Edeb-i Aynalar

Edeb-i Aynalar

Akşam heyecandan uyuyamıyordu. Aylardır beklediği gün artık gelmişti. Yarın en büyük hayali gerçek olacaktı. Macera parkında eşsiz bir gün geçirecekti. Bunun için sabırsızlanıyordu. İçinden “hadi artık, ne zaman sabah olacak” diye söyleniyordu. Parkın hayalini kurarken Mehpare uyuyakalmıştı.

Sabah yataktan adeta fırladı. Hemen üstünü giyinmeli, yola çıkmalıydı. “Hemen annemleri uyandırmalıyım” diye düşündü. Yatak odasına gittiğinde odada kimse yoktu. Demek uyanmıştılar. Salona koştu. Anne ve babası sofradaydı.

            Mehpare’yi gören annesi şöyle dedi:

            -Hayırlı sabahlar güzel kızım, hadi, sofraya gel.

            -Olmaz anne. Ben aç değilim. Hadi hemen gidelim.

            – Aç mı değilsin? Hayır kızım, yemek yemeden hiçbir yere gidemezsin. Hem yemek yemezsen enerjin olmaz, katıldığın oyunları kazanamazsın.

            -Tamam annecim yaa, hemen yiyeyim öyleyse…

Mehpare dört buçuk yaşındaydı. Oyun oynamaya bayılır ama yemek yemeyi pek sevmezdi.

-Anne yemeğimi bitirdim. Hadi üstümü giyineyim.

Annesi Mehpare’nin hazırlanmasına yardım etti. Bu sırada anne ve babası da hazırlanmışlardı. Hızlıca yola çıktılar. Yarım saat sonra Mehpare’nin biricik arkadaşı Ayşe’yi de alıp macera parkına gelmişlerdi.

Bu macera parkının diğer macera parklarından çok farklı olduğunu duydular. Ama parkın nasıl olduğunu ne Mehpare ne de ailesi biliyordu.

Görevli onları gülümseyerek karşıladı:

-Hoş geldiniz Mehpare Hanım, Ayşe Hanım. Bugün sizinle çok eğleneceğiz. Heyecanlı mısınız?

İki çocuk hep bir ağızdan bağırdılar:

-Eeeveeeet!

-Peki kuralları biliyor musunuz?

-Haaaayııııır!

            -Öyleyse önce size kuralları anlatayım. Burası bir beyit macera parkı.

Hem çocuklar hem de Mehpare’nin ailesi şaşırmışlardı.

-Nasıl yani? Beyit macera parkı ne demek?

-Yani bu parktaki maceraları geçebilmek için size verdiğimiz beyitleri ezberlemeniz gerekiyor. Yoksa oyundan atılıyorsunuz.

-Yaaa, ne kadar ilginç.

-Evet. Şimdi size üç tane beyit vereceğim. Bu beyitleri yarım saat içerisinde ailenizin yardımıyla ezberleyeceksiniz. Ardından da sizi macera parkına alacağım.

-Ne kadar heyecanlı!

-Harika!

Bu sırada görevli üç tane zarf verdi.

-Evet, haydi, ezberlemeye başlayabilirsiniz.

Zarfları alan Mehpare’nin babası:

-Hazır mısınız, ilk zarfı açıyorum.

-Evet, çok heyecanlıyız. Dayanamıyoruz.

-İlk beyit geliyor. Çocuklar çok şanslısınız. İlk beyit Necip Fazıl’dan. Okuyorum.

Tutuşturanlar lügat kitabını elime

Bilsin, Allah’tan başka bilmiyorum kelime

Beyti duyan çocuklar mutluluktan el çırpıyorlardı. Hep bir ağızdan beyti yirmi sefer okudular. İkisi de beyti ezberlemişti.

-Öyleyse şimdi ikinci beyti açıyorum. Hazır mısınız?

-Eveeeeet!

Kimsesiz hiç kimse yok her kimsenin var kimsesi

Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi

Yirmi kere okuduktan sonra bu beyti de ezberlemişlerdi. Şimdi sıra Mehpare’nin annesindeydi. Son zarfı eline alıp okumaya başladı.

-Bu şiirin altında da Muallim Naci yazıyor. Muallim öğretmen demekti değil mi? Hazır mısınız çocuklar, okuyorum şiiri.

