Selam Olsun Sana Kafkas Kartalı

Selam Olsun Sana Kafkas Kartalı

Hayatını okuduğumuzda hayran olduğumuz binlerce kahramanımız var. Peygamberler, sahabeler, âlimler, şehitler ve gaziler diye genelleme yapabiliriz. Bugün özel bir kahraman ile satırlarımızı bereketlendirmeye gayret edeceğiz. Yazanın ve okuyanın istifade edeceği kanaatimi sağlayan şey, yaşanılmış muhteşem hayattır.

Kendisini birçok açıdan yetiştirmiş ve insanlığa büyük katkılar sağlamış dava eri kahramanları okumak, yakından tanımak, bizlere çok büyük ufuklar açacaktır.

Yazımızda Kafkas Kartalı olarak bilinen Şeyh Şamil’in her birimize ilham olacak özelliklerine kısa kısa değinmeye çalışacağız.

Kafkas Kartalı’nın Kısaca Hayatı

Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babası Avarlar’dan Muhammed, annesi Avar beylerinden Pîr Budak’ın kızı Bahu Mesedu’dur. Doğduğunda kendisine dedesi Ali’nin adı verildi. Ancak sürekli hasta olduğundan ad değiştirmenin iyi geleceğine dair geleneksel inancın etkisiyle ailesi adını Şâmil (Şâmûîl, Şemûîl) olarak değiştirdi.

İlk eğitimini dayısından aldı. Ardından Molla Harakinili Said ve ileride kayınpederi olacak olan Nakşibendî şeyhi Cemâleddin Gazi-Kumuki’den dini ilimleri tahsil etti ve yirmi yaşlarında ileri bir seviyeye ulaştı.

Nakşibendiliğin Dağıstan kolu yukarıda isimleri zikredilen önemli mürşitler Gazi Muhammed ve Şeyh Şâmil gibi hareket imamlarını Nakşibendilikle buluşturarak bu hareketin tasavvufî bir karakter kazanmasına sebep olmuşlardır.

Dağıstan’ın üçüncü imamı olan Şâmil böylesi bir dönemde hem askerî başarılarıyla hem de tasavvufî kimliğiyle tanınmıştır. Ruslara karşı mücadele dönemi incelendiğinde Dağıstanlıların Şâmil’i, şairlerin romancıların Şâmil’i ve savaş tarihçilerinin Şâmil’i gibi farklı Şâmil portreleri karşımıza çıkmaktadır.

Şâmil’in mücadele hayatındaki motivasyonlarının en önemlilerinden biri olan tasavvufî yönü ve Nakşibendiliği meselesi onun askerî hayatının gölgesinde kalmıştır. Şâmil’in Nakşibendiliğe intisabı, bölgedeki Nakşibendî şeyhleriyle olan ilişkisi müridizm hareketi üzerine yapılan araştırmalarda bilerek veya bilmeyerek göz ardı edilmiştir. Şâmil’in Nakşibendiliği kabul etmesi ve tarikattaki konumu, tarikata intisabına vesile olan şartlar ve mürşitleri, seyr’ü sülûkü ve halvet tecrübesi gibi konular henüz yeteri kadar araştırılmamıştır.

Oysaki Şâmil’in tarikata girmesine vesile olan Nakşibendî şeyhleri direk veya dolaylı olarak Kafkas cihadına maddî-manevî katkı sağlamıştır. Bu mürşitlerin bulunduğu mekânlar en zor zamanlarda Şâmil’in manevî motivasyonunu sağladığı yerler olmuştur.

Nakşibendi-Halidi şeyhi İsmail Siraceddin Şirvani’ye (Kürdemirî) intisap ederek hilafet aldıktan sonra 1823’te Dağıstan’a dönen Şeyh Şâmil’in arkadaşı Molla Muhammed 1829’da gazavât hareketinin liderliğine seçildi ve Kafkasya halklarını Ruslara karşı cihada davet eden bir bildiri yayımlayarak hareketi yeniden başlattı. Şeyh Şâmil imam ve gazi unvanıyla anılan Molla Muhammed’in en önemli yardımcısı oldu. 1832 Yılında Molla Muhammed şehid düşerken Şâmil ağır yaralı olarak kurtuldu.

