KAPAK – Müslümanın Gündemlerinden Biri Olan “Temsil”

Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem son ve hak din İslam’ı tebliğ etmeye başladığında her şeyden önce haliyle örnek olmuş ve inancını en iyi şekilde “temsil” etmiştir.
Efendimizin sohbetlerinde yetişmiş Ashab-ı Güzin de (Radiyallahu Anhüm), İslam’ı en güzel şekilde yaşamaya gayret etmiş ve bu konuda sonraki nesillere adeta yol göstermişlerdir. Yaşadığımız zaman diliminde de Müslümanlar olarak üzerinde en çok durmamız gereken konu temsildir. Bugün tebliğ var ama temsil çok az, iddia var ama örneklik konusunda problemimiz var.
Müslümanlar olarak her zaman “Biz İslam’ı temsil etmiyoruz, Kur’an ve Sünneti insanlar okusun ve İslam’ı anlasın” desek de aslında gayrimüslimler veya dinimizi bilmeyenler olaya böyle bakmıyorlar. Biz farkında olsak da olmasak da kabul etsek de etmesek de bizleri İslam’ın birer temsilcisi olarak görüyorlar. Yaptığımız güzel davranışlar vesilesi ile İslam’a girenler olmakla beraber, yanlışlarımız yüzünden dinden soğuyanlar da oluyor.
Mesela camiye gelen çocukların gözünde, namaz kılan büyükler, İslam’ı temsil ederler. Eğer onlardan biri ters bir hareket veya söylem içinde olsa, camiye küserler hatta ibadeti terk ederler. Bu basit örneği dünya üzerinde geniş çerçevede ticaret, para, makam gibi konularda da düşündüğünüzde “Müslümanlık” iddiasında bulunan herkesin yaşam tarzı üzerinden İslâm değerlendirilecektir. Öyleyse evvela bunun farkında olmalı ve dinimizi iyi öğrenip yaşayarak örnek olmalıyız.
Sahabe Efendilerimiz vefatından sonra yeryüzüne dağıldılar. Gittikleri yerlerde ticaret ahlakı konusundaki hassasiyetleri vesilesi ile İslam’ın yayılmasına öncülük ettiler. Çok vaaz vermekten ziyade yaşantılarıyla “Hal Ehli” olarak örnek oldular. Bugün gerek Batı’da gerekse Doğu’da Müslümanlar daima göz önündeler. Yaşantımızla güzel ahlakı temsil edersek birçok kişi iman edecek ve dinimizi kabul edeceklerdir. En azından onların önünde bize sunacakları bir mazeret olmayacaktır. Tarih boyunca ve günümüzde bunun çok örnekleri vardır.
İslam’ı En Güzel Şekilde Temsil Etmek İçin 3 Önemli Husus
- İmanı Anlamak
Müslüman evvela inancını çok iyi bilmelidir. Kelime-i Tevhid’in anlamı ve izahı, inanç esaslarının hakikatleri üzerine okumalar yaparak ve ilmi derslere katılarak kendini en güzel şekilde yetiştirmelidir. Kur’an’ı Kerim’i ve Sünneti tanımalıyız ki onları ölçü edinebilelim.
- Adaletten ve Doğruluktan Taviz vermemek
Yeryüzünde Müslümanları değerlendirme hususunda geçerli kıstaslar arasında adalet ve doğruluk en önde gelenlerdendir.
Eğer bu konularda zaaflar, bile bile yapılan yanlışlar var ve gerekli hassasiyet yok ise başka hiçbir konuya kolay kolay bakılmaz. Mesela ticaretle uğraşan bir Müslüman bile bile kasten doğruluktan ayrılıyor ve müşterisini kandırıyor ise başkaları onun namazına, ibadetine göre değil bu durumuna göre hakkındaki notu verirler ve dini de buna göre değerlendirirler. Adaletten ve doğruluktan taviz vermek, dine büyük zararlar vermektedir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor; “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) Zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa, 135)
Peygamberimiz de şöyle buyuruyor; “Doğruluktan ayrılmayınız. Muhakkak ki doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğru olanı ararsa Allah katında ‘sıddîk’ (özü sözü bir olan kişi) olarak yazılır. Yalandan sakının! Çünkü yalan kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleyip, yalanı araştıra araştıra Allah katında yalancı olarak yazılır.” (Müslim, Birr, 105)
- Tebliğ ve Temsil Etmek
İslâm’ı anlatmak anlamında tebliğ kavramını kullanırız. Bu dinimizin bir emridir. Bu konuda herkese düşen vazifeler vardır. Alim olan ilmiyle, konuyu bilen diliyle, zengin ise malıyla İslam’ın yayılması için mücadele etmek durumundadır.
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor; “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.” (Âl-i İmrân, 104) “İnanan erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler, kötülükten menederler” (Tevbe, 71)
“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz.” (Âl-i İmrân, 110)
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim dedi:
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78; Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)
Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla bu sınırları aşıp ihlâl edenler, bir gemiye binmek üzere kura çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı. Alt katta oturanlar:
Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz, dediler.
Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar, helâk olurlar. Eğer bunu önlerlerse hem kendileri kurtulur hem de onları kurtarmış olurlar.” (Buhârî, Şirket 6; Şehâdât 30; Tirmizî, Fiten 12)
“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azap gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama duanız kabul edilmez.” (Tirmizî, Fiten 9)
Bu ayet ve hadislerden anlaşılacağı üzere eğer Emri bil maruf nehy-i anil münker terk edilirse bu İslam’a büyük bir zarar getirir. Tebliğ, Müslümanlara verilmiş bir vazife ve sorumluluktur. Tebliğ, temsil ile birleşerek ve güzel bir üslup ve yöntemle yapılırsa bunun bereketi yeryüzünde görülecektir.
Tüm bunların yanında sadece tebliğ yapıp anlattıklarını yaşantıya geçirmeyenlere Kur’an-ı Kerim’in önemli ikazları ve efendimizin ciddi uyarıları vardır.
“Siz insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?” (Bakara, 44) “Yapmadığınız şeyleri söylemek, Allah katında en sevilmeyen şeydir.” (Saf, 3)
“Kıyamet gününde bir adam getirilir, ateşe atılır, bağırsakları dışa dökülmüş olduğu halde ateş içinde değirmen taşı gibi dönmeye başlar. Cehennem ehli onun etrafını çevirir: Ey falan! Sen bize iyilikleri emrediyor, fenalıkları yasaklıyor değil miydin, derler. Adam; Evet, öyle ama ben size emreder, kendim yapmazdım. Sizi alıkoyar, kendim yapardım, der.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk10; Müslim, Zühd 7)
Kafirler küfrü, müşrikler şirki, gayrimüslimler de batıl inanç ve davalarını temsil ederler…
Biz Müslümanlar ise İslâm’ı temsil ederiz. İnancımızla, ibadetlerimizle, haramlara karşı hassasiyetimizle, Müslüman kardeşliğini yaşayarak, doğruluktan ve adaletten ayrılmayarak temsiliyetimizi en güzel şekilde göstermeliyiz.
Yüce Rabbimiz bizleri muvaffak eylesin. Yolundan ayırmasın, inancına ve dinine gereken önemi veren müminlerden eylesin.