Tevbe yâ rabbi hatâ râhına gittiklerime

Bilip ettiklerime bilmeyip ettiklerime

            Hem Mehpare’nin hem de Ayşe’nin hafızası çok temizdi. O yüzden on on beş kere okuduktan sonra her ikisi de beyti ezberlemişti.

            -Babacım, ilk iki beyit de zor. Ama bu son beyti hiç anlamadım. Ne demek bu?

            -Kızım, bu şiir “Hatalarımı affet ya rabbi” diyor. Yani Allah’ın kendisini bağışlamasını istiyor. Zarftan çıkan bu son şiiri çok sevdim.

            -Evet babacım, manası gerçekten çok güzelmiş.

            Artık üç beyti de ezberlemişlerdi. Macera parkuruna girmeye hazırdılar. Görevli Mehpare ve Ayşe’ye macera parkında giyecekleri elbiseleri getirmişti. Annesi Mehpare’ye ve arkadaşı Ayşe’ye kabinde yardımcı oldu. Her ikisi de hazırdı.

            -Hadi çocuklar, size başarılar diliyorum. Allah’a emanet olun.

            -Nasıl yani baba? Sen bizimle gelmeyecek misin?

            Bu soruya görevli cevap verdi:

            -Macera parkına sadece çocuklar girebilir. Büyükleri maalesef parka alamıyoruz.

            Annesiyle babasının parka giremeyeceğini duyan Mehpare buna hiç üzülmedi. Çünkü aklı demin okunan beyitlerde ve yaşayacakları maceralardaydı.

            -Peki babacım, annecim. Artık bizim gitmemiz gerek. Kendinize iyi bakın.

Ve Mehpare ile Ayşe daire şeklindeki kocaman kapıdan geçerek oyun alanına geçtiler.

Mehpara ve Ayşe yarışmaya başlamak üzereydiler. Görevli ilk yarışma hakkında bilgi vermeye başladı:

-Çocuklar, ilk yarışmamız yüzme yarışması. Önce atlama kulesine tırmanacaksınız. Bu kuleden havuza atlayıp karşı kıyıya yüzmeniz gerekiyor. Karşı tarafta bir kapı göreceksiniz. O kapıdan geçebilmek için de oradaki görevliye zarftan çıkan şiirlerden birini okumanız gerekiyor.

Ayşe:

-Harika. Ama biraz da korkutucu. Hadi başlayalım öyleyse…

Görevli üçten geriye doğru saymaya başladı.

-Üüüüüüüç, ikiiiiiiii, biiiiiiiiir, başlaaaaa!

Mehpare ile Ayşe koşarak merdivenleri tırmanmaya başladılar. Saniyeler içerisinde her ikisi de yukarı çıkmıştı. Ayşe:

-Mehpare, bu kule çok yüksekmiş. Suya nasıl atlayacağım şimdi?

-Korkma Ayşecim. Gözünü kapatıp atlarsan hiç korkmazsın. Hadi aynı anda atlayalım. Biiiiir, ikiiiiiii, üüüüüç….

Ve biraz sonra Ayşe de Mehpare de suyun içine dalmışlardı. Sudan ilk önce Ayşe’nin kafası çıktı. Sonra da Mehpare’nin… İkisi de yüzmeye başladılar. Hızlı hızlı yüzüyorlardı. Kıyıya ilk önce Ayşe ulaştı. Ayşe kapıya yaklaşırken Mehpare havuzdan yeni çıkıyordu. Kapıda Ayşe’nin karşısına yarışma görevlisi çıktı:

-Evet Ayşe, buradan çıkabilmek için ilk beyti okuman lazım.

Ayşe ilk beytin hangisi olduğunu düşünüyordu. Tam bu sırada Mehpare de yetişmiş ve beyti okumaya başlamıştı:

Tutuşturanlar lügat kitabını elime

Bilsin, Allah’tan başka bilmiyorum kelime

Bunun üzerine görevli şöyle dedi:

-Ayşe kapıya ilk ulaşmıştı ama beyti ilk Mehpare okudu. İlk yarışmanın birincisi Mehpare.

            Ayşe üzülmüştü. Mehpare:

-Üzülme Ayşecim. İki yarışma daha var. İki yarışmayı da sen kazanırsan günün galibi olabilirsin.

Bunu duyan Ayşe üzülmekten vaz geçip tekrar neşelendi. Mehpare şiiri okuduğu için kapıdan geçmişti. Ayşe de kapıdan geçmeye çalıştı ama görevli ona izin vermedi. Ve şöyle dedi:

-İlk yarışmayı kaybetsen de ikinci yarışmaya katılabilmek için beyti okuman lazım.