Şeyh Şâmil, Dağıstan’da kendi varlığını güçlendirmeye çalıştı. Çeçenistan’da yeni bir güç haline gelen Hacı Taşov ve Kibid (Kebed) Muhammed ile bir anlaşma yaparak Dağıstan ve Çeçenistan’da hâkimiyetini sağlamlaştırdı. Bunun üzerine Ruslar, Şâmil’in otoritesini kırmak ve halkı ikna etmek amacıyla Rus hükümetine sadık Müslüman bir âlim olan Kazanlı Taceddin Efendi’yi bölgeye gönderdiler. Fakat halk onun bölgeye gelmesini istemedi. Bu başarısız girişimin ardından Ruslar, Şâmil’i ortadan kaldırmak için Çeçenistan ve Dağıstan’a bir askeri harekât yapmaya karar verdiler.

Zandak ve İrgin’i ele geçirdikten sonra Şamil’in savunmada kalmasından yararlanarak Aşilta’ya bir harekât düzenlediler. Ancak bu çarpışmalarda büyük kayıplar verdiler; Avremenko ve Pisaref adlı kumandanları öldürüldü. Diğer taraftan General Fészé, Ocak 1837’de Grozni’ye ulaşmasının ardından Aşağı Çeçenistan ve Büyük Çeçenistan’a iki sefer yaptı. Aşilta yenilgisinden sonra General Fészé, Mayıs 1837’de Dağıstan seferine çıkıp Hunzak, Ensal ve Aşilta’yı ele geçirdi. 8 Temmuz’da Şâmil’in bir aydır kuşatma altında olduğu Tilitl önlerine vardı. Şâmil’in direnişiyle karşılaşan Ruslar onun ateşkes önerisi üzerine Hunzak’a geri çekildiler. Bu sırada Çar I. Nikola, Tiflis’te Şamil ile görüşmek istediyse de Şamil bunu reddetti. Daha sonra çarın görüşme isteğini bildiren mektubuna verdiği cevapta Kafkasya’da çarın hâkimiyetini kesinlikle tanımayacağını, vatan topraklarında taş üstünde taş bırakılmasa bile kararını asla değiştirmeyeceğini bildirdi.

1839 Mayıs’ında General Grabbe, Rus hatları ile geçiş yollarına baskınlar düzenleyen Hacı Taşov’u etkisiz hale getirmek üzere haziran ayı başlarında 30.000 kişilik ordusuyla Şeyh Şâmil’e karşı sefere çıktı. Şâmil, Ruslar’ı durduramayıp Ahulgoh’a çekilmek zorunda kaldı. Ruslar 13.000 kişilik kuvvetle Ahulgoh’u kuşattılar. 1000 kadarı savaşçı, geri kalanı kadın, çocuk ve yaşlı 4000 kişiyle Ahulgoh’u savunmaya çalışan Şâmil ateşkes istemek zorunda kaldı. Grabbe bu teklifi kabul etmek için Şâmil’in oğlunu rehine olarak göndermesi, Ahulgoh’un şartsız teslimi, bütün silahların Ruslar’ın emrine verilmesi gibi şartlar ileri sürdü. Ancak dört gün süren müzakerelerin ardından Şeyh Şamil bu şartları reddetti.

Seksen gün süren çarpışmalardan sonra Ruslar 4 Eylül 1839’da Ahulgoh’u ele geçirdilerse de binlerce kayıp verdiler. Ahulgoh savunması Kafkasya direnişinin bir dönüm noktası oldu. Kuşatmadan yedi müridiyle birlikte kurtulan Şeyh Şâmil önce İçkeri’ye (Küçük Çeçenistan) gitti. Naibleri Şuayb Molla, Hacı Taşov ve Dargili Cevad Han da buraya geldi. Şeyh Şâmil kendisine itirazsız itaat edilmesi şartıyla İçkeri’nin yönetimini kabul etti ve ilk iş olarak Çeçenistan’ı dört naibi arasında paylaştırdı. Nâibleri Ahverdil Muhammed ile Şuayb Molla Nazran, Gurzul ve Grozni’ye saldırılarda bulunurken kendisi Kuzey Dağıstan’a yönelip Rus kuvvetlerini İşkarti ve İrpili yakınlarında ağır bir yenilgiye uğrattı (Temmuz 1840).

