meşgul ediyor. Geçmişte başörtüsünden dolayı kendilerine yapılan zulmü kınıyorum. Ama belki de bu zulüm bizim lehimize olacaktı; onu da beceremedik. Kadınlarımız ve kızlarımız devlet memurluğuna heves etmeyi bırakacak ve asıl görevleri olan annelik görevine döneceklerdi ve neslimizi geleceğe hazırlama gibi büyük bir dâvâyı omuzlayacaklardı; onu da yapamadık. İnşâallah, bundan sonra dolduruşa gelmez; kendi geleceğimizi kendimiz inşâ ederiz.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.