Biraz önce ilk beyti Mehpare’den tekrar duyan Ayşe şimdi beyti kolayca okudu:

Tutuşturanlar lügat kitabını elime

Bilsin, Allah’tan başka bilmiyorum kelime

Görevli Mehpare ile Ayşe’nin sırtına birer havlu verdi. Ve ikinci yarışmayı anlatmaya başladı:

-Çocuklar, şimdi ata binme vakti. Sizi birer tane ata bindireceğim. Atların üzerinde yarışacaksınız. Karşı tepeye atla ilk kim ulaşır ve oradaki görevliye beyti okursa ikinci yarışmanın galibi olacak.

Bunu duyan Ayşe çok mutlu oldu. Çünkü Mehpare hiç ata binmemişti. Ama Ayşe boş zamanlarında ata biniyordu. Her ikisi de atlara bindiler. Başlama düdüğü çaldı. Her iki at da ilerlemeye başladı. Ama ata binme konusunda ustalaşmış olan Ayşe çok daha hızlı gidiyordu. Biraz önce havuz yarışında da Ayşe öndeydi ama beyti hatırlayamayınca Mehpare ilk yarışı kazanmıştı. Bu sefer de aynı şeyin olmaması için Ayşe ikinci beyti içinden tekrar ediyordu:

Kimsesiz hiç kimse yok her kimsenin var kimsesi

Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi

Mehpare daha yolun yarısındayken Ayşe tepeye ulaşmıştı. Attan hemen indi. Görevli daha beyti sormadan hemen okumaya başladı:

Kimsesiz hiç kimse yok her kimsenin var kimsesi

Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi

Mehpare ise ata hâlâ tam olarak alışamamıştı. Ama yine de ilerliyordu. Ayşe’nin bulunduğu tepeye ulaşması beş dakika sürdü. O da beyti okudu. Ama bu yarışı Ayşe’nin kazandığını biliyordu. Yavaşça beyti okudu:

Kimsesiz hiç kimse yok her kimsenin var kimsesi

Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi

-Bakalım Ayşecik, üçüncü yarışı acaba kim kazanacak. Şimdi berabereyiz. Üçüncü yarışı kazanan günün galibi olur.

-Bakalım Mehparecik. Hadi acele edelim.

Ve beraberce son yarışın yapılacağı parkura geçtiler. Bu parkur koşu parkuruydu. Hem de bu koşu sırasında engelleri aşmaları gerekiyordu. Görevlinin düdüğü ile yarış başladı. Parkurun yarısına kadar ikisi de neredeyse aynı hizadaydı. Sonra Mehpare hızlandı. Son yarışı Mehpare kazanacak gibiydi. Ama tam o sırada Mehpare’nin ayağı takıldı ve düştü. Ayşe koşmaya devam ediyordu. Tam bitiş çizgisine gelmek üzereyken Mehpare’nin düştüğünü fark etti. Acaba Ayşe şimdi ne yapacaktı? Yarışı mı tamamlayacak yoksa Mehpare’nin yanına mı gidecekti.

Hızla bitiş çizgisine doğru ilerleyen Ayşe bir anda durdu. Sonra geri döndü. Mehpare’nin yanına doğru koşmaya başladı. Yerde oturup ayağını tutan Mehpare’ye elini uzattı. Arkadaşının elini tutan Mehpare kalktı ve Ayşe’nin koluna girdi. Ağır adımlarla beraberce bitiş çizgisini geçtiler. Her ikisi de Muallim Naci’nin beytini çok iyi hatırlıyorlardı. Aynı anda okumaya başladılar:

Tevbe yâ rabbi hatâ râhına gittiklerime

Bilip ettiklerime bilmeyip ettiklerime

Şiiri aynı anda okudukları için hem Ayşe hem de Mehpare birinci olmuştu. Berabere kalmışlardı. Ayşe arkadaşına yardım ettiği için, Mehpare de bu kadar iyi bir arkadaşı olduğu için çok mutluydu. Mehpare’nin ailesi de bu hadiseyi dinleyince çok mutlu oldular. Ve dönüş yolunda bu iki yorgun yarışmacıya kocaman bir pasta ikram ettiler. Bu muhteşem macera parkını ezberledikleri bu beyitleri bir daha asla unutmayacaklardı.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.