1842 Yılına girerken Şeyh Şâmil, Çeçenistan ve Dağıstan’ın tek hâkimi oldu. 1843 Eylül’ünde Şâmil, bir günden daha az zamanda 70 kilometreden fazla yol kat ederek Ensal’i ve Avaristan’daki bütün Rus kalelerini fethetti. Şâmil 1844 yılı başlarında Kuzey Dağıstan’ın kesin hâkimi durumuna geldi. Birkaç defa güçlü ordularla gelseler de Şamil’e ve ordusuna karşı Ruslar kaybetti.

Şeyh Şâmil, Mart 1853’te Sultan Abdülmecid’e bir mektup yazarak durumu ona bildirdi. Buna rağmen henüz resmen savaş başlamadan Kafkasya’da ve özellikle Dağıstan’da Rus askeri yığınağını sekteye uğratacak eylemlere girişti.

Osmanlı Devleti Mayıs 1854’te, Dağıstanlı Halil Bey’in teklifiyle Şeyh Şâmil’e Dağıstan ‘Serdar-ı Ekrem’i unvanını verdi.

1859 yılına girerken Şeyh Şâmil yine savunma pozisyonundaydı. Yevdokimov 19-21 Şubat 1859’da yeni Dargiye’yi kuşattı. Yevdokimov ve Wrangel eş zamanlı olarak 26 Temmuz’da büyük bir saldırı başlattılar. Şâmil, ailesi ve 400 müridiyle Gunib’e çekildi. Ruslar 21 Ağustos’ta 70.000 kişilik bir orduyla Gunib’e ulaştılar. Prens Baryatinsky Şâmil ile görüşmek istediyse de red cevabı aldı. Şeyh Şamil önce vuruşarak ölmeyi düşündüyse de sonunda oğulları Gazi Muhammed ve Muhammed Şafii ile birlikte teslim olmak zorunda kaldı (6 Eylül 1859). Prens Baryatinsky’nin karargâhına götürülen Şeyh Şamil saygıyla karşılandı. Ruslar uzun zamandan beri direnişini kırmaya çalıştıkları Şamil’e iyi davrandılar. Şeyh Şamil ertesi gün Temirhanşura’ya, oradan Saint Petersburg’a, ardından Kaluga’ya götürüldü. Çar Aleksandr onunla burada görüştü.

1869’da kendi isteğiyle Kiev’e gönderilen Şeyh Şâmil, Ruslar’ın izin vermesi üzerine hacca gitmek amacıyla 31 Mayıs 1869’da İstanbul’a gitti.

Aynı gün sadrazamla görüştü, daha sonra şeyhülislâmı ve Dâhiliye nazırını ziyaret etti. 15 Ağustos 1869’da Sultan Abdülaziz tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda kabul edildi. Yedi ay Koska’da kendisine ayrılan köşkte oturdu. Sultan Abdülaziz, Şeyh Şâmil’e ve aile fertlerine maaş bağlattı.

Hac farizasını yerine getirdikten sonra İstanbul’a dönmesi beklendiği için Zarif Paşa Konağı kendisine tahsis edildi. 15 Ocak 1870’te Sultan Abdülaziz’e bir veda ziyaretinde bulunup 25 Ocak’ta İstanbul’dan ayrılan Şeyh Şâmil hac görevini ifa etmesinin ardından 1871 yılında Medine’de vefat etti ve Cennet’ül Baki’ye defnedildi.

Burada altını çizmemiz gereken önemli hususlar var.

  1. Şeyh şamil iyi bir ilim tahsilinde bulunmuş ve gençliğini değerlendirmiştir.
  2.  Tasavvuf hayatı ona sadece kendisiyle ilgilenmeyi değil, mücadele ve mücahedeyi de disipline etmiştir.
  3.  Bir komutanın iç âleminin zenginliğinin ne kadar önemli olduğunu bize yaşayarak göstermiştir, Kafkas kartalı.
  4. Hayatı bu kadar dolu ve bereketli geçen İmam’ın, sadece bir özelliği değil birkaç özelliği hayran olunacak seviyededir.
  5. Güçlü hitabeti, sağlam ve eğitimli kişiliği tarih boyunca görülen komutanlardan farklı bir yere oturtuyordu onu.

Kalemi, tesbihi ve kılıcı ayırmayan Büyük İmam’a selam olsun.

 

KAYNAKÇA:

  1. DİB İslam ansiklopedisi Şeyh Şamil
  2. Dergi park Şeyh Şamil ve Tasavvufi Hayatı
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.