İnanç, İktisat Ve Hukuk Ahengi

İnanç, İktisat Ve Hukuk Ahengi

Birbirine örüldüğünde çok güçlü bir urgana dönüşecek olan sistemlerin birbirinden sıyrılarak ancak laiklikle gerçek vazifesini yürütebileceği iddia edilmektedir. Bu iddia kendini ispat sadedinde önüne gelen her şeyi elle tutulur bir araca çevirmeyi de kendine vazife edinir. Barolar, meslek odaları, yardım dernekleri, yüksek mahkemeler, bürokrasi, futbol kulüpleri ya da iş adamları dernekleri vs. Öyle ki bu fikri herkese icbar etmek konusunda adı konulmamış bir yobazlığın mevcut olduğunu söylesek abartmış olmayız.

Halbuki inancın iktisattan, iktisadın hukuktan, hukukun inançtan bağlarını kopartması imkân dahilinde bile değildir. Bu bağın kopartıldığı söyleniyorsa yerine yeni bir inanç getirilmiş demektir. Gökten indiğine iman edilen bir kitap ve onu tebliğ eden bir elçiye iman edilmesi yobazca bulunuyorsa yerine yeni bir şey konuluyordur. Yeni efsaneler, yeni ritüeller, yeni iktisadi fikirler ihdas ediliyordur. Sisli, puslu, karanlık bir denizin ortasından harap haldeki bir gemiden sarı saçları ve mavi gözleri ile vakarlı ve kararlı duruşuyla gözleri kamaştıran bir kurtarıcı ışıklar saçarak gelmek zorundadır. Bu efsanevi kurtarıcı her zaman belli ritüeller ile anılmalı ve yaşatılmalıdır. Mesela sirenler çalmalı, trafiğin ortasında ayakta beklenmelidir. Buna rağmen gökten indiği sanılan kitaba iman edenler hala yerinde duruyorsa onlara her fırsatta imanlarını yeni sisteme borçlu oldukları hatırlatılmalıdır ki kimse patronu unutmasın.

Hasılı toplumsal yaşamın inançtan bağımsız yürütülmesi düşünülemez. İktisadi hayatın, ekonomilerimizin yönetiminde nasıl davranacağımızı belirleyeceğimiz ya felsefemiz ya dinimiz etkili olacaktır. Ne savruk ne de eli sıkı olarak cömertçe harcayacak bir emrin varlığına inanmayanlar rasyonel tüketici kuramına ya da bir başkasına iman etmek zorunda kalacaktır. Ayağının basacağı bir zemin, sırtını yaslayacak bir duvar bulduktan sonra da bu binayı inşa etmek gerekecektir. İster toplum sözleşmesi diyelim ister hukuk veya birlikte yaşamın sınırları diyelim bu şartlara fark etmez. Kamusal alanda kuralların ihdası bir imana ve anlaşmaya bağlı kalacaktır. İşte kurulan bu binada ne kadar dürüst ne kadar iyi bir insan ne kadar iyi bir tüccar olabiliyorsak düzen o kadar sağlıklı işliyor demektir. Temel ölçüt iyi bir insan olmaktır ancak iyi insanın kim olduğunu derinlerde ancak iman ettiğimiz şey belirleyecektir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.