İLKADIM KİTAPLIĞI- İslam’ın Dirilişi / Sezai Karakoç

Kıymetli İlkadım Kitaplığı okuyucularımız! Bu ayki sayımızda Diriliş Yayınlarından çıkan Üstad Sezai KARAKOÇ’un kaleme aldığı İslam’ın Dirilişi kitabını inceleyeceğiz.
Kasım ayında rahmet-i Rahmana uğurladığımız, son zamanların en önemli şair, yazar ve mütefekkirlerden biri olan, adeta bir memba mesabesinde olup birçok kişinin kendisinden doğrudan ya da dolaylı olarak istifade ettiği Diriliş Nesli’nin öncüsü, işçisi, Üstadımız olan Sezai KARAKOÇ’u İlkadım Kitaplığı köşemizde yâd etmesek olmazdı.
İnşallah sonraki aylarda da farklı eserleriyle Sezai KARAKOÇ’u bu köşede konuşturmaya devam edeceğiz. Artık eserleri bizlere yol göstermeye devam edecek.
İslam’ın Dirilişi, Diriliş dergisinde farklı zamanlarda yayınlanan başyazılardan oluşuyor. Yaklaşık 50 yıl öncesinin yazıları olmasına rağmen hala güncelliğini korumaya devam ediyor. Sezai KARAKOÇ tespit yapmanın yanında çözüm de üretiyor. Sadece şikayetlenmiyor. Okuyucuya yol açıyor, yol gösteriyor. Her bir cümle özenle seçilmiş. Cümleler dolu dolu. Anlama gayreti içerinde okuyoruz. Bazen okuduğumuz cümleyi tekrar tekrar okumak durumunda kalabiliyoruz.
Hem Batı’yı hem Doğu’yu hem de Afrika’yı çok iyi bilen bir yazar var karşımızda. Hepsini ayrı ayrı tahlil etmiş. Ezbere konuşmuyor. Bütün bu tahlillerden sonra tek çıkar yolun İslam olduğunu her seferinde vurguluyor.
Sezai KARAKOÇ Müslüman olduğunu vurgulamaktan, İslam’ın en üstün din olduğunu söylemekten hiç çekinmeyen birisi. İslam’ın izzeti bütün hücrelerine işlemiş bir Müslüman desek herhalde yanlış bir cümle kurmamış oluruz. Sezai KARAKOÇ’u bu köşeye taşıma saiklerimin en önemlilerinden biri de bu izzetli duruştur.
“İslam’ın Dirilişi deyimiyle şüphe yok ki, İslam halklarının dirilişini söylemek istiyoruz. Yoksa İslam prensiplerinin değil. Çünkü: İslam prensipleri hiçbir zaman ölmemiştir ve ölmez, her zaman için dipdiridir, ezelidir ve ebedidir.”
“Doğunun başı ve önderi olarak Batıyı da yola getirecek tek hakikatin sahibi Müslümanlıktır. Nasıl geçmişte Batı Medeniyetinin kendini bulmasında İslam Medeniyeti kaynaklarından faydalanması başlıca rol oynamışsa, Doğunun da bugün ve gelecekte kendini bulması ve ortaya koymasında birinci müracaat kaynağı İslam olacaktır…”
“Tarihin bütün yükü bu neslin omuzlarındadır. Bunu yüklenen var olacaktır. İslam’ın Müslümanlara çağrısı, bu ağır ama şanlı yükü omuzlamaya çağrıdır.”
“Bedir savaşı ebedi bir modeldir. İnanç tam, güven tam, sabır tam, cihad tam olduğu anda, zafer de tamdır. Uhud, Bedir’in fotoğraf sanatındaki negatifi gibidir. Akın siyahı. Bu temel elemanlardan biri bir parçacık da olsa eksikse (söz gelimi, sabır yeterli değilse), zaferlerin en kesini bile yenilgilerin en acıklısına dönüşebilir. Tarih boyu bütün yenişlerimizde Bedir’den bir koku, bütün yenilgilerimizde Uhud’dan bir koku vardır. Yani Bedir de Uhud da sürekli bir modeldir… Bedir bir tez, Uhud bir antitez, Hendek ise sentezdi…”